Giriş seviyesi mekanik saat isteyenlere Seiko'nun alt markası Lorus marka saatleri önerebilirim. Bir haftadır kullanıyorum güzel alet. Erk bey boşuna incelememiş. Koleksiyonluk değerleri yok ama günlük kullanım için ideal saatler. Bendeki modeller RL495AX9 ve RL405BX9.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 9 / 14

Prime Video da şunu izle efsane bir dizidir,filmdir dediğiniz bir şey var mı?
#prime #primevideo

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 7 / 18

Son Derece Kişisel İngilizce Öğrenim Serüvenim

Bu serüvenden kesin olarak öğrendiğim tek şey şu: En iyi yöntem diye genelgeçer bir şey yok. En iyi yöntem kişiden kişiye farklılık gösterir. Hatta aynı kişi bile hayatının farklı dönemlerinde farklı yöntemlerden daha iyi verim alabilir. Ayrıca ne amaçla öğreneceğiniz öğrenme şeklinizi şekillendirmenize ve yöntemi bulmanıza yardım edecektir.

 

Amacım neydi?
İngilizce metinleri okuyabilmek.

Seviyem neydi?

Oyun menülerini anlayabilir düzeydeydim. (A1 diyelim)

18 yaşından sonra dil öğrenme becerisi çok düşüyormuş, gerçek anlamda öğrenemezmişiz. Hem dil dediğin yerinde öğrenilir, kitaptan öğrenilmez. Kitaptan öğrenirsen birisiyle konuşurken apışıp kalırsın. Bu yaştan sonra zor. Dil öğreneceksen dil kursuna git.

Başladığımda yaşım 25'ti. Dediğim gibi amacım okumak olduğu için kitaptan öğrenmemin de hiçbir zararı yoktu. Birisiyle konuşmak için öğrenmedim ama Fransızlar hariç rahatça konuşabiliyorum (sesli olarak). Dil kursuna gitmedim (Gitmenin bir zararı yok ama bana uygun bir öğrenme tarzı değil). Bu lafları söyleyenlerden uzak durmak sizin yararınıza olacaktır.

İyi de benim zamanım yok.

Günde 30 dakikayı genel olarak geçmedim. Şimdilerde ise 5-10 dakika. Aylarca ara verdiğim de oldu. Başlamak hevesti, devam edebilmek disiplin, geri dönebilmek ise kararlılık.

Öğreniyorum ama geri çabuk unutuyorum

Ben de. Hatta öğrenemediğim ve hep unuttuğum kelimeler de var. Örnek verirdim ama unuttum. O yüzden tekrar özelliği olan uygulamardan öğrendim. Ayrıca 100 kelime öğrenip yarısını unutsan bile öğrendiğin 50 kelime senin kazancındır.


Hadi Başlayalım!

İnternette yüz binlerce tavsiye ve kaynak var. Amaç belirlendikten sonra size uygun yöntemi bulmak mesele. Deneyerek buldum. Çoğu kaynağı ve programı denedim. Kimisini kullandım, kimisini bu bana yaramaz diyerek kullanmadım. Hala en iyi öğrenme yöntemini kendiniz deneyerek bulabilirsiniz diye düşünüyorum.

Acaba kaç kelime biliyorum?

Bu site (tık) kabaca bir fikir verecektir. Başlangıçta -not almadığım için unuttum- 1.000-2.000 civarı kelime göstermişti (Ah bunu görmüştüm de anlamını bilmiyorum, bunu biliyordum da unuttum dediğiniz kelimeleri işaretlememeye özen gösterin). Buna benzer sitelerden sağlama da yapılabilir. Sonucunuzu kaydederseniz zamanla ilerlemenizi görüp motivasyonunuzu artırabilirsiniz.

Memrise ile temel atmak.

Memrise, Busuu, Quizlet, Anki, Duolingo, Rosetta Stone, Drops... Bunlar denediğim programlardan birkaçı memrise ile iyi anlaştık. 7 kurstan ve çok sayıda üniteden oluşuyor. Üniteler zihin odası denilen sistemle tasarlanmış. Bir ünitede adlî terimleri öğrenirken diğer ünitede yemekler, sebzeler vb. Kalıcılığı artırıyor. Memrise İngilizce kursu 3800 kelimeden oluşuyor. Bitirdiğimde 4000 kelime ile güzel bir çekirdek oluşturmuş oldum. Sıkı çalıştığım tek dönem Memrise ile çalıştığım dönemdi. Sabah kalkınca ve gece yatmadan programa giriyor, günde yaklaşık 2 saatimi harcıyordum. Birkaç ayda bitti.

Memrise fena değil de bunları zaten biliyorum

İlk kursu kolay gerçekten. Kelimelerin çok büyük bir oranını bildiğinizden basit geliyor. Fakat bunu söyleyip bırakan arkadaşlarımın hiçbiri öğrenemedi maalesef. A1-A2 seviyesiyle bir şeyler anlıyor oluşumuz bizi İngilizce biliyor yapmıyor maalesef. Yükselmek için önce aşağıda olduğunu kabul etmek gerekir.

 

 

Quizlet ile Fiil Öğrenelim

Memrise bitince pek çok program denedim. İngilizce programlarının hemen hemen hepsi en sık 5.000 kelime içinden öğrettiklerinden bildiklerimi tekrarlama hissinden kurtulamadım ve hiçbiriyle devam edemedim. Daha sonra Quizlet ile tanıştım. Burada sayısız kurs (deck) içinden 400 fiil öğreten bir kursla devam ettim. Sonrasında 400-500 civarında sıfat. Testyourvocab bildiğim kelime sayısını 5.000 civarında gösteriyordu, evet öğreniyormuşum gerçekten.

 

Öğrenecek Kelime Kalmadı ama Doğru Düzgün Kitap da Okuyamıyorum?!?!

Burası garip bir dönemdi. Doğru düzgün okuyamadığımı fark edince motivasyonum kırıldı. Öğrendiğimi sanıp öğrenememiş miydim? Aylar süren bir ara oldu. Yabancı dil sınavında 0(sıfır) olan puanımın 50'ye çıktığını görünce (üstelik sınava yönelik hiçbir çalışma yapmadığım halde) tekrardan döndüm.

 

O zaman gramer öğrenelim.

