Eski haritalar üzerinde GPS ile konumunuzu bulabilebileceğiniz bir site: https://here.allmaps.org/

Siteyi açtıktan sonra konum izini istiyor, izin verirseniz konumuza uygun tarihi taritaları getiriyor. Birini seçip girerseniz de bu şekilde konum gösteriyor.

#Haritalar #GPS

BeğenFavori PaylaşYorum yap

Chery Tiggo 8 pro e+

Herkese Merhaba,

Yurtdışında yaşıyorum. 6 aydır kullandığım ve 3800km civarı yol yaptığım Chery Tiggo 8 pro e+ hakkında deneyimlerimi paylaşmak ve sorunuz olursa cevaplamak için yazıyorum. Hem araç hem de plug in hybrid'ler ve çalışma şekilleri hakkında bilgi vereceğim lakin TR'deki youtuber'lar hiç PHEV görmedikleri için sürekli hatalı/yanlış yorumlar ve anlatımlar yapıyorlar.

 

Piyasa ile ilgili kısa bilgi: Yaşadığım yerde(Bakü) 2022 sonunda bir yasa çıktı ve EV araçların tüm vergileri bir anda sıfırlandı. Hybridler de çok çok düştü. O andan itibaren ülke Çin malı araç dolmaya başladı. Pazar lideri Toyota ve Mercedes'in yüzüne kimse bakmaz oldu.

TR gibi düşünmeyin burda bireysel olarak veya aracılara küçük komisyonlar karşılığı istediğiniz aracı getirtebiliyorsunuz. Rusya pazarında ambargo nedeniyle batılı şirketlerin çıkması sonucu Avrupa'lı ve Japon üreticiler gidince Çinliler birden akın etti ve kalitelerinden dolayı da benimsendi. Hem Rusya üzerinden hem gemiyle İran ve Gürcistan üzerinden ciddi araç sevkiyatı var.
Haberlerde, instagram paylaşımlarında vs gördüğünüz Xpeng, Avatr, IM(Ali Baba) Zeekr vs hepsi sokaklarda geziyor. Çoğu resmi ithalatla gelirken bazıları da şahsi ithalatla veya bu işleri yapan aracı galerilerle geliyor.
Otomobil piyasasında EV ve phev araçların bolluğu gelişen teknoloji vs ile değil tamamen vergi sistemleri ve devlet yönlendirmesiyle şekilleniyor.

Neden Chery aldım?: Biraz sağlamcı olduğumdan için yetkili bayiden aldım. Kendim getirtip sonra usta vs uğraşmak istemedim. Marka bağlılığım da yok, illa şu bu marka olsun diye ısrar etmedim hiç.

Almaya karar verdiğimde Rav 4 prime(phev) yoktu, Wv Tyron(phev)gücü düşük, pahalı ve garantisi çok kısaydı (2 yıl ve 50 bin km veriyordu). Baktım Chery Çin'in 6. büyük üreticisi ve 1 nolu ihracatçısı kafamda bişeyler oturmaya başladı.
8 yıl ve 200k km garanti veriyor olması etkili oldu (bu garantiyi veren Avrupa'lı duydunuz mu?) TR'de satılan düz benzinli 1.6 motora sahip Chery Tiggo 8 pro garantisi de burda 10 yıl veya 1 milyon km!
Bayide araçlara daha bakarken, incelerken ilk gelen 16 aracı da bir çırpıda sattı ve yetişemeyince kaçırırım korkusuyla 2. sefer için kaparo vs ile 3 ay kadar bekleyerek aldım.

Cam tavanlı, hızlı, geniş, biraz yüksek olsun istiyordum bütün kafamdakilere cevap veriyordu. Sony ses sistemi, ön koltuklarda ısıtma/havalandırma, elektrikli yönlendirmeli bel desteği, sürücü hafızası (koltuk+aynalar) , arkada ısıtma, 3 usb, direksiyonu çevirdiğiniz tarafa dönen led farlar, google/apple car play, adaptif şerit takipli cruise, yağış ve ışık sensörü, şık ambians aydınlatma, 12.3 inch ekran, bisiklet/motorsiklet kapı açma uyarısı vs dolu olması, 8 saniyenin altında 0-100 ve 92 oktan benzin kullanabilmesi benim için en büyük artılarıydı.
Buradaki 92 oktan benzin TR'deki benzinin yarı fiyatına satılıyor yani tüketimmiş, az yaktı çok yaktı vs derdim yok.

Bendeki model 5 kişilik. TR'deki gibi 7 kişilik değil ama 7 kişilik modeli de bulunuyor. Araç 2 çeker. (4 çekeri yok)
Bu arada araç boyut olarak "midsize cross over" olarak geçiyor. Kitabına göre konuşacaksak bir aracın SUV olması için 5m'den uzun olması ve kamyon şasesine üretilmesi lazım ama TR'de herşeye SUV diyorlar nedense.

TR'de boyut konusunda Tiggo 8 pro'ya D diyorlar ama D boyutunda değil. Evet C'den büyük ama Çin'li tam arasında yapmış C ve D'nin. 4722mm uzunluk, 1860mm genişlik ve 1746mm yüksekliğe sahip. 1800 kilo. Yerden yüksekliği de 19cm (bu önemli çünkü altta pil var, aşağıda değineceğim)

Tiggo 8 pro e+ TR'de şu an yok. 2024'te gelebilir"miş" 1.5lt motor olduğundan gelirse düşük dilimden böyle bir araca binebileceksiniz. Diğer Phev'lerde arkasından gelir zaten. Vergiciler uyanana kadar vaktiniz olur 🙂
Araç dışardan Türkiye'de satılan Chery Tiggo 8 pro ile aynı ancak içi ve motoru farklı. Tabi onda hiç olmayan batarya sistemi de var.

1498cc motora ve 19.27kWh bataryaya sahip. İkisi beraber toplamda 565nm tork ve 320hp güç üretiyor. Burda parantez açmak isterim ki neredeyse Çinli bütün phev'ler bu 1.5lt benzinli motoru farklı bataryalarla kullanıyorlar.

Örn Li Xiang serisi aynı hacimli motoru 42kWh bir bataryayla kullanıyor ve araçları 440hp.

https://ir.lixiang.com/news-releases/news-release-details/li-auto-inc-launches-li-l7-five-seat-flagship-family-suv/

Byd Leopard 5 yine 1.5lt ve 30kWh pille 660hp güç sunuyor. Yine Byd (Han, Song, Tang, Seal), Haval, Huawei vs 1.5 motorla farklı pil seçenekleri var ve 680hp güçlere ulaşabiliyorlar.

İşin içine pil girince gördüğünüz yüksek beygir güçlerini elde etmek mümkün olabiliyor. Elektrik işinde zaten 2 ekol var. Biri %100 EV diğeri de bu 1.5 motorla ve farklı pillerle üretilen Phev'ler. Çinliler malumunuz üzere devamlı yeni modellerle karşımıza çıkıyor.

Genel bilgilerden sonra araç içine gelelim:

Araç içi:
Geniş tek parça ama ikiye bölünmüş bir ekran var 12.3 inç. Altta da havalandırmayı ayarlayabildiğiniz ayrıca bir ekran var.

Önünüzdeki ekran tipini, göstergeleri vs değiştirebiliyorsunuz. Buradan teker basınçları ve sıcaklıklarını, sürüş destek yardımcılarını ayarlıyor, temel kontrolleri görebiliyorsunuz.

 

Bunları ekrandan dokunmatik olarak seçebiliyorken önünüzdeki anlık işleri (lastik basıncı, müzikler, tüketim vs) direksiyonun üzerindeki fiziki düğmelerle sağlıyorsunuz. Direksiyon ekrandaki hiçbir detayı görmenizi engellemiyor. Buna dikkat edilmiş.

Araçta kör nokta yok. Zaten aynalarda bunun uyarısı da var, sesli olarak da uyarı veriyor. Sağ taraftaki ekrandan usb takıp oynatabiliyorsunuz foto vs görebiliyorsunuz. Ekran ışıkları güzel, güneşte net görünüyor gece de kısılıyor gözü yormuyor.
Sağdaki ekrandan ambiyans aydınlatma, direksiyon sertliği, fren dozaj/destek ayarı, ses sistemi ayarları, ön arka çarpışma uyarıları vb gibi pek çok sürüş yardımcısına ait ayarı yapabiliyorsunuz.
Sesle kontrol var. Direkt kapattım neye lazım vs diyordum ama sonradan alıştım. Direksiyondaki bir düğmeye basıp "sağ ön camı aç" veya "sunroof'u aç" gibi komutlar veriyorsunuz ve hemen yapıyor.  Menüde ayarı var isterseniz düğmeye basmadan "Chery şunu yap" da derseniz gayet güzel işliyor. Siri gibi durup dururken de devreye girmiyor 🙂

Motorun hybrid rejimini sağdaki menüden ayarlayabiliyorsunuz. Mesela otobana çıkacak veya uzun yol yapacaksanız "battery retention" menüsünden pili %70'de tut'u seçmeniz öneriliyor kitapçıkta. Günlük kullanımda auto yeterli. Seçerseniz pil %20'ye düşene kadar pek motor devreye girmiyor.

Yine sağdaki ekrandan park için kameraları 360 derece olarak görüp aracı kolayca kullanabiliyorsunuz. Giderken yolculuk esnasında da açabiliyorsunuz isterseniz sadece arka kamerayı veya ön kamerayı da açıp ekrandan izleyebiliyorsunuz
Klima kontrolleri için ayrı ekran var. Arka cam resistansı da burdan ayarlanıyor ve gayet pratik. El altında. Hiç "bunu niye buraya koymuşlar" dediğim bir senaryo yaşamadım.
Kol dayamanın içi geniş. Yazın klimadan buraya soğuk hava geliyor ve kapatabiliyor ya da dozajı ayarlayabiliyorsunuz.
Yine gözlük koyma yeri ve iç aydınlatma için led düğmeler yer alıyor.
Arka geniş, oturanlar memnun. Ortada egzoz yükseltisi (şaft tüneli dedikleri) çok hafif bombe şeklinde çünkü burada pil var ve egzoz sol kapı tarafından dolaştırılıyor.
Arka bölgeye ait klima ayarı bulunuyor. Aynı yerde arka koltuklarda ısıtma ve şarj için usb de bulunuyor. Sağ arkadan sağ ön koltuğun yönlerini idare edebiliyorsunuz. Bunun için "boss button" dedikleri düğmeler koymuşlar sağ ön koltuğun sol tarafına. Çok pratik.

 

Anahtar:
2 anahtarla geliyor. Açma, kapama, bagaj ve uzaktan çalıştırma butonu var. Uzaktan çalıştırmak için 10sn basılı tutmanız lazım. Elektrik motoru çalışıyor ve ısıtma/soğutma sağlıyor. Binmeden ekstra konfor.

