Bu tarz kurmaca işlerde o kadar çok fantastik yorum oluyor ki, eğer takılınılacaksa zaten eski yeni fark etmeden sayısız unsur göze batabilir.

Assassin's Creed, ilk oyunuyla tarihsel bazı bilgi ve belgelere dayalı fantastik bir kurgu olarak karşımıza çıkmıştı. Animus temelinde genlerden geçmişe yolculuk temalı, uçmalı kaçmalı bir işti ve güzeldi de. Devamındaki birkaç oyun da güzeldir ama tarihsel gerçeklikten Haşhaşi - Tapınak Şövalyeleri bazında tamamen kopuktur —eğer gerçeklik önemli bir faktörse.

Oyun tutunca Haşhaşileri dünyanın dört bir yanında görmeye başladık. Haşhaşilerin İtalya'da ne işi var? Amerika'da ne işi var? İtalyan'dan, İngiliz'den, Norveçliden Haşhaşi mi olur? Haşhaşi dediğin adam Suriyeli, Fars fenotipinde olur. Tapınak Şövalyeleri ile Hasan Sabbah'ın Haşhaşileri aralarındaki husumet bütün dünyada yaşanıyor Assassin's Creed oyunlarında, halbuki 11. ve 13. yüzyıllar arası var olmuş bu dinî tarikat tipi örgütlenme bugünün Suriye ve İran topraklarını kapsayan bir alanda etkin olmuş.

Siyahi bir samurayın oyunda olması, yeni oyunun tarih bakımından gerçeğe en yakın yanıdır diyebiliriz. Tıpkı ikinci oyunda Leonardo da Vinci'nin olması, üçüncü oyunda Benjamin Franklin'in olması gibi. Eğer adı da Yasuke (弥助) olursa tarihi bir figür olarak yansıtılır. Haşhaşi samuraydansa siyahi samuray bu bakımdan "oransal" olarak gerçeğe daha uygun illa ki %100 gerçeklik aranıyorsa.

Ben şahsen oyunun mekanikleri, senaryonun derinliği ve işlenişi gibi unsurları bu tarz fantastik oyunlarda çok daha fazla önemsiyorum. Assassin's Creed serisi de bu sebeplerle soğuk yaklaştığım serilerden.