English For Everyone(DK), English Grammar in Use, Kendi Kendine Hızlı İngilizce(Fono) kitaplarını denedim. Fono'yu beğendim ve ondan devam ettim. Rahat ve açıklayıcı bir şekilde anlatıyordu konuları. Daha önce kurslara hazırlananlardan duyup içime korku salan zamanları/"tense"leri farkına bile varmadan rahatça öğretti. Past perfect continious tense ile bir cümle kur deseniz o neydi ki ya? derim sanırım ama o zaman ile kurulan bir cümleyi rahatlıkla anlar ve konuşmalarımda da kullanabilirim.

(Bunların pdfleri internette bulunabilir. Ben de çıktı alıp çalıştım.)

Küçük Adımlar İlkesi

Roman belki çok hızlı olmuştu. Ama B1 seviye cicili bicili masallar okumak da bana göre değildi. Yapamıyordum. Buradan ara çözüm olarak çizgi roman imdadıma koştu.Hem ilgi çekiciydi, hem de bilmediğim kelimeleri gerek çıkarsayabiliyordum gerekse de not edip öğreniyordum. Bitirdiğim ilk çizgi roman Claymore oldu. Seriyi bitirdikten sonra yaklaşık 600 bilmediğim kelimeyi not etmişim. Çizgi romanlar iyi bir ara basamak oldu benim için. Ardından birkaç seri daha bitirdim. Artık sözlüğe bakmama pek gerek kalmıyordu, kelimelerin çoğunu çıkarsayabiliyordum ama yine de öğrenmenin sonu olmadığı için kelimeleri not ediyordum.

Artık kitaba başlayalım!

Uzun bir süre geçmişti aradan. böyle arka arkaya yazdığıma bakmayın çok defa boşverdim, pes ettim, bıraktım ama günler de sürse aylar da sürse geri döndüm öğrenmeye.

Light Novel denen tür yardımcı oldu. Daha önce animesini izlediğim pek çok güzel seri Suzumiya Haruhi (tamam seri kötü ama film güzeldi), Spice And Wolf vb. serilerin light novel denen romanı da var. E-Kitap okuyucu ile güzel bir ikili oldular. Bunların hepsini okuyup bitirmedim, sadece fikir vermesi açısından yazıyorum. Henüz Suzumiya'nın ilk kitabındayım.

Veda zamanı! Ama şimdi durum ne?

Müthiş bir İngilizce bilgisine sahibim diyemem. Artık haberleri ve ağır olmayan kitapları rahatça okuyabiliyorum. Dinlediğini anlama kısmı fecaat. Film, dizi vs altyazı yoksa hak getire. Ama yabancı arkadaşlarımla iletişimim rahat. Kimsenin anadili İngilizce olmadığından dikkatli konuşuyor herkes ve gayet anlaşılır oluyor (Fransızlar hariç 🙁 ). Şimdilik hayatım böyle devam ediyor. Oyunlarda Türkçe yama aramayı bıraktım, film pek izlemiyorum ama denemek için birkaç tane izledim ve İngilizce altyazı yeterli geldi. Artık internetten kurs bulup öğrenmiyorum, yapamıyorum. Öğrenme tarzım değişti. Kendi bilmediğim kelimelerin kursunu oluşturup onları öğreniyorum. Quizlet'ten oluşturup Anki'ye aktarıyorum. Tekrar etmeyince/kullanmayınca insan dili çabuk unutuyor, çok vefasız. Dikkatli olmak lazım.

Dipnot: Testyourvocab skorum 2 binden 12 bin üzerine gelmiş durumda.

Dİpnot 2: Bağlaçları öğrenmek yabancı dil puanına kafadan 20 puan koyuyormuş. ÖSYM bey ne yapıyorsunuz?

Dipnot 3: Deftere kelime yazma yöntemini de bir ara denedim, belki 1 ay kadar. O dönem faydalıydı, ama artık değil (benim için), belki ileride gene faydalanırım, kim bilir?

Dipnot 4: Bir ara Bright uygulaması ile de çalıştım, değinmemişim ona da. Güzeldi.

Dipnot 5: Cümlelerin hepsine bence eklemedim ama siz öyle düşünün. Bunların hepsi bana göre olan şeyler, belki birine faydası olur umuduyla paylaştım sadece.

Dİpnot 6: Özeti arayan sevgili dostlar, en yukarıda.

Dipnot 7: Oyunları da söylemeyi unutmuşum. Coffee Talk, Octopath Traveler gibi durmaksızın aksiyon içermeyen(yani oyuna kendinizi kaptırıp diyalogları "skiplemeyeceğiniz"), istediğiniz zaman durdurabileceğiniz ve sözlüğe bakabileceğiniz oyunlar da büyük yarar sağladı. Oyunları da belki ileride ele alırım.

BeğenFavori PaylaşYorum yap

Yorum olarak atacaktım ama uzun olduğu için durum atmak istedim. İngilizce öğrenimiyle ilgili ufak bir iki öneri verdim.

Dil öğreniminde önce kendinize inanmanız lazım. "Ben bu işi yapacağım, ne olursa olsun." diyerek başlamanız lazım. İnanın, böyle başlanan işlerde hem motivasyon hem de başarı olasılığı daha yüksek oluyor.

Daha sonra da her yerde bahsedildiği gibi dile maruz kalmak lazım. Bunun için dilin konuşulduğu ülkeye gitmeye gerek yok. Elimizde internet gibi muhteşem bir araç var. Tonla kaynağa saniyeler içinde erişebiliyoruz. Bu yüzden bilgiye kendimiz ulaşmalıyız. Peki dile maruz kalmak nasıl oluyor? Çoğunlukla dört ana beceriden (dinleme, konuşma, yazma ve okuma) biri olan "dinleme" odaklı çalışmalar yaparak.