Motor çalışma şekli ve prensibi:

Phev yani "prize takılıp şarj edilebilen hybrid" aracın mantığı şehir içinde benzinli motoru hiç çalıştırmadan kullanabilmeniz. Bunun için yeterli bir pil olması (normal hybrid'lerde genelde 0,5kWh - 2kWh arası bir pil oluyor) Bu araçta 19.28kWh pil bulunuyor ve tek şarjla 75km gidebiliyor ki şehir içi günlük kullanım için yeterli bir menzil. Genelde şehir içinde kullancaksanız 700kg pil taşımanızın (tam elektrikli) çok bir anlamı yok.

Araç 3 şekilde şarj olabiliyor:
1) Type 2 (AC) girişe sahip. 7kw enerji alabiliyor ve 2,5-3 saat gibi bir sürede şarj oluyor. Yani akşam eve geldin, takıyorsun doluyor.


2) Motordan (auto charge) Pil belirli bir seviyenin altına düşerse(veya sizin belirleyeceğiniz bir yüzdeye gelince) motor çalışıp şarj ediyor, jeneratör gibi çalışıyor.
3) Rejenerasyonla. (Fren veya yavaşlamak için ayağınızı gazdan çektiğinizde) Seviyesi 3 kademe olarak vitesin yanındaki B simgesinden ayarlanabiliyor. Ayarladığınız kademeye göre fren dozajı ve ayağınızı gazdan çektiğinizde verilen tepki değişiyor. Alışmak biraz zaman alıyor. Bu tüm EV'ler için de geçerli. Tüm EV'lerde frene alışmak biraz zaman alıyor, farklı çalışıyor.

 

Araçta seçebileceğiniz (HEV) hybrid, (HEV) sport ve (EV) sadece elekrik modu yer alıyor.

Araca bindiğinizde sadece elektrikle gitsin istiyorsanız EV modunu seçip yola çıkıyorsunuz. Bu genelde şehir içinde yetiyor zaten. Yazın klima, kışında ısıtıcı benzinli motor devreye girmeden gayet güçlü şekilde çalışıyor. Batarya çok düşerse o zaman da içten yanmalı motor otomatik olarak çalışıyor ve şarj etmeye başlıyor.

HEV modundaki bir senaryoda ise diyelim evden çıktınız, mahalle arasında, şehir içinde sürekli elektrik motorunda çalışıyor. Sadece ani hızlanmalarda ya da anayolda yüksek hıza çıkıp devir artınca motorun çalıştığını duyuyorsunuz, düşük hızlarda çalışsa da duyulmuyor. Araçta görebileceğiniz bir devir saati de bulunmuyor.

Sadece bir menü altında isterseniz, meraklıysanız aracın elektrik motorunun ve benzin motorunun devrini dijital olarak görebiliyorsunuz.

Benzinli motorun çalıştığını da çoğunlukla ordan anlıyorunuz ki ihtiyaç olduğunda 1200 devirde biraz çalışıp sonra duruyor. Piliniz %20 altına düşerse yine şehir içindeyken 1200 devirde şarj ediyor. Çok yüksek hızlarda yüksek devirlere çıkmadan bu menü olmadan sesini duymadığınız için çalıştığını anlamıyorsunuz.

Genel olarak yanlış bir kanaat var. "Motor fır fır çalışıp bataryayı şarj ediyor. Araba da bataryayla gidiyor." Böyle bişey yok arkadaşlar, bu yanlış.

Araçtaki DHT şanzıman elektrik motoruyla pili beraber kullanarak gücü yola, tekerleklere aktarıyor ve/veya pili şarj ediyor(Li, Haval ve Byd de böyle) Spor moduna aldığınızda içten yanmalı motor mutlaka çalışıyor ve ani hızlanmalarda ve yüksek hızlarda yüksek devirler çevirerek hem pili besliyor hem gücü yola iletiyor.

Şimdi gelelim en can alıcı noktaya. Şehir içinde dur kalk vs pil düştü örn %25-30'a ve siz otobana çıktınız 140-150km hız ile yardırarak gidiyorsunuz. Araç pili ve benzinli motoru aynı anda kullanıyor. Ama o kadar yüksek hızda şarj edemiyor ve pil azalıyor, azalıyor sonunda da bitiyor =) "Battery depleted" yazısı çıkıveriyor. İşte "motor çalışıp şarZ ediyor şarZla gidiyor" diyen "yutubır" abilere(!) sormak isterim "şarz" nerede?

Aynı konu Li'de de var, Bydler'de, Haval'da da var Chery de aynı. Şikayet ediliyormuş ama bu sorun olarak kabul edilmiyor ki sorun değil gerçekten. Uzun yolda yüksek hızda pil bitiyor ama şanzıman motorun gücünü yola aktardığından sorunsuzca yolunuza son sürat devam ediyorsunuz. Gişelere geldiniz, ayağınızı gazdan çektiğiniz an pil dolmaya başlıyor. Şehir içi dön dolaş derken bakıyorsunuz pil tekrar %50'ye gelmiş bile. Şehir içine girdiniz veya dur kalklı trafikte benzinli motor devreden çıkıyor ve pille gitmeye devam ediyorsunuz. Kendisi gayet güzel ayarlıyor yani.

Pil menüsü burada. Şehir içi için otomatikte.

Uzun yolda da %70 seçilmesi tavsiye ediliyor. Böylece %70 altına düşünce şarj etmeye başlıyor.

 

Motor kaputu amortisörlü. Sadece silecek suyu koymaya bir kapak var. Motor ve elektrik sistemi kapağı var. Yağa bile bakamıyorsunuz, çubuk yok, müdahale edecek bir yer de yok. Yağ göstergesi, yağ motor sıcaklığı, hararet vs içerde de herhangi bir gösterge yok. Zaten dediğim gibi uzun yolda değilseniz bir çalışıyor bir çalışmıyor genelde sıfır devirde bekliyor.

 

Yakıt konusu:
Şehir içinde EV modda yakıt tüketimi yok. Evde şarj ediyorsanız rahatsınız. Type 2 türünde dünyanın en yaygın şarj tipini kullanıyor. Aracın bagajında da taşınabilir bir şarjınız var zaten. Park ettiğiniz yerde/garajda evsel 220V priz varsa taktığınız an dolmaya başlıyor. Eğer 220V prizde topraklama sıkıntısı varsa hata verip çalışmıyor bilginiz olsun, bu güvenliğiniz için daha iyi.
Evde şarj etmiyorsanız normal şartlarda 6-8lt civarı yakıyor.
Otobanda 90km sabit hızda 4.8lt tüketiyor.Uzun süre izledim böyle devam etti ama araç 320hp olunca dayanamıyorsunuz :] Deli gibi basarak ve hiç dikkat etmeden kolayca 9lt gördüm. Pek geçmiyor 9 lt'yi ama o gücü hissetmeye değer.

Bu arada garip bişey var. Depo hacmi teknik dökümanlarda 45lt gözüküyor ama 53lt yakıt almışlığım var nasıl oluyor anlamadım? Öyle Şahin taksi gibi arabayı sallaya sallaya da doldurmadım. Bilmiyorum yanlıştır belki data sheet.

Lastikler ve stepne konusu:
235/55 R18 ölçüsünde lastikler kullanıyor ve runflat. Runflat olması iyi lakin araçta stepne bulunmuyor(tamir için köpük var) Hiçbir EV ve Phev'de de stepne duymadım. Tamamında bu veya benzer çözümler var. Lastiklerin fiyatları normalden biraz pahalı olsa da emniyetli. Cooper marka lastikler güzel. Ancak %100 Çinli markalar da görebiliyorsunuz. TR'de asfalt kalitesi malum. Gelirse güzel bir lastikle gelsin, Çinliler berbat TR asfaltında sıkıntı çıkarabilir.

Bagaj: Bendeki elektirikli açılıp kapanıyor ama youtube'da elle açılıp kapananı da gördüm. Bagaj 2 katmanlı. Alt tarafta 3 saklama bölmesi var. Birinde üçgen reflektör, tamir tüpü, çeki demiri ve 220V şarj adaptörü var(Ev için) Diğer 2'si saklama alanı. Market poşetlerini koyuyorum sağa sola savrulmuyor iyi oluyor.

2 katmanlı yapmaları iyi olmuş yükleme eşiği dümdüz. 7 kişilik olmadığı için onlara göre daha geniş yer var. 3 büyük bagaj ve ufak tefek şeyler rahat rahat sığıyor (hacim kaç lt bilmiyorum)
Arka koltuklar da yatınca 2100 lt varan hacim mevcut. Kamp, piknik gibi ortamlarda veya uzun yolda park edip arka koltukları da yatırarak EV moduna alıp ısıtıcı/klimayı açıp şişme yatakla vb ev konforunda uyuyabilirsiniz.

En beğendiklerim:

1) Sony premium ses sistemi çok çok iyi. Bagaj bölümünde güzelce gizlenmiş bir subwoofer eşliğinde 8 hoparlör. Ben çok memnunum, patlama çatlama yok. Basslar iyi, piyano ve flüt solosu gibi sesler de net geliyor. Tabi virtüöz veya bu işin uzmanı değilim ama bana göre çok iyi.
2) Konfor. Gerçekten rahat araç. Koltukları olsun, görüş açısında bir sorun olmaması çok güzel. Bazı araçlarda olduğu gibi sunroof perdesinin yetersiz olması ve pişirmesi gibi sorunlar da yok. Şehir içinde düşük hızlardaki sesizlik huzur verici. Hırhır çalışan bir motor dinlemiyorsunuz. Hem EV modunda hem düşük devirlerde motor sessiz.
3) Sürüş keyfi. Daha önce bu güçte bir aracım olmamıştı. Özellikle ara hızlanmaları çok iyi. Motorsiklet gibi uzayıp gidiyorsunuz aralardan. Sollamalarda ve yokuş yukarı çıkışlarda sanki bayır aşağı gidiyormuş gibi hızlanıyorsunuz, gerçençok zevkli.
3) Kaliteli malzeme. Çok aradım taradım ne bir çapak, ne koltuk dikişlerinde bir hata ne titreşim yapan cızırdayan hoparlör vs sorunlu bir durum göremedim. Telmaşa,uyduruk bişey yok.
4) Fiziki kontrollerin bol olması. Örneğin sıcaklığı ve üfleme modunu sağ elinizin altındaki düğme ile kolayca ayarlayabiliyorsunuz. Yeni EV'lerde (Tesla ekolü) bunların hepsi ekrandan. Hatta ayna ayarını, direksiyon yüksekliği, derinliği vs bile ekrandan dokunmatik ayarlıyorsunuz ki bana fazla aga. Tamam üreticiler hem lider olan Tesla'yı takip ediyor hem de herşeyi ekrana koyarak düğme masrafından kaçıyor ama ben eski tip tercih ediyorum. İlerde mecbur hepsi öyle olacak gibi sanki :/
5) Gümüş iyonlu hava temizleyici. Pazarlama hilesidir nedir ki diyordum ama gerçekten işe yarıyor. Havayı tazeliyor, dinçleştiriyor. Sistem içerdeki havayı da kontrol ediyor, kendi kendine devreye giriyor veya dışardan hava alma rejimine geçebiliyor.

