Çağrı Gürkanlı çok değerli bilgiler paylaşmış. Saklayıp kenara koymak lazım.
@rind
Bahsi geçen soruşturmayı yürüten Rekabet Kurumu, özel kanunu (4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun) ile kurulmuş; idare hukuku çerçevesinde bağımsız idari otorite olarak adlandırılan bir kamu kurumu. Kurum ve ilgili kanundan maksat, en geniş ve temel anlamı ile ifade edecek olursak “teşebbüslerin [teknik dilden uzaklaşacak olursak; firma, şirket vs…] mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti sınırlayıcı anlaşma veya uygulamalarını” önlemek ve bu hususta gerekli düzenleme ve denetimi yapmaktır.
Gündemde yer alan soruşturma, yukarıda adı geçen 4054 Sayılı Kanunun m. 4 hükmü çerçevesinde yürütülecek bir soruşturmadır. En mühim ifade tarzı kanunun kendi olduğu veçhile, 4’üncü maddenin metnini okumakta fayda var: “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama [yani, rekabeti sınırlama] amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.” Kaynaklarda pek çok kere “kartel hükmü” olarak da adlandırılan bu hüküm, birden fazla teşebbüsün bir araya gelerek kendi aralarındaki veya başka teşebbüslerle aralarında olan serbest rekabeti sınırlamaya yönelik davranışlarını yasaklar. Bu hükmün kapsamına girecek davranışlar pek çoktur. Çok yüzeysel bir örnekle, A şehrinde elma satmakta olan B ve C teşebbüsleri, aralarında anlaşarak “B teşebbüsü X semtine, C teşebbüsü Y semtine mal satacak; kimse de diğerinin bölgesine ilişmeyecek” derlerse ağır bir rekabet hukuku ihlali yapmış olurlar ve cezalandırılmaları gerekir. Her ne kadar sebepleri üzerine çok tartışma varsa da, bu davranışın cezalandırılıyor olma gerekçesini şöyle basitçe izah edebiliriz:
Bölge (semt) paylaşımı yapıldığı anda, iki teşebbüsün de satacakları elma miktarı üç aşağı beş yukarı sabit hale gelecektir. Bir semtte oturan insanlar sadece tek bir teşebbüsün sunacağı elmaya mahkûm olacakları için, daha iyi ve/veya ucuz olacak bir alternatifi tahayyül edemeyeceklerdir. Halbuki, bu iki teşebbüs tüm şehirde normal rekabet koşulları altında mallarını satmaya çabalasalar, birbirlerini geçmeye çalışarak daha fazla tüketiciye ulaşabilmek adına belki fiyat kıracak, belki sundukları elmaların kalitesini arttırmaya çalışacak yahut elma teslim altyapılarını geliştirerek tüketicilere daha taze elma sunmayı deneyeceklerdir. Hal böyle olunca, iktisadi manada ekonomik verimlilik ve hatta inovasyon sağlanacak, tüketici refahı artacaktır. İşte bahsi geçen iki teşebbüsün rekabeti sınırlayıcı faaliyetleri, bu yararlı sonuçların oluşmasını engellediği ve hem iktisadi verimliliği hem de tüketici refahını olumsuz etkilediği için yasaklanır. Elbette, bu bahsedilen örnek, kanunun m. 4 hükmünde yer alan davranışlardan yalnızca birisini oluşturur; en başta da belirttiğim üzere bu hükmü ihlal edebilecek sayısız yöntem akla gelebilir.
Bu genel açıklamalardan sonra esas konu olan soruşturmayla ilgili, gündemde konuşulanları da dikkate alarak söylenebilecekler şunlar olur:
1) 4054 Sayılı Kanunun m. 4 hükmünün yasakladığı en tipik ihlal, fiyat belirleme (price fixing) ile oluşur. Senaryo basittir: Normalde birbirleri ile rekabet ederek tüketici için daha düşük fiyatlar yahut inovasyon sağlayacak olan teşebbüsler bir araya gelerek “Aman abi, birbirimizi kırmayalım durduk yere; efendi gibi koyalım bir fiyat, herkes ondan satsın. Kârımıza bakalım biz.” derler. Böyle bir durumun varlığı, pek tipik ve ağır bir rekabet hukuku ihlalidir. Şayet Aral’dan mal almakta olan teşebbüslerin yöneticileri, bir akşam JW Marriott’ta ortak bir arkadaşlarının düğün yemeğinde sohbet ederken “Arkadaşlar, Aral’dan X fiyata almakta olduğumuz ürünleri Y fiyata satalım; ortalıkta zaten bizden başka kutulu oyun satan hatırı sayılır firma yok, birbirimizi üzmeyelim” derlerse rekabeti sınırlayıcı bir anlaşma yapmış olurlar ve bu bir ceza gerektirir. Rekabet Kurumunun yaptığı açıklama da, böylesi bir olası davranışı kapsar durumdadır.