Bu dinleme çalışmalarını yapmak için herhangi bir hocaya, hatta dinleme odaklı üretilmiş materyale bile gerek yok. Günlük hayattan alınmış, dil kurallarının dışına çıkmayan materyaller olması yeterli. Mesela en çok verilen örneklerden birisi dizi izlemek. Dizi izlemek, hem motivasyonu yükselten, hem de günlük hayatın içinden konuşmalar içerdiği için direkt olarak günlük dile odaklanan bir çalışma olarak karşımıza çıkıyor. Yaptığımız işe "çalışma" olarak bakmadığımız için de beyin bilgileri çok daha kolay alıp işliyor, ön yargı oluşturmuyor. Çünkü Türkiye'deki GTM odaklı (Grammar Translation Method) eğitim sisteminden dolayı bizde "Ben İngilizce öğrenemem, zaten bende yetenek yok." algısı var. Yapılan çalışmanın "çalışma" olarak düşünülmemesi de bu algıyı yıkıyor ve hiçbir şey bilmeyen kişi bile dizilerden bir şeyler elde edebiliyor.

Bir diğer yöntemse araştırmacı bir bakış açısıyla olaya yaklaşmak. Öğrenmeye açık olmalı, gördüğünüz bir kelimeyi Google'da İngilizce bir şekilde araştırmalısınız. Peki nasıl göreceğiz bu "gördüğümüz" şeyleri, bu içerik nerden gelecek? Aslında bu çok göreceli bir soru çünkü eğer sistemli bir öğrenme ortamı yoksa, ortada belli bir materyal de yoktur. Bu bir gazete makalesi de olabilir, bir şarkı sözü de. Size kalmış. Araştırmacı olun, Google arama dilini (sadece arayüz değil) İngilizce yapın. Sonuçlar sizi şaşırtabilir.

Tabi bu demek değildir ki ben materyal önerisi vermeyeceğim 😀 Öncelikle burda ele almamız gereken konu materyalden çok materyalin türü. İki tür materyal var, biri "Authentic Material" diğeri ise "Artificial Material". Artificial Material'lar adından da anlaşılabileceği gibi, İngilizce sınıflarında kullanılması için "yapay" bir şekilde oluşturulmuş materyallerdir. "Oh, Mr Smith!" deyince ne olduğu anlaşılıyor zaten. Authentic materyal ise yapay olmayan, sınıfta dil öğrenimi için hazırlanmamış materyaller. Yani günlük hayattan tüketebileceğiniz her şey.

Günlük hayatta her şeyi tüketebiliriz ama tükettiğimiz materyal kaliteli olmalı. Yani gramerinde bir sıkıntı olmamalı veya argo (slang) terim çok fazla içermemeli. Dizilerde argo terim mevcuttur ancak günlük hayatta kullanılan terimler oldukları için onları öğrenmekte fayda var.

Somut materyal olarak ,

https://aeon.co/
https://www.mentalfloss.com/
https://www.discovery.com/

sitelerinden okuma çalışması yapabilirsiniz. Burdan direkt translate yapmak yerine bilemediğiniz kelimeyi Google görsellerde aramaya çalışın. Zaten somut bir nesneyse direkt olarak karşınıza çıkacak ve Türkçesini zaten bildiğiniz için kelimeyi özümseme yoluyla almış olacaksınız. Bu yöntem İngilizce öğretiminde en çok kullanılan ve en işe yarayan yöntemlerden biridir. (Yapı iskelesi- Scaffolding) Materyal size bir şeyin Türkçesini vermeden anlamını öğretebiliyorsa dediğim olay gerçekleşmiş oluyor ve öğrenme çok daha kalıcı oluyor.

Bunların dışında https://learnenglish.britishcouncil.org/ sitesinden hem kendi seviyenizi öğrenebilir hem de 4 beceriye odaklı çalışmalar yapabilirsiniz. Sitede bol bol materyal mevcut.

Bahsetmek istediğim bir diğer site ise https://learningenglish.voanews.com/ bu sitede hem dinleme çalışması yapabilir hem de basitleştirilmiş haberleri okuyarak kendinizi geliştirebilirsiniz.

Ek olarak sık müzik dinleyen biriyseniz ve halihazırda İngilizce dinliyorsanız müzikleri sözlerini okuyarak dinlemeye çalışın. Bu çalışma hem telaffuzunuza olumlu etkide bulunuyor hem de dinleme becerinizi iyileştiriyor. Duyduğunuz daha kolay anlayabiliyor hale geliyorsunuz.

Zaten bu sebeple İngilizce alt yazılı dizi izlemek işe yarayan bir yöntem. Bu arada hiç İngilizce bilmeyen birisi direkt olarak İngilizce alt yazıya geçerse olaydan hiç keyif almaz ve anında bırakır. Yavaş yavaş olmalı. Önce Türkçe alt yazı, bir süre sonra İngilizce alt yazı, sonra da hiç alt yazı olmadan izlemek lazım.

Tabi işin bu kısmı sadece comprehension, yani anlama odaklıydı. Bir de bu olayın production, yani üretim kısmı var ki bu tamamen ayrı bir konu. Ama merak etmeyin, burda da çok basit yöntemlerle üretkenliğinizi artırabilir, dil becerilerinizi dört koldan geliştirebilirsiniz.

Üretim kısmında konuşma ve yazma becerileri var. Konuşma için illaki biriyle konuşmanıza gerek yok. İç sesinizi İngilizce yapmaya, yani İngilizce düşünmeye çalışın. Bir sonraki gün ne yapacağınızı İngilizce planlayın mesela. Bu sizin farkında olmadan üretim yapmanızı sağlayacaktır. Çünkü zaten edinmiş olmanız gereken "araştırmacı kimlik" sayesinde düşünürken bile "Şu kelimenin İngilizcesi neydi?" deyip gidip bakacaksınız.

Ek olarak konuşma için global Discord sunucularını kullanabilirsiniz. Sadece İngilizce için açılmış Discord sunucusu: https://discord.gg/zxkTZsffRR

Yazma içinse hoşunuza gidebilecek bir çok konuda konuşulan site olan Reddit'i önerebilirim. Reddit'te de birçok dil öğrenme subreddit'i mevcut, bu tür yerlerde yazma çalışması yapabilirsiniz. Çeşitli sitelerden penpal (mektup arkadaşı) edinebilirsiniz. Tabi artık olay elektronikleştiği için e-penpal oluyor 😀 Eskisi gibi mektup yok.

Özetle yapacağınız işe inanmalı ve araştırmacı olmalısınız. Her şey sizde bitiyor. Her duyduğunuzdan, her okuduğunuzdan bir şeyler öğrenmeye çalışırsanız kısa sürede ne kadar çok şey öğrendiğinize kendiniz de şaşıracaksınız. İç sesinizi İngilizce yapın. İngilizce düşünmeye çalışın. Bu da üretkenliği arttıran bir durumdur.