Bana göre eksiler:
1) Android/google car play kablosuz değil. Meksika'da biri inceleme çekmiş izledim o kablosuzdu mesela ama bendeki kablolu. TR'ye gelirse kablosuz gelir umarım.
2) Otobanda/uzun yolda yol sesi bence fazla geliyor.
3) 120'den sonra dındındın diye hafifçe bir sürat uyarısı veriyor ve kapatılamıyor. En çok bu şikayet gelmiş. Servis update talep etmiş. Kapanmıyor da farklı hıza da ayarlanamıyor, tam saçmalık. Müzik çalmıyorsa az da olsa sürekli duyuyorsunuz.
4) TR'ye göre alçak mı acaba? Alttaki bataryayı TR'deki kasislere vurursanız sıkıntı. Ama TR'de de bolca EV araç var onlar nasıl yapıyor bir gözlemleyin, sorun derim.
5) Bazı çeviriler hatalı. Geri vitese takınca çıkan uyarı "Ukrayna dilinde" ne alaka? Çinli abiye yazdım foto istedi? Haberleri yok.
6) Aracı çok kullanan olmadığından sorunuz olursa havada kalıyor. Çok satan Rav4 gibi bir topluluk yok internette bulabileceğiz, sorabileceğiniz bir yer yok. Neyse ki servis yardımcı oluyor. Chery'ye de yazdım Çinli bir abiye yönlendirdi whatsapp üzerinden o yardımcı oluyor, mühendise sorup döneyim filan diyor. İlgililer yani (pilin bitmesini sormuştum mesela, ayrıca servise de gittim sordum) . Ama yine de genel bir forum vs olsa güzel olurdu. Facebook'ta bişeyler var ama Filipin dilinde :/

Olmayanlar:
HUD yok(öyle bir araca binersem kapatıyorum ama belki uzun yolda lazım olabilirdi)

Koltuklarda masaj yok.

Milimetre dalga radarı(lidar) yok. Pek çok yeni Çinlide gece/siste görüş ve L3/4 otonom sürüş sağlayan lidar bu araçta bulunmuyor ama bu fiyata hem masaj hem lidar beklemek haksızlık olurdu. O yüzden eksilere yazmadım. Ama yok, haberiniz olsun.

 

Sık sorulan sorulardan bazıları. Sizin de sorunuz olursa beklerim.

Görüşlerimi ve deneyimlerimi yazdım zaten inceleme gibi görmeyin.

Şarjı %100 doldurmanın sakıncası var mı?
Komşularımdan birinde Tesla birinde VW ID6 var. Onlar %90'a ayarlıyormuş. Servis o şekilde önermiş. Zaten %100 doldurursan rejenerasyon devreye girmiyor ve balata bitiyor diyorlar. Benim kitapçıkta öyle birey yazmıyor, servis bişey demedi. Menüsü de yok. Gelince takıyorum doluyor. Şehir içi 75 km yetiyor zaten herşeye.

Teker döndükçe mi şarj ediyor?
Bu termodinamik yasalarına aykırı. Sadece yazıda belirttiğim 3 şekilde doluyor.

Sadece benzin'de pili hiç kullanmadan gitme seçeneği yok mu?
Hayır yok.

7Kw ile şarj az değil mi?
Vw ID6, ID4 7kw ile doluyor. Tesla 11kw. AC için normal. Akşam eve gelip tak diye yapılmış zaten.

Bu hangi paket?
Paket ismi yok. En dolusu bu. Paket isimleri ülkeye göre belirleniyor orada ne satılacaksa ona göre getiriliyor.

Hızlı şarj yok mu?
Chery'de yok ama daha büyük pilli PHEV'lerde var. Çinli oldukları için Avrupa'da ve TR'de olmayan GB/T portu var. Olsa bile TR'de kullanamazsınız. Phev'i dışarda şarjda dolduran da hiç görmedim. Hergün dışarda şarj ederek kullanmak anlamsız zaten.

Hızlı şarj portu GBT'yi TR'deki CCS2'ye çeviren dönüştürücü yok mu?
Var da değmez. 2000€ civarı. Phev için gereksiz.

Evde hiç şarj etmeden olur mu?
Evde şarj etsen daha iyi olur ama hiç şarj etmeden de rahatça kullanabilirsiniz. Yine ekonomik oluyor.

Update'ler?
OTA yok. Simkart vs de takılmıyor zaten. Servis USB takıp update ediyor(muş henüz gitmedim)

Bakım?
Ülkeden ülkeye değişiyor ama burda ilk bakım 5 binde sonrakiler 10 bin veya yılda bir. Sebebi burada satılan benzinin aşırı pis ve kalitesiz olması maalesef. Güncel bütün araçlar bu şekilde. TR'de en az 20 bin/ 1 yıl olur eminim. Burda bakım fiyatları TR'ye göre çok çok uygun.

 

Sorunuz olursa beklerim, saygılar

 

*/*/*/ 1 yıl sonra gelen edit */*/*/*/

2024 modeli geldi.

  • Ön koltuklarda masaj geldi
  • Head up display geldi
  • Kameralar artık kayıt da yapıyor
  • İçi daha da sadeleşmiş ve güzelleşmiş

5800$ daha ucuz

Avrupa'nın neden b.ku yediğinin de güzel bir örneği olmuş oldu..

 

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 5 / 20
  • Tolgahan @tolgahan22

    Byd nin phev modelinin ötv si %80 den %30 a düşme durumu olunca biraz araştırayım dedim yazına denk geldim güzel bir yazı olmuş keyifle okudum. umarım cherry de yatırım kararı alır onun araçlarını da uygun fiyat ile ülkede görmek isteriz. 6 aylık bir süre geçmiş bu süre içerisinde araç ile ilgili olumsuz bir deneyiminiz oldu mu?

    • Afsinyus @ufo

      Önceki ay TR'de en çok satan ilk 5 modelin 3ü Chery idi. Millet sevmiş görünüyor. 320hp'lik modelini daha da seveceklerdir. Fiyat avantajı da muhteşem olacak, 40 senedir aynı arabayı satan hala arka camı elektrikli yapmayan Avrupalılar düşünsün.

      Araçla ilgili deneyimlerim ve olumsuz gördüğüm şeyler yazıda belirttiğim gibi. Alalı 1 yıl oldu. Ekstra bir sorun yaşamadım, canımı sıkan bir şey de yok gayet memnunum. Zamanla kötüleşen sallanan, ses gelen bir yeri yok.

      Burada fiyatı iyice düştü (güncel 1 milyon TL altında) İyice alınası oldu. Bugün alsam kesin tekrar alırım başka bişeye bakmam.

  • Kerem @deadpool

    çok güzel yazı soluksuz okudum, eline sağlık.

  • Afsinyus @ufo

    Yazının sonuna da ekledim.

    2024 modeli geldi. 5800 USD daha ucuz ve

    Ön koltuklarda masaj geldi
    Head up display geldi
    Kameralar artık kayıt da yapıyor
    İçi daha da sadeleşmiş ve güzelleşmiş

  • huseyin/azuren @hegemen

    Burda fabrika açarlarsa daha ucuza bizimde alabilme ihtimalimiz olur.Yoksa çok zor malesef.2 Araba devlete 1 araba bize ...!

Kayıtsız iPhone piyasası böyleymiş. Bana pahalı geldi. Sırf sıfır diye kayıtsız telefonla uğraşılmaz. Bu paraya garantili faturalı TR cihazı ikinci elini alıp geçerim.

BeğenFavori PaylaşYorum yap

İçerik Oluştururken Yapılan, Emeğinize Taş Koyan ve Para Kazanmanızı Engelleyen O Beş Hata

İstek üzerine yazının PDF hali: İndir

Merhaba TeknoSeyir ailesinin kıymetli üyeleri ve saygıdeğer ziyaretçileri.

* Öncelikle bu projeyi hayata geçirmenin bana vermiş olduğu mutluluk ve esen ile kendimi gayet iyi hissettiğimi belirtmek isterim. 

* Aramızda işinin ehli olan arkadaşlarımız ile beraber, internet dünyasında henüz yeni olan ve öğrenmeye hevesli başka arkadaşlarımız da mevcut. Bu bağlamda, tüm dünyada, alanıyla bağlantılı olarak, "otoriter" vasfı adı altında adlandırılan ve SEO (arama motoru optimizasyonu), WordPress, SEM (arama motoru pazarlaması), içerik pazarlaması ve benzeri konularda oldukça dolgun ve pratikte karşılığı olan makaleler yayımlayan birçok yabancı kaynak bulunmakta.

* Buradan hareketle, Türkiye'de ne yazık ki bu kaynakların bizlerle paylaştığı makalelerin Türkçe diline doğru ve anlaşılır bir şekilde çevrilmiş olan versiyonlarına pek rastlayamıyoruz. Ben, Ege ERKEK olarak, bu eksikliği tespit etmiş olduğumu düşünerek bu projeye liderlik etmek istedim. Teknik konularda böyle içeriklere oldukça açız öyle değil mi? Peki bunu doyurmaya ne dersiniz? Muhteşem olmaz mı?

* Muhteşem olur. Şöyle bir düşünün. Başarılı bir internet sitesine sahipsiniz ve oradan iyi bir gelir elde ediyorsunuz. Sizce de ne kadar heyecan verici, öyle değil mi? Türkiye'de böyle paylaşımlar çok fazla yok. Kısa içerik mi seversiniz yoksa uzun mu? Her ikisinden de yararlancaksınız. Sizin için ve size özel görseller de hazırladım. Bir ve bütün olmak dileği ile.

* Siz değerli üyelerden, bu çeviri makalesini okumadan önce, tek bir ricam var. Elinizden geldiğince gayet doyurucu ve bilgi alışverişi yapabileceğimiz yorumlar bekliyorum. Buna ek olarak, bu tarz paylaşımlara devam edebilmem için sizlerin desteğine sonsuz kere ihtiyacım olduğunu ifade etmek istiyorum çünkü bilgi paylaştıkça çoğalır ve çoğalan bilgi paylaşıldıkça insanların kalbine dokunur. Lütfen birkaç saniyenizi ayırarak gönüllü olarak yaptığım bu işin tohum halinden meyve veren ağaca evrilmesi için destekte bulununuz. Son olarak, orijinal kaynaktan çevirdiğim makalelerde, ana anlamı bozmayacak şekilde, "kelime kelime" çeviri yapmayacağım. Makale çevirilerini Türkçe diline uygun olarak doğal akışında yapacağım. Kısacası, İngilizce bilen arkadaşlar orijinal içerikte bulamadığı bazı cümleleri burada bulabilir. Hangi konuyu anlattığın kadar o konuyu nasıl anlattığın da çok önemlidir. Bu yüzden, " hikayeselleştirme " (kelime tekrarından uzak durmaya çalışarak ve/veya kendimce eklemeler yaparak) yöntemini kullanacağım. Son olarak, sizin için emek harcamaya hazırım. Teşekkür ederim.