İleride ekleme yapabilirim. Sorular varsa yorumlardan alabilirim.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 10 / 22
  • Agab @agab

    Haydi ahali, avrupa pasaportu için önümüzdeki yaza kadar yüklenin dile!

  • Burak Yirmibeşoğlu @burak25

    Anadile yakin Ingilizce bilen biri olarak (ve gunluk hayatimin %75'i Ingilizce olarak gecen biri olarak) soyluyorum gramer hatalarina takilmayin. Ciddi yazismalar icin yazdiktan sonra tekrar okur duzeltirsiniz ama konusmada herkes hata yapiyor, kimse sallamiyor. Anlasilir oldugunuz surece cekim hatalari vs onemli degil rahat olun. Ben devamli dalginlikla hata yapiyorum sonra farkediyorum elbette ama kimse takmiyor.

  • ammavelakin @ammavelakin

    hocam peki bir içeriği -örneğin bir filmi ya da bir dizinin ilk bölümünü- ilk türkçe tüketip sonrasında ingilizce tüketmek ne kadar etkili olur sizce? Hazırlıktayken sınıftan birisi böyle yapıyordu ve pek de kötü değildi diye hatırlıyorum ingilizcesini, tabii son durumu nedir bilmiyorum.

    • Emre @emre64

      Türkçe tüketmekten kastınız Türkçe dublaj ise boşuna izlemiş olursunuz. Amaç İngilizce dinlerken Türkçe alt yazı ile izlemek, belli bir seviyeye geldikten sonra İngilizce alt yazıya geçmek, sonra da komple alt yazıyı kapatmak. Tabi o seviyeye gelmek için Türkçe alt yazı ile izlerken de duyduğunuz İngilizce kelimeleri ayırt edip anlamlarını öğrenmeniz gerekiyor. Sadece izlerseniz etkisi çok daha az olur ve öğrenme çok uzun sürer. İngilizcede dört beceri olduğu için sadece dizi izleyerek istediğiniz yere ulaşmanız zor, diğer becerileri de dahil edip ortak bir ürün koymanız lazım.

    • ammavelakin @ammavelakin

      @emre64 yok alt yazılı tüketmekten bahsediyordum. Ek olarak şunu sormak istiyorum -biraz spesifik bir soru gibi gelebilir ama fikrinizi merak ettim açıkçası-, ben zaten uzun zamandır yabancı dizi izliyorum ve bunları da ingilizce alt yazılı izliyorum ama herhengi bir öğrenme kaygısı güdümeden yapıyordum. Şimdi öğrenme kaygısı güderek dizileri izlerken yine türkçe alt yazı olarak mı başlayıp yorumunuzda yazdığınız gibi aşama aşama mı gitmek mantıklı olur yoksa bu adımı atlayıp direkt ingilizce alt yazılı olarak mı başlamak mantıklı olur sizce?

    • ammavelakin @ammavelakin

      @emre64 mesela şöyle düşündüm hocam: ben attack on titan animesini japonca dublaj ve türkçe alt yazılı bir şekilde 2-3 kez izledim. Geçen gördüm mesela animenin ingilizce dublajlısı ve alt yazılısı da var. Dizi izlemeye başlarken bu animeyi tekrardan izlemek -ama ingilizce dublaj ve alt yazı ile- daha hızlı ilerlememe yardımcı olur mu acaba diye düşündüm?

    • Emre @emre64

      @ammavelakin Hocam zaten İngilizce alt yazı ile rahat takip edebiliyorsanız istenen noktaya gelmişsinizdir. Bu saatten sonra Türkçe alt yazı ile izlemenize gerek yok. Animenin İngilizce dublajı ne kalitededir bilmiyorum ama aşina olduğunuz bir şeyi tekrar İngilizce izlemek faydalı olur.

    • ammavelakin @ammavelakin

      @emre64 teşekkürler hocam cevaplar için. Kusura bakmayın konuyu da hortlatmış gibi oldum 🙂 aklıma takınlınca bir sorayım dedim.

Philips Picopix Max One ile Taşınabilir Projeksiyonlara Bakış

Herkese selamlar,

Baştan uyarayım, bu biraz uzun bir yazı olacak. Projeksiyon cihazı, özellikle taşınabilir olan modelleri düşünenler için bir kaynak olsun istedim. O yüzden özet bekleyen arkadaşlar sayfanın sonlarına doğru yer alan Sonuç bölümüne bakabilirler.

İncelemeye başlamadan önce taşınabilir projeksiyon cihazı kavramını açmamın daha doğru olacağını düşündüm. Bu sınıftaki projeksiyon cihazları, normal projeksiyon cihazlarından çok daha ufak, hafif ve çoğunda bulunan dahili pil çözümleri ile mobilitenin gerekli olabildiği durumlar için tasarlanmışlar. Gerek ufak ve hafif olması, gerekse de az güç tüketmesi sebebiyle ışık kaynağı olarak led tercih edilmekte. Bazı modellerde lazer kullanılıyor olsa da bu ürünler fiyat olarak led kullanan projeksiyon cihazlarından hala yüksekler. O sebeple şimdilik led sistemi üzerinden devam edelim.

(foto kaynak: https://panasonic.net/cns/projector/products/lrz35/what_is_RGB_LED/ )

Işık kaynağı olarak led sistemi kullanan projeksiyon cihazlarının genel avantajlar:

* Çok daha uzun lamba ömrü sunmaları (20.000 yada 30.000 saat seviyelerinde)

* Daha düşük enerji ihtiyacına sahip olmaları, hatta dahili/harici bataryalarla bile çalışabilmeleri

* Daha az ısı üretmeleri sebebiyle nisbeten az fan gürültüsüne sahip olmaları

* Büyük bir lamba tertibatı olmadığı için daha ufak ve hafif çözümler üretilebilmesine olanak sağlanması

Bunun yanında led sistemli projeksiyonların en temel dezavantajları ise ışık şiddetinin (lümen, Ansi Lümen vs diye gördüğünüz tabirler) lambalı projeksiyonlara kıyasla çok daha düşük seviyelerde kalması. Bu sebeple de aydınlık yada gündüz vakitlerinde projeksiyon cihazını kullandığınızda görüş keskinliğinde düşme yada net görünmeme gibi problemler görülmekte.