* Bu ilk içeriğimiz, şu sözü söyleyen, söylemek üzere olan veya söylemek istemeyen emekçi arkadaşlarımız için: " O kadar emek veriyorum ancak paylaştığım içerikler yine de istediğim geri dönüşü bana sağlayamıyor. Nerede hata yapıyorum ben? " Evet, bu söz aklınızdan geçtiyse gelin hep birlikte birbirimize sarılalım.

* Bu kısa ve sıcak selamlaşmadan sonra bu yazıyı okumak size ne kazandıracak, aşağıdaki görselden hep birlikte görelim: Bu yazıyı okumak size neyi öğretecek?

-----------------------------------------------------  Çeviri Metni  -------------------------------------------------------

* Ne satarsanız satın bunun bir önemi yok. Bir blog, en güçlü pazarlama aracıdır. Evet, bu gerçek göz ardı ediliyor fakat şunu bilmeniz gerekiyor: Sahip olduğunuz blog, yaptığınız işin kalitesini, markanızın kişiliğini ve projelerinizin temel değerini gösterir. Geleneksel bloglama yöntemlerinde böyle kriterler, genellikle, önemsenmez ancak bugün, geçmişe göre daha fazla, birçok insan güvendiği bireylerle iş yapmak istiyor.

* Titiz bir internet sitesine sahip olmak, çevrenizdeki insanlar ile güvenli ve sürdürülebilir bir ilişki kurmanın en kolay yoludur. Özellikle konu bloglara geldiği vakit, tutarlı ve sık sık uygulanan arama motoru optimizasyonu yöntemleriyle paylaşımlar yapmanın önemi ikiye katlanıyor. Bu ne demek ? Bir internet sayfasına sahipsiniz ve arama motoru olan Google'ın arama sonuçlarında daha çok aranan (arama hacmi de yüksek) kelimelerle ziyaretçilerin karşısına çıkmayı istiyorsunuz. O halde yukarıda bahsedilen kuralı uygulayın: Tutarlı ve disiplinli olmak.

* Bloglar ile birlikte, kesin sorularla net bilgiler arayan kişiler için daha uzun anahtar kelimelerle içerikler üreterek çalışabilirsiniz. Kimi zaman daha uzun anahtar kelimeleri kullanmak demek hedefi tam on ikiden vurmak demektir. Örnek mi ? Ben, Samsung markasının en yeni modellerinden biri olan Galaxy Fold'u merak ettim ve bunun hakkındaki ilk izlenimleri öğrenmek istedim. Belki satın alacağım. Ne yapıyorum ? Google'a Samsung Galaxy Fold İlk İzlenimler yazıyorum.

Hedefi tam on ikiden vurduk.

* Gördüğünüz gibi, uzun bir anahtar kelime ile istediğim tam bilgiye ulaştım. Doğru bir strateji ile size ziyaretçi olarak gelen potansiyel müşterilerinizi etkileyip onlara pasif bir duruş sergileyerek (sadece içeriğiniz ile) daha fazla satış rakamlarına ulaşabilirsiniz. Nasıl mı ? Huni tekniği ile. Bu teknik hakkında fazla detay vermeyeceğim zira konumuz bu değil ancak size kendimce hazırladığım bir görsel ile bu durumu kısaca izah edeyim.

Funnel (Huni) Tekniği

* Huni tekniği ile mevcut olan müşterilerinizi daha ileri düzey bir hizmet ile buluşturabilirsiniz veya sayfanıza gelen ziyaretçilerinizi yeterince bilgilendirerek ve onları memnun ederek onların ihtiyacı olan hizmetleri onlara satabilirsiniz. Bugün birçok ünlü firma bu yüzden kendi blog sayfalarından paylaşımlar yapıyorlar.

* Sonuç olarak blog sayfaları; pazarlama kanalları, niş siteler, bültenler ve sosyal medya platformları için muhteşem bir araçtır ancak, ne yazık ki, birçok ajans ile işletme, herkesçe bilinen ve önemsiz (ikinci derecede olan) yöntemleri kullanmaya devam ediyor. Bunun temel nedeni, blog yazmanın kısa süreli bir iş olmaması. Bu alan için özel ve eğitilmiş çalışanlar gerekiyor.

* Blog yazmak uzun dönem olarak adlandırdığımız işlerin arasındadır. Bir işletme lideri gerçekten vizyoner biriyse "blog kampanyası" olarak adlandırılan (LG, Samsung, Acer vb. markaların blog sayfalarını kontrol edin) blog yazımının değerini bilir çünkü içerik üretmek aynı zamanda mükemmel bir geri dönüş sağlayan pazarlama tekniklerinden bir tanesidir. Peki bu ünlü markalar neden böyle bir iş ile uğraşıyorlar. Cevabı basit: Kendi marka bilinirliklerini artırarak Google'da yer alan arama sonuçları aracılığı ile daha çok kişiye ulaşmak.

  • Mesela, Google'a "telefon" yazdığınız vakit her telefon markası ilk sayfanın birinci sırasında karşınıza çıkmak ister.

* Evet, özellikle de ürün satanlar, Google'ın pazarlama sistemine ve Facebook reklamlarına ihtiyaç duyuyorlar fakat hiçbir şey, bir markanın otoritesini stratejik içerik pazarlama yöntemlerinden daha fazla artıramaz. Burası, zurnanın zart dediği yer.  Eğer sadece ürününüze veya sağladığınız servise odaklanırsanız ve sadece bu felsefeyle satış yapmaya odaklanırsanız kaybedersiniz. Ürününüze bir kişilik veya bir duygu katın !

  • Bazı kişiler, bir blog stratejisine sahip olsalar bile şu iki faktörden birini veya her ikisini de tam olarak uygulayamadılar: SEO ve/veya tutarlılık.
  • Bazı site sahipleri ise en düşük maaş bandında çalışan bağımsız yazarları bu iş için görevlendirdiler ancak bilirsiniz... Ucuz etin yahnisi yavan olur. Ucuz alırsanız pahalı ödersiniz.

* Artık asıl konumuza gelelim. Bir blog stratejiniz olabilir lâkin bildiğiniz bazı taktikler yanlış olabilir veya ihmal ettiğiniz pek çok yöntem vardır. Peki, nedir bu ihmal ettiğiniz yöntemler? Gelin, hep birlikte inceleyelim.

Birinci Hata: Araştırmanın 3 Adımını Atlamak

* Bu hata, birçok blog yazarının bir içerik üretmeye başlamadan önce yaptığı en sık hatalardan biridir. Bir konu hakkında bir yazı yazılmadan önce şu üç adıma çok dikkat etmek gerekir:

1 - Genel Piyasa Analizinin Yapılması

2 - Hedef Kitle Analizinin Yapılması

3 - Rekabetçi Araştırmasının Yapılması

1 - Genel Piyasa Analizinin Yapılması

* İçerisinde bulunduğunuz piyasanın ne durumda olduğunu (kâr oranı, dağıtım kanalları, büyüme oranları, eğilimler (trendler) ve piyasanın büyüklüğü) size tek bir seferde anlatabilecek bir hap bilgi, görüntü, çizim veya istatistik talep edebilirsiniz. O zaman size güzel bir haber: Genel piyasa analizi, diğer iki adım kadar çaba sarf etmenize ihtiyaç duymaz.

  • Arama motorlarına bulunduğunuz piyasanın anahtar kelimesini ve ilgili yılı yazın ve böyle bir arama yapın. Örnek: Endüstri Piyasa Analizi 2019
  • Önünüze saygın birçok kaynak çıkacaktır. Oradaki verileri araştırmalarınız için kullanabilirsiniz.
  • Eriştiğiniz bilgilerin güncel olduğundan emin olun.

* Aynı kurallar, oyun, teknoloji ve benzeri kişisel blog siteleri için de geçerlidir.

2 - Hedef Kitle Analizinin Yapılması

* Akıllı bir site sahibi, iş yapmayı seçtiği alanla ilgili çeşitli işlere imza atmadan önce bulunduğu piyasanın önde gelen isimlerine bazı önemli sorular sorar ve o soruların cevaplarını onlardan alır. Eğer iş piyasasıyla ilgili bir site açmışsanız ve satış yapıyorsanız soru sormanız gereken kişiler şunlar:

  • Satış temsilcileri,
  • müşteri temsilcileri,
  • CMO (baş pazarlama sorumlusu),
  • CEO (icra kurulu başkanı) ve
  • benzer pozisyonlardaki insanlar.

* Eğer kişisel, niş ve benzeri blog işleriyle uğraşan bir kişiyseniz şu kişilere sorularınızı gönderin:

  • Kendini ispatlamış kişisel blog sahipleri,
  • webmaster sitelerindeki tecrübeli üyeler,
  • Teknoseyir ve benzeri internet sitelerinin sahipleri ve
  • benzer sitelerin sahipleri.

* Sorularınızın cevapları, hedef kitlenizi (örnek olarak çocuklar) belirlemenize yardımcı olur. Peki, hedef kitlenizi belirledikten sonra ne yapmalısınız? Hedef kitlenizle ilgili bilgiler edinmelisiniz. Kendi kendinize şu soruların cevaplarını bulmalısınız:

İnternet siteleri için de bu kural geçerli !

* Bu soruların cevapları, kişisel bir blog sitesi oluşturmanıza dahi yarayabilir. Araştırın, araştırın ve araştırın. Reddit veya Quora gibi Türkiye'de de yer alan soru-cevap sitelerini, forumları ve yayınları inceleyin. Sizler için birkaç soru da ben (Ege ERKEK) ekleyeyim :

1 - İnsanlar ne istiyor ?

2 - İnsanlar ne istemiyor ?

3 - İnsanlar nelere rağbet gösteriyorlar ?

4 - İnsanlar nelere ilgi göstermiyorlar ?

5 - Takip ettiğiniz sitelerde ne eksik ?

6 - Piyasada nasıl bir boşluk var ?

7 - Eğer hangi konuya eğilirsem insanlar şunu der: " Evet ya ! Sonunda ! Oh be ! Böyle bir şeye ihtiyaç vardı. "

3 - Rekabetçi Araştırmasının Yapılması

* Rekabetçi araştırmanın kısa tanımı şudur: Rakip firmalar / rakip siteler hakkında (hangi sene açıldı, kaç yıldır bu işin içindeler, üyeleri ve ziyaretçileri hangi alanlarda yorum yapıyor, en çok hangi konular hakkında içerik yazıyorlar ve benzeri...) istatistikler elde etmek ve onları uzman bir kişi eşliğinde stratejik kriterlere göre (anahtar kelime analizleri, aranma hacimleri vb.) incelemek.

* Rakiplerinizi özellikle şu sorularla analiz etmelisiniz:

1 - Hangi konularda araştırmalar yapıyorlar ?

2 - Ne sıklıkla içerik üretiyorlar ?

3 - Hangi anahtar kelimelerle arama motorlarında çıkıyorlar ?

4 - İnternet siteleri hakkında ne öğrenebilirim (aldığı trafik, harekete geçirme ifadelerini (call to action) nasıl kullanıyorlar, reklamlara ne kadar bütçe ayırıyorlar, gelirler nelerdir vb.) ?

* Rekabetçi araştırma yaparken rakiplerinizi taklit etmek için araştırma yapmayın. Sadece neyi nasıl yapıyorlar ona bakın. Unutmadan söyleyelim. Bir kişinin blog sitesinde bir konu rağbet görüyor diye aynı konunun sizde de rağbet göreceği düşüncesi kesinlikle yanlıştır çünkü, bir defa, o kişinin hangi yollardan geçerek kitlesini bu yönde oluşturduğunu bilmiyorsunuz. Bir işe başlamadan önce yoluna baş koyacağınız alanı iyi tanıyın. Bunu bir soru listesiyle açıklayalım.

  • Herhangi bir teknoloji basını sitesine sahip olmak istiyorsunuz. Peki onlar gibi her gün içerik yayımlayabilir misiniz ?
  • Onlar gibi bir yazılıma sahip misiniz ?
  • Neleri onlardan daha farklı yapabilirsiniz ?
  • Neleri onlardan daha iyi yapabilirsiniz ?
  • Kitlenizi elinizde tutabilir misiniz ?
  • Bu bir heves mi yoksa buna bir yatırım yaparak onu profesyonel bir hale getirecek misiniz ?

* Bu sorular uzar gider. Önce bu soruların bir cevabını verin. Ondan sonra teknoloji siteleri / teknoloji haber siteleri şeklinde bir arama yaptığınızda önünüze çıkan sitelere tepeden tırnağa (tasarımdan kullanılan harflerin karakterlerine kadar) şöyle bir bakın. Sonuç ? Ona siz karar vereceksiniz. Eğer kendinize inanıyorsanız tam gaz devam edin.

* Bugün TeknoSeyir bu kadar başarılı ise bunun sebebi bu ve benzeri soruları tam olarak, kendileri adına, doğru cevaplandırmasıdır. Örnek mi ? TeknoSeyir'in diğer benzer sitelerden farkları neler ve bu işe başlarken nasıl bir felsefe ile bu yola baş koydular ?

1 - Haftalık gündem değerlendirmeleri

2 - PC Retro muhabbetleri

3 - "Tekno" isminin kullanılması

4 -  Benzersiz formatların kullanılması

5 - Tozlu Raflar (piyasada yer alan rakiplerin parçalanmasına sebep olacak kadar mükemmel bir strateji)

6 - Kopyalanamayan hayat tecrübelerinin içeriklere aktarılması

7 - Video dakikalarının kısaltılması ve görüntü kalitesinin artırılması

8 - Hiç kimsenin bahsetmediği konuları konuşmaları (eBay'den alışveriş nasıl yapılır, eğer satın aldığınız eşya gümrüğe takılırsa onu nasıl geri alırsınız, bir şirket kurarken dikkat etmeniz gerekenler, evden çalışmak vb.)

9 - Denenmemiş ve alışık olunmayan konuları denemekten çekinmemeleri (ütü ve beyaz eşya incelemeleri gibi)

Evet. Bütün sırrı bozduğuma göre artık buradan uçurulabilirim.

* İnternet sitenize gelen ziyaretçilerinize bir rehber veya bir eğitimci gibi davranmak, kalitenizi nicelik üzerinden onlara açıklamak ve kendiniz için hangi anahtar kelimelerden dönüş aldığınızı tespit etmek sizin sorumluluğunuzdur. Aşağıda, bu konu bazında, kullanıcılarına bir rehber gibi davranan Murat GAMSIZ'ı size bir örnek olarak gösterebilirim.

* Böyle bir alışkanlığı edinmek uzun sürer. Daha önce Murat GAMSIZ'ın da söylediği gibi bir sitenin oturması en az altı ay alır. Orijinal kaynak ise bu konu hakkında şunu söylemiş: " Tutarlı bir şekilde blogunuza içerik üretmeye devam ettiğiniz takdirde bunun gerçek sonucunu görmeniz 6 ila 12 ay arasıdır. "

* Bazen daha kısa sürede de sonuç alınabiliyor ancak fazla hizmet vermek ile aşırı umut etme eğilimi arasındaki bağlantıyı iyi bilmeniz gerekiyor. Çok çalışarak kısa sürede sonuç elde etmeyi ümit etmeyin çünkü yanılırsınız. Her şeyin bir zamanı var. Bu yüzden çok çalışın ancak aşama aşama ilerleyin. Zaman geçtikçe vitesi artırın.

* Bu piyasada harcanan zaman ve para, ciddi bir başarı için hayati bir önem taşımaktadır. Gerekli emeği veren ve yeterli yatırımı yapan kişileri, sadece bağımsız yazarları işe alarak ve onlara konular vererek sitelerine içerik ürettiren ancak başarısız olan site sahiplerinden ayıran faktör budur.

İkinci Hata: Farklı Hedef Kitleler İçin Çeşitli İçerikler Oluşturmamak (Satış ve Bloglama)

* Alanınızla başarılı olan (niş siteler) bloglara göz atın. O bloglarda bulunan, çok fazla ilgi görmüş ve o bloglara çok fazla trafik sağlamış olan içerikleri incelerken şu sorulara cevap bulun:

1 - Üretilen ilgili içerik, yüksek seviye (uzman kişiler için) bir içerik mi yoksa o işe yeni başlamış olan bireyler adına hazırlanan (giriş seviyesinde olanlar için) bir rehber mi ? Bunu satış diline çevirecek olursak hazırlanan metin ve/veya görsel, o ürün hakkında her bilgiye sahip olan ve onu satın almaya niyetlenmiş müşteriler için mi oraya konmuş yoksa henüz o ürün hakkında pek de bilgi sahibi olmayan kişiler için mi?

2 - Bloglar için konuşacak olursak yazılan makale herhangi bir konunun özeti mi ? Firmalar için konuşacak olursak bulunduğunuz sayfa o şirketin bir ürününden mi söz ediyor ?

  • Şimdi şunu soranlar olabilir : Ben, bir blog sahibiyim ve Google Adsense reklamlarıyla geçiniyorum. Ben ne yapacağım ?
  • Cevap: Daha önce belirtildiği üzere hedef kitlenizi bulun. Mesela, oyun platformu konusunda nostalji yapmak isteyen kişilere mi hitap etmek istiyorsunuz ? Buna karar verdikten sonra alanınızı daraltın ve bir platform seçin. Örnek olarak C64'ü seçelim.
  • Commodore 64 ile ilgili makaleler paylaşın. O makineyle ilgili bir video çekin. Cihazın oyunlarıyla ilgili görseller hazırlayın ve onlar hakkında yorumlarda bulunun.
  • Kısacası, bir bütün kitleniz var ve bir de kitlenizin arasında parçalara ayrılmış ve farklı alanlara da ilgi duyan topluluklar da var. Buna ek olarak, sizi hiç tanımayan kişilere de böyle böyle ulaşarak "BİR" olarak saydığımız kitlenizi genişletebilirsiniz

3 - Satış yapmak istiyorsanız ürünleriniz hakkında anlaşılması kolay olan yazılar, rehberler ve videolar paylaşın. Duruma göre, karşınızdaki kişi sanki o ürünü hiç bilmiyormuş gibi davranın. Bir ürününüz hakkında uzman olan kişi zaten, genelde, ürününüzü siz daha o üründen bahsetmeden önce satın alır. Unutmayın ! O kişiler, sizin ürününüzü sizden daha iyi tanıyorlar. (Ege ERKEK yorumudur)

4 - Bloglar için de aynı mantık geçerli. Yazılarınızın içerik pazarlamasını yapın. Kategorisi aynı olan yazıları bir kategoride birleştirerek kullanıcılarınıza ve özellikle de sitenize yeni gelen ziyaretçilerinize (yakında TeknoSeyir adına bu işi ben de yapacağım) neden o içerikleri okumaları gerektiğini anlatın. (Ege ERKEK yorumudur)

* Blogunuzda yazdığınız yazıları satın almak (satın almayı parayla yapılan bir alışveriş olarak düşünmeyin çünkü bir içerik de site için hit kazanarak aslında karşıya satılmış olur) veya sattığınız ürünleri satın almak isteyenler üç genel kategoriye ayrılırlar :

  • Hiçbir bilgisi olmayanlar: Bu kişilere rehber niteliğinde yazılar hazırlayın.
  • Orta seviyede bilgisi olanlar: Bu kişiler, bir ürünü satın almaya niyetlidirler ancak biraz daha detaylı araştırma yaparak hangi markadan alışveriş yapmaları gerektiğini bulmaya çalışırlar. Burada "otoriterlik" faktörü devreye giriyor : Marka bilinirliği (yukarıda bahsetmiştik)
  • Bir ürün hakkında her şeyi bilenler: Bu kişiler ise sadece satın almak için güvenilir bir marka arar. Onlar için üst düzey içerikler hazırlamanız gerekiyor çünkü güven çok zor elde edilen bir değerdir. Buna ek olarak, markanızın bilinirliği, markanızın değeri ve markanızın güvenirliği, böyle insanlar için olmazsa olmaz faktörlerdir. Direkt olarak bu üç kriter üzerinden sizi değerlendirirler.

Müşteri davranışları önemlidir.

* İş alanına göre değişkenlik göstermekle birlikte, içerik ürettiğiniz alanda, genel olarak, hedef kitlesi mantığını şu formül ile basitleştirerek anlatalım:

  • Kitlenizin yüzde ellisi, ilgilendiği alan ile alakalı bilgiler edinmek (en temel bilgiler dahil) için arama yapar.
  • Kitlenizin yüzde yirmi beşi, daha spesifik ve daha detaylı içerikler için araştırma yapar.
  • Geriye kalan yüzde yirmi beşlik kitlenizin önceliği ise güven faktörüdür. Bu kategoride yer alan kullanıcılar, ürününüzün / blogunuzun istikrarına, otoritesine, marka değerine, insanlar tarafından nasıl değerlendirildiğine ve karizmasına bakarlar.

Üçüncü Hata: İstikrarlı ve Disiplinli (Sık) Olmamak

* Orijinal içerikte kullanılan "Frequency" kelimesinin anlamı aslında frekans ve sıklıktır ancak ben bunu disiplin olarak yorumlamayı daha uygun gördüm. Konumuza geri dönecek olursak şu iki özelliğe eğer sahip değilseniz karşılacağınız yegane sonuç şudur: Başarısızlık.