Bir diğer negatif husus ise çözünürlük seviyelerinin hala yeterli seviyede olamaması. 1080P ve üzeri olan taşınabilir led projeksiyon cihazları fazla yoklar ve olanlarda halen çok pahalılar.

 

Bu iki negatif etki sebebiyle, taşınabilir projeksiyon cihazlarının reklamlarına bakarsanız gece yada karanlık ortamlarda, film izleme yada youtube’da takılma gibi kavramlar üzerinde durduklarını görürsünüz. Bu cihazlar film, video vs için yeterli olabilselerde, çözünürlük ve düşük ışık şiddeti sorunlarından dolayı işyerlerinde bir sunum projeksiyonu gibi işlerde fazla verimli değiller.

 

Bu genel girizgahtan sonra gelelim benim inceleyeceğim Philips Picopix Max One projeksiyon cihazına, özelliklerine ve neden bu cihazı tercih ettiğime.

Yatak odamda yer kısıtı sebebiyle TV koyabilecek güzel bir nokta bulunmuyor. Ancak yatağımın karşısında büyük beyaz bir duvar var. Uyku öncesi uzandığım yerden ufak bir dizi izlemek, youtube da bir videoya bakmak (teknoseyir haftalık gündemi izlerken uyumak 😂) yada ufak bir oyunu uzanarak oynamak keyifli olabiliyor. Bu sebeplerle taşınabilir projeksiyon cihazı araştırmasına girişip ilk olaran Anker Nebula Capsule cihazını satın aldım.

(foto kaynak: https://www.lifewire.com/anker-nebula-capsule-review-4682546

Boyut olarak kutu kola kadar olan bu cihaz, 360 derece hoperlörü, bluetooth, wifi ve Android 7.1 bulundurması ile tam bir all in one çözümüydü. İçine netflix, amazon prime, Turkcell TV+ ve Youtube kurabiliyor ve içerisinde bluetooth olduğundan bt kulaklığımla eşleyip sessizce de kullanabiliyordum. Pili 2,5 saat civarı gidebildiği için bir filmi yada birkaç bölüm diziyi rahatlıkla izletebiliyordu. Ancak bu cihazın 2 temel handikapı vardı.

- Çözünürlüğü 480P ve bu yeterince keskin değil

- Işık gücü 100 Ansi Lümen, ortam ancak çok karanlıksa verimli.

- HDMI bağlantı portu olsa da USB çıkış portu bulundurmaması

Bu sebeple biraz daha üst sınıfta yer alan projeksiyon cihazlarına bakmaya başladım. Ufak ve taşınabilir olmaları önemli olduğundan Xiaomi Wanbo gibi belli boyuttaki ürünleri skalamın dışında tuttum. Nisbeten ufak, taşınabilir ve daha güçlü sınıfta yer alan cihazlar şunlar:

- Anker Nebula Capsule II: 

(foto kaynak: http://tekititos.com/reviews/anker-nebula-capsule-ii-review/ )

Boyut olarak yukarıda özetlediğim Capsule I modelinden biraz daha büyük ve ağır ancak bazı avantajlarla geliyor. Bunlar;

* Android TV 9.0 ile gelmesi

* Daha yüksek çözünürlük

* Daha kuvvetli hoperlör (8W)

* İlave USB portuna sahip olması

Ancak:

-Yeterince yüksek olmayan (720P) çözünürlük

-Azalan pil süresi

-200 Ansi lümen gibi hala düşük olan ışık şiddeti

-Daha büyük ve ağır yapı

gibi negatif yanları sebebiyle bu cihazı listeden çıkardım.

 

- Anker Nebula Solar:

Boyut ve şekil olarak Mac Mini bilgisayarın beyazı gibi durmakta. Ondan biraz daha kalın. Nebula Capsule çözümleri kadar ufak olmasa da yukarda saydığım dezavantajları düzeltmişler. Bu cihaz:

* 1080P native çözünürlük ile geliyor

* 2x3W hoperlöre sahip

* Dahili bataryalı versiyonu var

* 400 Ansi Lümen ışık gücü var

* Android TV 9.0 ile geliyor.

Ancak benim açımdan:

- ışık gücü 400 ansi lümen olsa da hala yetersiz

- boyutu benim taşınabilir projeksiyon cihazı beklentimin bir tık üzerinde

- Dahili bataryalı modeli pahalı (600-700 Euro bandında, bazen kampanya ile 500 Euro seviyelerine düşebiliyor)

- Xgimi Mogo Pro: 

boyut olarak Anker capsule II’den biraz daha büyük. Android 9.0 ile geliyor ve native 1080P çözünürlük ile 2x3W Harman Kardon hoperlörleri var. 3D desteğine de sahip. Dezavantajları ise ışık gücü 300 Ansi lümen, boyutları biraz büyük ve tuğla gibi adaptörü ile yeterince taşınabilir değil. Fiyatı da görece yüksek (550 Euro seviyelerinde)

-Xgimi Elfin

(foto kaynak: https://www.gaming-grounds.de/xgimi-elfin-test-so-schlaegt-sich-der-kleine-led-beamer/)

içime en fazla sinen modellerden biri. Şekil olarak Anker Nebula Solar’a benzese de daha ince ve kibar. Native 1080P, Android TV, 800 Lümen ışık gücü gibi aradığım özellikleri taşıyor olsa da en temel eksikliği dahili bataryasının olmayışı. Fiyatı da yüksek, 650 Euro seviyelerinde.

-Philips Picopix Max:

Tüm seçenekler içerisinde aklıma en fazla yatan model bu oldu. Avuç içinden biraz büyük yapı, Native 1080P çözünürlük, 800 Ansi lümen ışık gücü, Android 9.0, wifi/bt, 2x4W dahili hoperlör, 3 saat civarı pil ömrü, type c’den şarj, ilave type c görüntü desteği, sd kart okuyucu, usb port, hdmi portu, touchpad olarak da kullanılabilen full dokunmatik yüzey gibi gerçekten Max bir çözüm. Ancak fiyatı 750 Euro seviyesinde ve kullanıcılar dahili android sisteminin performansından memnun kalmamışlar. O yüzden bu kadar parayı bu cihaza vermeye ikna olmadım.