  • Sonucu söyledin ama o iki özelliği söylemedin dediğinizi duyar gibiyim. Hemen onları da söyleyelim : Sabır ve disiplin.

* Eğer bu kadar blogun arasında yaşamak istiyorsanız sabır ile disiplin, sizin dört kolla sarılmanız gereken iki önemli faktördür. Planlı çalışma yapmak, planlı içerik yayımlamak ve beklemek...

* Size tavsiye ettiğim gibi farklı kitlelere hitap ediyor olabilirsiniz ancak bu iki faktör kitlelere göre değişmez. Her zaman sabırlı ve her zaman disiplinli olmalısınız. Bu özellikler, sizde ve blogunuzda (sosyal medya, basın bültenleri ve videolar da dahil) bir bütün olarak yer almalı.

Bize örnek ver dediğinizi duyar gibiyim. Hemen vereyim :

* TeknoSeyir. Her gün video paylaşılıyor mu? Evet. Her gün farklı kitlelere hitap edecek şekilde içerik yayımlanıyor mu? Evet. İstikrarlı mı (yıl ve içerik konusunda) ? Evet. Disiplin var mı? Evet.

  • Böyle bir çalışma mantığınız varsa, markanızın, sitenizin veya şirketinizin kimliği ve adı benzersiz olacak. Bunu herkes görecek.

* Söylemekten üzüntü duyuyorum ki bu iş sadece bununla bitmiyor. Aşağıda blogunuz veya firmanız için cevabını vermeniz gereken bazı sorular var :

1 - Anlatım tarzınız birbiri içerisinde tutarsız ve kısa cümlelerden mi oluşuyor ?

2 - Hiçbirimiz, profesörler gibi akademik içerikler oluşturmuyoruz ancak yine de paylaştığınız içeriklerin doğruluğu konusunda kendinizi sorumlu hissedip kaynak göstermeyi ve atıfta bulunma yöntemlerini (AP / APA) kullanmayı ihmal ediyor musunuz ?

Hemen örnek : TeknoSeyir'in gündem içeriklerinde bahsedilen konuların orijinal kaynak ile bağdaştırılması.

TeknoSeyir, gündem videosunda konuşacağı konuları, orijinal kaynaklara atıfta bulunarak konuşur.

3 - Hep aynı yazı formatını mı kullanıyorsunuz ? Mesela sürekli listeleme yöntemini kullanarak mı insanlara bilgi veriyorsunuz ? Aynı yemeği kaç gün boyunca yiyebilirsiniz diye düşünün ve bu sorunun yanıtını bulun.

4 - Başlangıçı ve kapanışı simgeleyen ifadeler kullanıyor musunuz (#1 veya "son" gibi) ?

Tutarlı olduğunuz sürece yazı tarzınızın ve hitap şeklinizin bir önemi yoktur.

Dördüncü Hata: Otoriter Kaynaklarda Paylaşılan Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) Yönergelerini Kullanmadan Yazmak

* Biz kısacası buna arama motoru optimizasyonu kurallarını bilmeden yazmak diyelim. Şimdi, ben SEO tekniklerini uyguluyorum ama yine de başarılı olamıyorum diyenler de çıkabilir. Kullandığınız SEO yazım teknikleri güncel mi? Bunu bir kontrol edin.

* İnternet sitenizin arama motoru optimizasyonu denetimini yaptırın. SEO Audit olarak adlandırılan bu denetim, internet sitenizin arama motorlarındaki görünürlüğünü etkileyen tüm faktörlerin çok detaylı bir analizi demektir.

* SEO yönergeleri dendiğinde aklınıza sadece yazmak gelmemeli. Google'ın site sahiplerine kriter olarak bahsettiği yöntemler sanıldığından çok daha fazladır ve bu yüzden site sahipleri, site hızı, kopyalanan sayfalar, eksik başlık etiketleri ve benzersiz olmayan meta açıklamaları gibi burada saatlerce konuşabileceğimiz ve üzerine sayısız bilgi ekleyebileceğimiz faktörlerden de sorumludurlar.

* Bir blog stratejisi, temel SEO sorunları ele alınana kadar amacına tam olarak ulaşamaz.

* Tüm bloglar, arama motoru optimizasyonu kurallarını hesaba katarak içerik üretmelidir.

* Eğer yazı yazmadan önce "ben Google'ın SEO kurallarına sadık kalarak yazı yazmak istiyorum ancak önümde bir şablon yok" diye kendi kendinize söyleniyorsanız, size bir şablon hazırladık:

  • Optimize başlıklar (dikkat çekici ve uygun) kullanın.
  • Anahtar kelimelere odaklanın.
  • Ziyaretçilerin, arama yaparlar iken kullanabileceği ve konunuzla alakalı bütün anahtar kelimelerin bir listesini çıkarın.
  • Konunuzla bağlantılı araştırmalar yapmak adına en iyi olarak gördüğünüz sitelerin bir listesini çıkarın.

Sonuncu Hata: Kontrol Etmemek

* Bu, en sık yapılan hatalardan biridir. Belki de, size göre, internet aleminde var olan bloglardan en iyisi sizin internet sayfanız. En iyi şekilde optimize edilmiş bir bloga, en profesyonel (içerik çeşitliliği bakımından) olan makalelere ve en güçlü disiplin ve hatta en mükemmel istikrara sahip olabilirsiniz ancak yazım konusunda göze batacak şekilde hatalıysanız ve ziyaretçilerinize verdiğiniz bilgiler doğru değilse (aynı şekilde holdinglerin müşterileri için de geçerli) o kişiler hızlı bir şekilde sizi takip etmeyi bırakırlar.

* Biz, müşterilerimiz için çeşitli içerikler hazırlarken şu 7 katmanı kullanıyoruz  :

1 - Bireysel anahtar kelime araştırması yapıyoruz, optimize edilmiş başlıkları kullanıyoruz, paylaşımların tarihlerini belirliyoruz ve SEO içerik şablonumuzu kullanmayı tercih ediyoruz. (yukarıda yer alan o dört maddelik şablon)

2 - Metinlerde bulunan bilgilerin doğruluğunu sorguluyoruz.

3 - Paylaşılacak olan yazıların dil bilgisi yeterliliğini kontrol ediyoruz.

4 - Bu madde, çok kurumsal ve kaynak sitenin kendisine özel bir madde. Burada paylaşmaya gerek duymuyorum ancak bunu şöyle özetleyebilirim: Müşterileri için özel olarak hazırlanmış bir belge paylaşımı sistemini kullanıyorlar. Özel bir doküman.

5 - Önizleme sisteminini kullanıyoruz. Üretilen içerik internet sitesinde nasıl gözüküyor ona bakıyoruz.

6 - Dosya formatları arasındaki uyumluluğu sağlıyoruz. (internet sitesinde bulunan içeriklerin başka bir platformda da kontrol edilebilirliği)

7 -  Upload (yükleme) konusunda da aynı hassasiyete sahibiz.

Kapanış

Birçok işletme, verdiği hizmet veya sattığı ürün ne olursa olsun, bloglamanın (blog sayfasında içerik üretmenin) gücünü anlamıyor. Bazıları, blog içeriği üretmeye çabalıyor ancak bunu gelişigüzel bir şekilde yapıyor. O da kaynaklar kullanılabilirse veya bütçe yeterliyse. Bu tarz yaklaşımlar, uzun vadeli bir vizyonu olan şirketlerin belki de birçok müşteri adayını ve sonuç olarak yatırım getirisi elde edebilecekleri muhteşem fırsatları kaçırmalarına sebep oluyor. Firmalar, çok yüksek geri dönüşüm oranlarına sadece bloglama yaparak ulaşabilirler. Onlar, bunun farkında değiller.

Bir blog sahibi, ziyaretçileri için çalışır ve bir şirket sahibi, müşterileri için çalışır. Her ikisi de, normal şartlarda başarılı olmak adına, çok çalışır. Bu kişiler, çok da haklı olarak, emeklerinin karşılıklarını almak isterler. Bu yüzden her blogun veya her firmanın, verdiği emeklerinin kaymağını tam anlamıyla yemesi için, bir bloglama stratejisine ihtiyacı var. Eğer bu kişiler emeklerinin ekmeklerini yemek istiyorlarsa bu işe bu beş hatadan kaçınmakla başlayabilirler.

Kaynak : https://www.searchenginejournal.com/blog-strategy-creation-mistakes/303347/

Ege ERKEK'ten Son Sözler

Çeviri metnimiz burada sona erdi arkadaşlar. Şimdi, Content Marketing Institute isimli içerik firmasının en son olarak 2018 yılında açıkladığı "benchmark" (karşılaştırmalı değerlendirme raporu) değerlerini açıklayayım. Rapor, firmanın kendi müşterileri arasında yapılan anketlere dayanıyor ve ben buradan bir sonuca ulaşacağım. Bu bölüm, kendimin hazırlamış olduğu bir bölümdür.

Yukarıdaki ankette kısaca sorulan soru şu: Yaklaşık olarak, organizasyonunuzun toplam pazarlama bütçesinin yüzde kaçı içerik pazarlanmasına harcanıyor? (bu alandaki çalışanların maaşları bu ankete dahil değil)

Yüzdeleri toplama yapmadan tek tek değerlendirirseniz çoğunluğu (%32) bundan emin değil. Bu, sanırım, bütün manzarayı size özetliyor. Emin değiller.

Bir başka anket gelsin.

Soru: Kuruluşunuzun içerik pazarlaması ile elde ettiği genel başarı artışını hangi faktörlere bağlıyorsunuz?

Cevap: Çoğu, içerik pazarlamasının öneminin farkında ama ne kadar harcadığından EMİN değil.

%78 : Daha kaliteli ve daha etkili (verimli) içerik yaratımı

%72 : Strateji (gelişim veya düzeltme)

%50 : İçerik dağıtımı (daha iyi hedefleme, neyin işe yaradığını tespit etme)

%49 : İçerik pazarlaması daha da önemli bir öncelik haline geliyor

%46 : İçerik pazarlama üzerinde daha çok vakit harcıyoruz.

%39 : Yönetim, insan kaynakları (organizasyonel değişiklikler, kadro oluşturmak, yeni içerik pazarlaması rolleri)

%35 : İçerik ölçümü (sonuçları gösterme konusunda artış)

Başka ?

Soru : Kuruluşunuzun içerik pazarlaması adına ayırmış olduğu bütçenin önümüzdeki 12 ay içinde nasıl değişmesini bekliyorsunuz?

Cevap : %46'lık bir kesim bu bütçenin aynı kalmasını beklerken, %38'lik bir kısım yatırımların artacağını söylüyor. İlginç bir şekilde, %13'lük kısım emin değil. Son olarak, %3'lük bir kısım ise masrafların azaltılacağını belirtiyor.

Peki bu yukarıdaki anket bize neyi anlatıyor ? Kısaca, herhangi bir içerik pazarlama stratejisi geliştirmeyen ve geliştirmeyi de planlamayan şirketlerin neden böyle bir tavır takındıklarını burada görebilirsiniz.

%67 : Ekibimiz küçük ve bu yüzden böyle bir konu gündemimizde değil.

%44 : Vaktimiz yok.

%27 : Farklı sebepler

%11 : Bu, önemli bir konu değil.

%4 : İhtiyacımız yok.

Buradan çıkan sonuç ne?

İçerik pazarlamasından memnun olanlar çoğunlukta ancak iş para harcamaya geldiğinde işler değişiyor. Bir kısmı bu iş için ne kadar para harcadığından emin değilken bir kısmı (bunlar çoğunluk) ise bu kola ayrılan bütçenin aynı kalacağını söylüyor. Geliştirme konusunda bir gram ilerleme düşünülmüyor. Bir kısmı ise hiç bu konuyla ilgilenmiyor çünkü bahaneleri hazır.

Benim buradan mesajım çok açık ve net : İçerik pazarlamasına önem vermek zorundasınız aksi takdirde artık çok daha bilgili olan internet kullanıcısı sizi yukarıda bahsedilen kriterlerden ötürü tercih listesinden çıkartacak.

Anketin kaynağı : https://contentmarketinginstitute.com/wp-content/uploads/2017/09/2018-b2b-research-final.pdf

Okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek dileği ile. Hoşça kalın.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 11 / 18

Eski ve Artık İlgi Çekmeyen İçeriklerinizi Canlandırmanın 5 Basit Yolu

Yazının PDF Hali: İndir

Merhaba TeknoSeyir ailesinin kıymetli üyeleri ve saygıdeğer ziyaretçileri.

"İçerik Oluştururken Yapılan, Emeğinize Taş Koyan ve Para Kazanmanızı Engelleyen O Beş Hata" başlıklı dolgun yazımdan sonra (PDF olarak 20 sayfa) bugün yine bir içerik pazarlaması konusuyla daha sizlerle beraberim. Bazı blog sahiplerinden şöyle bir ortak soru duymuştum: "Birkaç içeriğim eski olmasına rağmen onlardan hâlâ siteme ziyaretçi çekiyorum. O konular hakkında yeni bir içerik yazmak istemiyorum çünkü zamanında onlar için çok uğraşmıştım ve buna vaktim de yok. Zamanı gelmişken bunların en yeni ve en güncel halini kullanıcılarıma nasıl yeniden sunabilirim? Belki bu sayede daha fazla insanı internet sayfama çekebilirim."

Bu sorunun aynısını siz de sordunuz mu? O halde bu makale tam size göre! Bu yazıyı okumak size neler öğretecek?

Son olarak, orijinal kaynaktan çevirdiğim makalelerde, ana anlamı bozmayacak şekilde, "kelime kelime" çeviri yapmayacağım. Makale çevirilerini Türkçe diline uygun olarak doğal akışında yapacağım. Kısacası, İngilizce bilen arkadaşlar orijinal içerikte bulamadığı bazı cümleleri burada bulabilir. Hangi konuyu anlattığın kadar o konuyu nasıl anlattığın da çok önemlidir. Bu yüzden, " hikayeselleştirme " (kelime tekrarından uzak durmaya çalışarak ve/veya kendimce eklemeler yaparak) yöntemini kullanacağım.

Bazı cümleler, benim yorumlamalarımdır. Umarım bunları tespit edebilirsiniz. (^^)

-----------------------------------------------------  Çeviri Metni  -------------------------------------------------------

İnsanlar, şirket hedeflerine veya kişisel amaçlarına bir yarar sağlamayan ve onlarla alakası kalmayan içeriği kaldırır. Böyle kişiler, bir içeriğin "yeniden yönlendirilme" (bir yazının başka bir yazıya yönlendirilmesi gibi) tekniği ile çalışmaz hale gelmesiyle veya ilgili içeriğin değiştirilmesinin yeni fırsatları ortaya çıkaracağını varsaymakla o içeriği düzeltirler.

Pazarlama ekiplerinin ve internet sitesi sahiplerinin gözden kaçırdığı veya ihmal ettiği bir faktör var. Daha doğrusu bu göz ardı etme meselesi bir varsayıma dayanıyor: Artık hiç kimsenin ilgisini çekmeyen ve bitik olan bir iş, gerekli güncellemelerin yapılmasıyla birlikte eskisinden de daha güzel bir hale getirilebilir veya en azından eski şaşalı günlerine geri döndürülebilir.

Peki artık insanlara sıkıcı gelen, onların ilgisini çekmeyen ve bireyler tarafından eski olduğu söylenen bir içeriğin tanımı nedir ?

" Orijinal amacının ona verdiği direktifler (marka bilinirliğini artırma gibi) doğrultusunda (firma ve/veya blog adına), ortaya sunduğu performans katkısı konusunda azalma görülen ve bu nedenle sahip olunan oluşumun pazarlama değerini tamamen yavaşlattığı veya durdurduğu düşünülen bir içerik. "

Bu yazı, eski performansından ve sağladığı katkı düzeyinden uzak içeriklerin orijinal amacına uygun bir şekilde nasıl zenginleştirilip tekrar eski günlerine geri döndürüleceğinin en iyi beş yolunu anlatmaktadır. Buradaki amaç, yayımlanan makalelerin veya farklı tarzdaki bilgilendirici konuların amaçlarından sapmasını sağlamak değil onlara, amaçlarına uygun olarak en iyi şekilde tekrar size katkı sağlamak adına geri dönebilmesi için, en iyi desteği vermek.

Bir içerik, çeşitli faktörlere bağlı olarak haftalar, aylar veya yıllar içerisinde eskir. Peki, o faktörler nelerdir:

1 - İçerik türü

2 - İçeriğin yayımlandığı zamanda sahip olduğu doğruluk veya geçerlilik

3 - İçeriğin bireyler tarafından algılanma süresinin zamanla yavaşlaması (sayfanın açılış hızı)

Bir içeriğin eski günlerinde olmadığını gösteren belirtiler :

A. Metrik (verilerin nicel ölçümü - nicel veriler) performansın düşmesi

B. Yavaş azalan azalma

  • Azalan azalma örneği: İnternet sitenizde gündemde olan bir konuyla ilgili oldukça yoğun çalışıyorsunuz ve ziyaretçilerinize mükemmel içerikler pazarlıyorsunuz. Belli bir noktadan sonra bahsi geçen olayla ilgili ürettiğiniz içeriklerin ilgi çekiciliği zamanla azalacaktır. Bir noktadan sonra artık o konuyla alakalı ne kadar içerik üretirseniz üretin o mevzudan eskisi gibi verim alamayacaksınız. Kısacası, ilk projeden 10 kazandıysanız, ikinci projeden 8, üçüncü projeden ise 6 kazanacaksınız. Dördüncü içerik, ilk içerik için harcadığınız çabanın beş katını harcasanız da, bahsedilen konunun ilgi çekiciliği kendi büyüsünü kaybettiği için, okuyucularınız adına eskisi gibi tatmin edici olmayacaktır.

C. Zaman içinde elde edilen daha düşük değer (azalan azalma)

Bu noktada eğer hali hazırda yayımlanmış olan ve verimliliği düşmüş olan yazılarınızın yeni bir değer kazanıp tekrardan ortaya çıkmasıyla size kazanç sağlamalarını istiyorsanız doğru yazıyı okuyorsunuz.

Birinci Yol: Değişen Kitlelere Ayak Uydurmak

Bir içerik, zamanla eskir ve gündemden kopar. İlk başta, bir içeriğin performans konusunda düşüş yaşamasının sebebi şunlara bağlıdır: Ziyaretçilerin tercihlerindeki değişiklikler (davranış değişiklikleri), farklılaşan istekler ile ihtiyaçlar ve mevzu bahis olan içeriğin okuyucular tarafından algılanan değerinin diğer içeriklere kıyasla düşmesi.

Ortaya sunduğunuz işin bir verimliliği var ve bu verimlilik bir gün kaybolacak. Peki, işinizin size sağladığı verimlilik hangi şartlar altında düşmeye başlar biliyor musunuz?

  • Düşen etkileşim oranları,
  • Sosyal medyada başkaları tarafından paylaşılan yazılarınızın / videolarınızın paylaşım oranlarının düşmesi,
  • Sayfa görüntülenme istatistiğinin düşmesi,
  • Sayfada geçirilen zamanın azalması,
  • Azalan sayfa gösterimleri,
  • Azalan trafik,
  • Yeni kullanıcı / ziyaretçi sayısının azalması ve
  • Koyduğunuz hedeflere ulaşma şansınızın azalması.

Madde halinde yazmış olduğum bütün sonuçlar, performansınızın düşmesini tetikleyen etmenlerdir. Bu etkenleri bir istatistik halinde kayıt altında tutarsanız paylaşımlarınızı ne zaman güncellemeniz gerektiğini kestirebilirsiniz. Son olarak, kitlenizin demografik analizini mutlaka yapmalısınız.

Öncelikle, makalenizi okuyan kişilerin demografik bilgilerini elde edin. Bu adımdan sonra, makaleniz ile bir etkileşim halinde olan (onu profilinde paylaşan, arkadaşlarına veya çevresine okumaları adına yazınızı tavsiye eden) kişilerin nüfus bilimsel bilgilerini de edinin. Daha sonra bu iki veriyi birbirleriyle karşılaştırın. Ayrıca, sosyal medyada tanıtılıp paylaşılan ve Google'da da görebileceğiniz (ücretsiz, organik veya ücretli) en iyi ve güncel içerik sıralaması kriterlerine göz atın.

Artan kitle bilincinden (artan kitle farkındalığından) ve dış içerik örneklerinden yola çıkarak, verilerinizi ve paylaşımlarınızı aşağıdaki formata göre yeniden düzenleyebilirsiniz:

  • İçeriğin başlığını değiştirmek,
  • Reklam güncellemeleri yapmak ve
  • Tohum anahtar kelimeler kullanmak,

Tohum Anahtar Kelimeler

  • Karma içerik üretmek (hem resim, hem yazı, hem video, hem ses ve benzeri katmanları beraber kullanmak) ve
  • Analizi yapılmış kitlelere yeni içerik tanıtımları yapmak (içerik pazarlamak).

İkinci Yol: Teknik Performansın İyileştirilmesi

İlk "byte" damlacığından günümüze geldiğinizde sayısız teknik performans iyileştirmesinin yapıldığını görebilirsiniz. Erişebilirliğinizi artırmanız için teknik altyapınızın iyi olması gerekiyor. Günümüzde artık "mobil dostu" uygulamalar kodlanırken sizin de 20 yıl öncesinden kalma bir kalitede içerik üretmeniz söz konusu değildir. Bu yüzden, bir sitenin içerik hızı (sayfa hızı veya sayfanın açılış hızı da diyebiliriz) tıpkı o sitenin kullanılabilirliği ve o sitenin düzenli bakımının yapılması kadar etkili bir sıralama faktörüdür.