- Philips Picopix Max One

Bu noktada radarıma başka bir Philips projeksiyon cihazı daha takıldı. 2021 yılında duyrulan bu modelin adı Philips Picopix Max One. Yukarıda paylaştığım modelin smart fonksiyonları (android, wifi, bt) çıkartılmış light bir versiyonu. Bu sayede hem pil süresi bir miktar artmış (3,5 saat civarı) hemde belirttiklerine göre daha performanslı hoperlörler ekleyip, hdmi lag problemlerini de gidermişler. Üstelik fiyatı da daha rekabetçi seviyeler olan 400 Euro bandına inmiş.

 

Ne gibi eksiklikleri var dersek;

-Belirttiğim üzere smart bir cihaz değil, sizin harici bir kaynak cihaz bağlamanız lazım

-Dahili wifi yada Bt yok

-Otomatik keystone var ama otomatik netleme yok. Elektronik netleme var

-Şarj portu type c değil ancak adaptörü 20V 3,25W ile standart 65W’lık bir model.

Ben bu modeli geçtiğimiz hafta Mediamarkt’ın refurbished reyonunda tüm kutu içeriği ile birlikte 230 Euro’ya satın aldım. İncelemenin kalanına bu cihaz özelinde devam edeceğim. Cihaz smart olmadığı için de bu cihaza smart özelliklerini katmak için yanında Google Chromecast’ın 4K ve Android TV yüklü modelini tercih ettim. (Fiyatı 60 Euroydu)

Öncelikle projeksiyondan biraz bahsedeyim. Özellikleri şöyle;

Kutu içeriğinde de, cihazın kendisi, kullanım kılavuzu, uzaktan kumandası ve 2 adet AAA kalem pil, USA tipi adaptör ve bu adaptörün UK ve EU çevirici başlıkları ile bez bir taşıma çantası çıkıyor.

Adaptörü çok büyük değil ancak 65W gibi usb type c standartını destekleyen bir güç sunsa da, usb type c olmayışı bence negatif bir nokta olmuş.

Cihazın boyutları gerçekten ufak, avuç içinden biraz büyük.

Xiaomi 20.000 mah powerbank ile olan kalınlık ve boyut kıyaslaması şöyle.

Cihazın giriş portları ise, HDMI gririşi, USB type A girişi, Type C girişi (sadece görüntü transferi için), güç ve şarj girişi ile 3,5mm kulaklık çıkışı şeklinde. Cihazın altında da tripod bağlamak için vida yeri de mevcut.

Cihazın üzerinde yer alan dokunmatik tuşlar ile kullanımı kolay olduğundan cihazın kumandasını kutusuna koyup kaldırdım. Zaten az sonra belirteceğim Chromecast kumandası, cihazı kapatmaya ve ses seviyesi işlemine de destek sunduğundan kendi kumandasına hiç ihtiyacım olmuyor. Cihazın yüzeyi mat siyah kaplama olsa da parmak iziniz kalabiliyor. Bunların dışında cihazın fan gürültüsünün, kullandığım diğer tüm projeksiyon cihazlarından daha düşük seviyede olduğunu ve fanın da cihazın ön tarafında yer alması sebebiyle fan gürültüsünün izleyiciye direkt yönlendirilmediğini farkettim. Bu gerçekten güzel bir detay olmuş.

Birazda cihazın yanında satın aldığım Google TV yüklü Chromecast’a değinmek istiyorum çünkü bence açıkara bu boyuttaki TV boxlar içerisinde en başarılı çözümlerden birisi.

kutu içeriğinden cihazın kendisi, kumandası, type c şarj kablosu ve adaptörü çıkıyor. Kumanda da TV yada projeksiyonunuzu da kontrol edebilecek şekilde ses açıp kısma ve cihazı kapatma tuşları da bulunuyor. Bu tuşlar Philips Picopix Max One ile de sorunsuz çalışmakta.

Google Chromecast özellikleri de şöyle;

Açıkcası, harici bir usb portunun daha olmasını (usb otg destekli dense de ben bu özelliğini çalıştıramadım) ve 8gb’dan daha fazla depolamaya sahip olmasını tercih ederdim. Onun dışında boyut, hız, projeksiyon cihazının usb’sinden aldığı güç ile çalışması gibi sebeplerle bu ikili, 700 Euro seviyesinde satılan büyük abi Philips Picopix Max’den çok daha performanslı oldular. Bu ikili, Netflix, Amazon Prime, Disney+ ve Apple TV+ gibi tüm stream platformlarının yanı sıra Vodafone TV, BluTV gibi IP TV platformlarını ve Youtube’u rahatlıkla izlememi sağladığı gibi, bluetooth üzerinden bağladığım DS4 Controller ile de Geforce Now üzerinden büyük bir ekranda oyun oynamama da destek oldu. Bu açılardan Google Chromecast’ın bu çözümü, android tv box arayanlar için oldukça pratik bir çözüm olmuş diyebilirim. Ayrıca Android veya Apple telefonlar için kablosuz ekran yansıtma çözümü de mevcut.

Google Chromecast, Google TV 10.0 ile geliyor ve bu sınırlamalar dahilinde tüm Google TV uyumlu apk’lar ile sorunsuz çalışıyor. Bu noktada projeksiyonun diğer görüntü giriş portu olan Type C portundan da bahsetmek istiyorum.

Type C Portu vadettiği kadar efektif değil:

Bu cihazda beni en çok heyecanlandıran hususlardan birisi de type c görüntü girişini desteklemesiydi. Nisbeten yeni bir standart olduğu için ve hdmi gibi kalın bir kablo ile geniş bir yuva olmadığı ve görüntü haricinde data ve enerji de taşıyabildiği için type c görüntü çözümünü çok daha efektif buluyorum.

Bu özelliği ilk olarak Huawei P40 Pro telefonum ile denedim. Type C üzerinden hem ekran yansıtma hemde DeX modu sorunsuz çalıştı. Ayrıca DeX modunda Netflix gibi streaming platformları da sorunsuz çalışmakta. Yani aslında Google Chromecast olmadan da direkt telefonumu bağlayarak da tüm medya tüketim ihtiyaçlarımı karşılayabilirmişim. Bu özelliği oldukça başarılı.

İkinci olarak Ipad pro ile denemeler yaptım. İpad Pro’da aynı Huawei P40 Pro gibi sorunsuzca type c üzerinden görüntü verebildi. Apple bilgisayarım olmadığı için deneyemedim ama kullananlar Macbook Air yada Pro cihazların da type c üzerinden sorunsuz çalıştığını ve görüntü verebildiğini yazmışlar.

Ancak projeksiyon cihazındaki Type C çözümü malesef bu kadar sorunsuz çalışan bir yuva değil. Nintendo Switch ve Type C görüntü çıkışı destekli Lenovo X13 model laptopumla type c üzerinden görüntü çıkışı alamadım. Bunun sebebi de projeksiyon cihazındaki type c portun yeterli güç iletimi desteğinin olmayışı.

Nintendo Switch’i yukarıdaki gibi bir kablo kullanarak projeksiyona HDMI üzerinden bağlarsam sorunsuzca görüntü desteğini sağlayabildiğini farkettim. Bu kabloda boşta kalan type c power kısmını brojeksiyon cihazındaki usb type a portu ile bağladığımda Nintendo Switch çalıştı. Demekki asıl problem projeksiyon cihazının type c portunun yeterli güç sağlayamıyor oluşu.

SONUÇ:

Taşınabilir projeksiyon cihazları pahalı birer oyuncaklar ve halen ışık gücü ve çözünürlükleri bu fiyatın hakkını verebilecek seviyede değiller. Ancak bu bütçeleri ayırabilecek kişiler için, ev dışında, kampta, yolculukta, otel odasında yada arkadaşlarla buluşmalarda son derece keyifli anlar paylaşmanıza olanak sunuyorlar. Philips Picopix Max One projeksiyon cihazı da;

* Neredeyse avuç içi kadar ufak ve 800 gram civarında ağırlık

* 1080P çözünürlük

* 4K cihaz desteği

* 800 lümen parlaklık

* 2x4W hoperlör

* 4 saat civarı pil ömrü

* Type C görüntü giriş desteği

* Nisbeten makul fiyat

* Düşük fan gürültüsü

ile rakiplerinden sıyrılmayı başarıyor. Ancak dezavantajları da yok değil;

- Smart bir projeksiyon değil

- Type C portu her cihaz ile uyumlu değil

- Güç girişi type c değil

Bu tarz bir cihaz arıyorsanız ve bu dezavantajlar sizin için sıkıntı teşkil etmeyecekse, bu projeksiyon cihazını kesinlikle tavsiye ederim.

Son olarak cihazın mobilite yönünü gösterebilmek için evdeki ıvır zıvırlarla şöyle bir “taşınabilir multimedya çantası” topladım.

Çantanın boyutları 24cmx25cmx9,5cm yani gayet makul boyutlarda.

çantanın içindekiler de şöyle;

-Philips Picopix Max One

-Motorola EQ7 taşınabilir speaker (JBL üretimi 4 sürücü)

-Playstation Vita TV

-DS4 controller

-Google Chromecast ve kumandası

-Windows 10 ve MS office yüklü PC stick ve touchpadli klavyesi

-mini tripod

-Tüm bu cihazları şarj eden yada çalıştıran Baseus 65W adaptör

-Tüm gerekli HDMI, Type C, Micro Usb kablolar.

Bu set ile windows, oyun, film, tv gibi tüm multimedya ihtiyaçlarını ufacık bir çantada taşıyabilmek mümkün. Projeksiyonun kendi hoperlörleri gayet yeterli olsa da JBL’in bu çözümü ile ses seviyesi oyunlarda ve filmlerde çağ atlamış gibi oldu. Aşağıdaki fotografları öğleden sonra saat 15:00’de güneşli bir havada ve perdeler açık şekilde çektim. Bu haliyle bile bence çok başarılı ki gece performansının bundan kat kat daha başarılı olduğunu söylememe gerek yok zaten.

Şimdilik bu kadar diyelim. Denememi istediğiniz bir ayar, cihaz yada kullanım şekli varsa yazarsanız yardımcı olmaya çalışırım.

 

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 21 / 24

Agiz dusu kullanan var mi? Bugun anneme disci tavsiye etmis. Dis eti kanamasi icin gitmisti. Arastirmalarima gore implatlari olanlar icinde yararli bir sey. DIs aralarinin temizligi icin baya faydali gibi duruyor. En iyi marka Aquapick mis bir tane alacagim sizlerinde goruslerini almak istedim.

https://www.aquapick.com.tr/urun/aquapick-aq-350-agiz-dusu-satin-al/

BeğenFavori PaylaşYorum yap

Eski kitaplardaki çizimlerin arşivlendiği bir web sitesi. Sadece çizimin kendisi değil, hangi kitapta geçtiği, kim tarafından hangi tarihte çizildiği gibi detay bilgiler ve konusuna özel etiketler de mevcut. Farklı çözünürlüklerini ya da ham taranmış halini de indirebiliyorsunuz. Müthiş bir emek var.. Özellikle “Science & Technology” kategorisinde gezmenizi tavsiye ederim.

O kategoriden bir örnek paylaşıyorum. 19. yy’da aya sürekli gidişi böyle hayal etmiş birisi mesela.

Site: https://www.oldbookillustrations.com/
Benim paylaştığım çizim hakkında detaylar: https://www.oldbookillustrations.com/illustrations/trains-to-moon/

#FaydalıSiteler #çizim

BeğenFavori PaylaşYorum yap

Arkadaşlar,
Aracı olanlar Trafik Kasko vb sigortalarını yenileme zamanında bana ulaşabilirler, her türlü yardımcı olabilirim.
Bu yazıyı Favorilerinize atabilirsiniz.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 14 / 15

Evde Spor Güncesi (İlk 2 Hafta)

Evet malumunuz 2 hafta kadar önce ''yahu ben evde spor yapmak istiyorum nereden başlamalı?'' gibisinden bir gönderi paylaşmıştım ve ben o günden sonra yaşadığım deneyimleri ilk 2 hafta nasıl geçti onlardan kısaca bahsetmek istiyorum.