Örnek vermek gerekirse bir yazı hazırladınız ve bu yazıya sadece bilgisayar kullanıcıları ulaşabiliyor. Peki ya telefondan internete girenler? Bugün büyük resme şöyle bir bakıldığında mobil kullanımın son derece artmış bir durumda olduğu apaçık olarak gözükmektedir. Bu yüzden, sitenizin her platformdan ulaşılabilir olması ve hızlı bir şekilde açılıyor olması şart yoksa trafik (hit) kaybedersiniz. Buna ek olarak her taraftan ulaşılabilir olan bir makale, aynı zamanda amacına yönelik erişim ve uygunluğu genişletilebilir bir hale gelir. Gerekli teknik performans iyileştirmelerini yapan ve bu sayede sayfa erişim hızı artan blogların bunları yapmayan bloglardan daha çok başarılı olması alışık olunan bir durumdur.

Teknik arama motoru optimizasyonu, son yıllarda, stratejik anlamda, büyük bir çıkış yakaladı. Teknolojik değişimler, bu alanla doğrudan bağlantılıdır. Bu duruma üç örnek verelim:

  • "Mobile-First" (mobil kullanıcıların dostu olan internet sayfaları) içeriğinin önceliği,
  • Hızlandırılmış mobil sayfalar (AMP) dahil olmak üzere yeni SERP (arama motoru sonuç sayfası) özellikleri ve
  • Daha geniş kazanımlar vaad eden teknik uygulamaların hayata geçirilmesi.

Üçüncü Yol: İçeriğin "Teknik Anlamda" Anlaşılması

Bu yol, ikinci yol ile benzer bir yoldur. Bir içeriğin teknik anlamda anlaşılması, bilgisayarların kendi ellerinde bulunan verileri analiz etmesi, bunları birbirleriyle ilişkilendirmesi, onları işlemesi ve bu bilgileri kullanarak kendi görevlerini başarılı bir şekilde gerçekleştirebilmesidir.

Bilgisayarların bir veriyi anlaması demek; metin, konuşma, görüntü, sensör verisi, statik veya dinamik veriler dahil olmak üzere tüm veri türlerini dikkate alması demektir. "İçerik anlayışı" olarak da adlandırılan bu durum, Google botlarının yapılandırılmış verileri önemli bir odak alanı olarak görmesini ve sayfa içeriği revizyonlarını etkileyebilir.

Dış bağlantı adreslerini (external link) içerik anlayışı sürecinin bir parçası olarak görebilirsiniz çünkü bir Google botu ilk olarak sitenin kodlamasına bir göz atar. Yapılandırılmış veriler ve bunlarla ilgili öğeler, birincil endişeniz olmalıdır (schema.org, microdata, JSON vb.).

Google'ın soru-cevap kodu (Google QAPage), daha uzun soru-cevap sayfaları için bir zorunluluktur. Bu teknolojiyi mevcut olan soru-cevap sayfanızda kullandığınız takdirde, sayfanızın değerini Google'ın gözünde yeniden ve büyük ölçüde artırabilirsiniz. Peki, blogumun / internet sitemin yenilenmiş olan Google değeri bana ne kazandıracak?

  • Arama motoru sonuç sayfalarında yer alan birçok ünlü ve otoriter içeriğin arasında yer alma fırsatına erişeceksiniz. Mevcut içeriğinizin güncel değeri artacak.

Gördüğünüz gibi, tek bir ufak değişim size neler kazandırıyor.

Başka hangi alanlarda yaplandırılmış veri güncellemeleri yapabilirsiniz, bir bakalım:

  • Yerel işletme sitelerinde,
  • Bir veya birden fazla organizasyona bağlı sitelerde,
  • Logo firmaları sitelerinde,
  • Bir veya birden fazla medya kuruluşuna ait olan sitelerde,
  • Yemek tarifi sitelerinde,
  • İnceleme sitelerinde,
  • Sosyal profil sitelerinde,
  • Etkinlik sitelerinde ve
  • Aklınıza gelebilecek diğer tür sitelerde.

Joomla

Dördüncü Yol: İçerik Bütünlüğünü Zenginleştirmek

İçerik kapsamının bütünlüğü, bir süredir pazarlama alanında değeri artan ve son üç yıldan fazla bir süredir öne çıkan bir eğilimdir. Şaşırtıcı bir şekilde, birkaç firma bu trendin yarattığı fırsattan elde edeceği kazancı maksimize etmek adına (bu fırsattan en fazla ekmeği yiyebilmek için) eski içeriklerini yenileyerek adeta zaman, kaynak ve uzmanlık üzerine yatırım yapıyor.

Oluşturduğunuz içeriğin bütünlüğünü zenginleştirmek için başvurabileceğiniz yollar şunlar:

1 - İçeriğinizi düzenli olarak ve yeri geldiğinde güncelleyin.

2 - Yeni istatiksel referans noktaları ve kaynaklar ekleyin.

3 - Yazılarınızda bahsettiğiniz konular için gerçekten tecrübeli yazarlarla çalışın.

4 - Sık sorulan sorular sayfanıza yeni sorular ve yeni cevaplar ekleyin.

5 - Makalenizin veya videonuzun konusu ve amacına bağlı olarak bahsetmeniz gereken bütün noktalara parmak basın.

6 - İçeriğinizin bulunduğu sayfanın sıralamasına odaklanacağınıza içeriğinizin kalitesine odaklanın.

7 - Güncel ve parça parça olan içerik materyallerinizi bir içerik öğesine çevirin. Kısacası elinizde bulunan, insanlardan rağbet göreceğini düşündüğünüz ve değerli olan bilgilerinizi (ses, görüntü, resim, yazı vb.) bir bütün haline getirin.

8 - Kullanıcılarınızı çeşitli yayın formatları ile bilgilendirin:

  • Podcast yayınları (TeknoSeyir Podcast gibi),
  • İnternet seminerleri,
  • Videolar,
  • Sunumlar,
  • İnfografikler ve
  • Diğer tarzda görüntüler.

Beşinci Yol: Rakiplerin İçeriklerini Çözümlemek

Bir konu için yirmi sayfaya birden sahip olmak varken neden tek bir sayfa kullanıyoruz?

Bunun cevabı şu: Eğer tek bir sayfa yerine yirmi sayfaya birden hükmetmeye kalkarsanız büyük olasılıkla bu sayfalar birbirleriyle karışacak ve arama motorlarında çıkacak olan bu sayfaların açıklamaları birbirleriyle çakışacak. Bu da kullanıcıların ve arama motorlarının kafasını karıştıracak. Bir gazetenin bir içeriği yirmi sayfaya bölmesi ve aralara reklam katması hoşunuza gidiyor mu?

Aynı konuyla ilgili oluşturduğunuz gereksiz sayfalar bir okuyucu adına, yayınladığınız mesaj parça pinçik olduğundan, konuyu anlama açısından son derece zor olacaktır çünkü bu olay 1000 parçalık bir puzzle'ı birleştirmek gibidir. Vakit alır ve usandırır. Kırk bölümlük bir inceleme yerine tek sayfada net bir şekilde ortaya konan yazıyı tercih etmez misiniz?

  • Buna ek olarak, üçüncü madde ile bu maddenin alakası şuradan ortaya çıkıyor: Eğer Google'ı gereksiz olan sayfalarınız ile meşgul ederseniz yükselmesini beklediğiniz asıl içerikleriniz, arama motorlarının sıralamalarında asla yükselmez ve hit kaybına uğrarsınız.
  • Ayrıca insanlardan veya arama motoru botlarından ne istediğinizi de tam olarak anlatamazsınız. İnsanlara ne mesaj vermeye çalışıyorsunuz veya arama motorları en çok değeri hangi sayfanıza versin ?

İçerik kümeleri oluşturmanın, farklı içerik öğelerini mantıksal bir sıraya sokmanın ve rakiplerin hamlelerini analiz etmenin kesinlikle bir mantığı var ancak şu an cevaplanması gereken soru şudur:

Emeklerinizin boşa gitmesini istemiyorsanız yaptığınız işin rağbet görüp görmeyeceğini önceden kestirmeniz lazım

Bu soruya verdiğiniz cevap eğer hayır ise içeriğinizin hangi unsurlarının ziyaretçilerinize değer kattığını düşünün ve elinizde var olan sığ içerik malzemelerinin tümünü değerli unsurlar ile nasıl birleştirebileceğinize karar verin. Değerli unsurlar ile malzemelerinizi birleştirerek bir kahraman ortaya çıkarabilir misiniz?

Ortaya çıkaracağınız kahraman muhtemelen ilgi çekmeyen ve geliştirilmeye hazır bir kahraman olacak. Pes etmeyin.

Sonuç

# Bir içerik, her zaman eskir, sık sık kaldırılır, yeniden düzenlenir veya tamamen göz ardı edilir (öylece bırakılır).

# İş veya kişisel hedeflerinize ulaşmanızı sağlayacak beş temel kural:

  • Değişen kitlelere ayak uydurun.
  • Teknik performans iyileştirmeleri yapın.
  • İçeriğinizin teknik anlamda anlaşılması için onu iyileştirin (kodlama ve altyapı).
  • İçerik bütünlüğünüzü zenginleştirin.
  • Rakiplerinizin içeriklerini çözümleyin.

Orijinal yazı: https://www.searchenginejournal.com/fix-stagnated-content/305679/?ver=305679X2

BeğenFavori PaylaşYorum yap

2018 Yılı Uluslararası Patent Raporu

Ülkesel Bazda Patent Başvuru Sayı ve Sıralamaları
1) ABD 56142
2) Çin 53345
3) Japonya 49702
4) Almanya 19883
5) Güney Kore 17014
6) Fransa 7914
7) Birleşik Krallık 5641
8) İsviçre 4568
9) İsveç 4162
10) Hollanda 4138
17) Türkiye 1578

Şirketsel Bazda Patent Başvuru Sayı ve Sıralamaları
1) Huawei Technologies 5402
2) Mitsubishi Electric 2812
3) Intel 2499
4) Qualcomm 2404
5) ZTE 2080
6) Samsung Electronics 1997
7) BOE Technology 1813
8) LG Electronics 1697
9) Ericsson 1645
10) Bosch 1524

BeğenFavori PaylaşYorum yap

İlk defa duyuyorum ismini, şaşkınım. Kim bilir kaç değerimiz böyle sessiz sedasız yok olup gitti yıllarca.

Yazılı olarak okumak için; https://twitter.com/sigaramcamel/status/1109540992020107264?s=09

ABD'ye Kaptırılan Muhteşem Çoban; Hüseyin Yılmaz

yapım ve seslendirme : Serhan Varol kurgu yönetmeni : Yusuf Bolat Kapak fotoğrafı hariç diğerleri temsilidir.
BeğenFavori PaylaşYorum yap

Dünya görüşünüzü değiştiren kitaplar oldu mu? Olduysa paylaşır mısınız?

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 4 / 18