Önce amacımdan bahsetmek isterim. Ben aman efendim deli gibi kasa sahip olayım zihniyetinde bir insan olmadım. Çok hafif vücudum şekillense bu bana gayet yeterli olacaktı. ''Skinny Fat'' dedikleri hafiften göbeğe sahip biriyim. Boyum 1.83 ve kilom 77 olmasına rağmen göbeğim vardı.

Öncelikle yeme alışkanlıklarımda değiştirdiklerimden bahsedeyim. Yemek yanında asitli içecekler içerdim bıraktım. Abur cubur yerdim bıraktım. Soda içmeye başladım bol bol. Onun dışında annemin yaptığı her yemeği yemeye devam ettim. Sadece bıldırcın yumurtası içtim her sabah 1 tane kırıp çiğ şekilde ve akşamları da 1 adet haşlanmış yumurta yemeye başladım. EKmeği TAMAMEN bıraktım çok istersem 1 dilim kepek yedim. Su tüketimine inanılmaz ağırlık verdim ve bol bol havuç, salatalık, çerez (ceviz, fındık, fıstık) yemeye başladım abur cubur olarak.

Sonra gittim Decathlon'a 4 tane ürün aldım.

 

Yere sermek için yer matı: https://www.decathlon.com.tr/900-comfort-pilates-mati-id_8527070.html?_sgm_campaign=product&_sgm_source=8527070&_sgm_action=search

 

Üst kol-Arka Kol için Lastik (Ön Isınmı İçin de Kullandım): https://www.decathlon.com.tr/direnc-ipi-id_8339227.html

 

Üst Kol ve Arka Kol için ayarlanabilir 10kg'a kadar çıkan dumble ben 4kiloda kullanıyorum: https://www.decathlon.com.tr/900-comfort-pilates-mati-id_8527070.html?_sgm_campaign=product&_sgm_source=8527070&_sgm_action=search

 

Ön Kol Çalışmak için el yayı:https://www.decathlon.com.tr/essentiel-el-yayi-id_8344977.html

 

Hangi Hareketleri Yapıyorum Günlük Çalışmam Ne?

Kol kaslarını burada resim olarak ekliyorum ki daha iyi anlaşılsın. İlk hafta çalışmamı 3X10 olarak yaptım aralarda 10 saniye durdum. İkinci hafta hareketleri 3x15 olarak arttırdım. Şimdi geleyim Hareketlere.

1- Aldığım Lastiği kullanarak dumble kullanır gibi 3*10 kaldırıyorum. Her 10'dan sonra 10 saniye soluklanıyorum. Hareketleri hızlı hızlı değil kasın kasılma süresini olabildiğine uzata uzata sindire sindire yapıyorum bu kasılma süresini olabildiğince uzatma kısmını tüm hareketlerde uyguluyorum bundan sonra yazmayacağım. Bu hareketin amacı da üst kolu çalıştırmak.

2- Lastik ile 3x10 yana açma. Omuzları ve göğsü çalıştırmak.

3- Lastik ile 3x10 vücut dik duracak şekilde lastik sırtımda başımın üstüne doğru çekiyorum. Arka üst kasları çalıştırmak ve az da olsa göğüs için.

4- Lastik ile 3x10 lastiğin iki ucu yanımda olacak kollarımı yere paralel şekilde kaldırmaya çalışıyorum. Hayat maksimumda reklamındaki gibi öyle düşünün 😀 Bunun da amacı az da olsa göğüs kollardaki yanal kaslar.

5- Dumble ile 3x10 normal kaldırma. Üst kol. (Dumble 2 adet ve her gibi 4 Kilo)

6- Dumble ile 3x10 kolları ilki yana açma.

7- Dumble ile 3x10 ağırlık sırtıma kafamın yukarısına kaldırıyorum.

8- El yayı ile 100 adet açma kapama yapıyorum.

9- Dumble'lar elimde ve yerer paralel şekilde 3x10 sırt olabildiğince dik oturup kalkıyorum. Ön kol ve bacaklara iyi geliyor.

Sonra yere matı seriyorum burada hareketler başlıyor.

10- Sırtüstü olacak şekilde ellerim popomun altında bacaklarımı 3x10 kaldırıyorum. Alt karın kasları için.

11- Sırtüstü olacak şekilde 3x10 mekik. Son onluda bir sağ bir sol hareket yepıyorum. Üst karın kasları ve yanal karın kasları için.

12- Dumble'lar ile ellerim iki yana açık ve sırt üstü şekilde ağırlıkları göğüs hizamda dik hale gelene kadar 10 sefer kaldırıyorum ve durmadan dikey kaldırıyorum gene 10 sefer. 3 kere tekrarlıyorum. Göğüs, Ön kol, Üst kol için.

13- Yanal Plank her iki yan için 1'er dakika duruyorum. Karın yanal kaslar ve bacak kasları için.

14- Normal Plank 1 dakika duruyorum. Plank garip hareket her yer çalışıyor neredeyse hangi birini yazsam boş plank mühim 😀

 

Şimdi sağol sen yazmışsın diyeceksiniz ama ne faydasını gördüm. 77 kilodan yememe içmeme dikkat ederek 2 haftada 68.8 kiloya düştüm. Ön kollarımdaki kaslarda damarlarım çok çok az belli olmaya başladı ve çok daha dinç hissediyorum kendimi. Ben bu işte profesyonel değilim ama spor yapıyorsan olabildiğince fazla kas gruplarını çalıştıracaksın bunun için zaten profesör olmaya gerek yok. Ben bir kaç işin uzmanına danışarak evde çalışmak içinm şöyle bir program çıkardım ve kendimi oldukça dinç, 15 gün gibi kısa sürede 8-9 kilo veren biri olarak bunu paylaşmak istedim.

Kendimi o gün içinde yeterince yorulmuş hissetmediysem o gün için bu 14 hareketi de 2. sefer yaptığım da oluyor.

Umarım yararlı bir paylaşımdır ve bence hiç. bir şey yapmamaktan iyidir. Komple bu çalışma ortalama 40 dakika sürüyor her şey dinlenmeler de dahil. Unutmadan ilk 1 hafta her yeriniz ağrıyacak üstüne gidin. Belli bir süre sona gerçekten geçiyor ve yapmadığınız zaman kendinizi kötü hissediyorsunuz.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 9 / 11