2) İkinci ihlal edici davranış, biraz daha kompleks bir yapıda olabilir. Girişte verdiğim elma örneğine dönelim. B ve C teşebbüsleri ‘aynı piyasada’ bulunan ve elma satımı noktasında ‘aynı işlemi yapan’ teşebbüslerdir. Bir başka deyişle, aynı seviyededirler. Bu duruma ‘yatay rekabet’ adı verilir. Şimdi B ve C teşebbüslerine elma veren ‘dağıtımcı’ bir D teşebbüsü olduğunu düşünelim. D, dağıtımcı konumundadır ve B ile C’den bir seviye yukarıdaki bir pazarın oyuncusudur (kendisinin de son tüketiciye örneğin internet üzerinden elma satması bu hususu değiştirmez). Bu durumda, D ile B ve C arasındaki ilişki ‘dikey’ olarak adlandırılır. Rekabetin yatay olarak sınırlanması yasak olduğu gibi, dikey olarak sınırlanması da mümkün değildir. Örneğin D, “yahu, senin genelde satış yaptığın X semtinin müşterisi zengin. Orada bu elmaları daha pahalıya satalım, fazla parayı da kırışırız” derse B’ye; rekabet hukukunu ihlal etmiş olur. Yahut son tüketiciye elma satmak isteyen bir başka E teşebbüsü, B’den düşük fiyatla X semtinde işe atılmak istediğinde dağıtımcı D ve satıcı B, ona, ‘kardeş, biz burada bu elmaları bu fiyattan satmıyoruz; fiyat kırma, mal alamazsın’ derlerse; E de, ‘eyvallah abi, bilmiyorduk, affola’ deyiverirse yine bir rekabet hukuku ihlali oluşur. Hele hele, bir başka F firması ‘biz artık elmaları internetten satacağız, o yüzden de sen ne koyarsan koy fiyatı; biz ucuza satmak istiyoruz’ dediğinde D, B, C ve E bunu engellemek adına D’nin F’ye mal vermemesine karar verirlerse, ihlal katmerli olur. Bu tip davranışlara örnek olarak, GSM ve telefon şirketlerinin bayilikleri ve satıcıları ile beraber yahut onlara karşı uygulamaları (ki esasen m. 4 değil, m. 6 konusu olurlar – aşığıda değineceğim) ile alakalı kararları çoktur Rekabet Kurumunun. Levent Beyin örneği de, bu bağlamda fazlası ile yerinde; lakin bir eksiği mevcut: Bu kural, öyle bazı piyasalara özgü bir kural değildir, tüm piyasalarda vardır; yalnızca kamu eliyle düzenlenen kimi istisnai piyasalarda mevcut değildir.
Velhasıl Aral, diğer dört teşebbüsü karşısına alıp “abiler, gelin birlik olalım, gün rekabeti kısıtlayarak fazladan kar etme günüdür, haydi el ele tutuşup fiyatları yukarı çıkaralım” dedi ise yine bir ihlal ile karşı karşıyayız demektir.
3) Üçüncü bir ihtimal, adına “uyumlu eylem” denilen bir ihtimal, ki, yukarıdakinden daha da zordur kavranması. Öz bir tanımla uyumlu eylem, teşebbüslerin açık veya örtülü bir anlaşma olmaksızın aralarında bir işbirliği/danışıklılık doğurmak suretiyle rekabeti sınırlamalarıdır. Şayet bir piyasadaki iktisadi görünüm, rekabetin kısıtlanmış olduğu bir piyasadaki görünümü andırıyor ve fakat herhangi bir anlaşma veya karar mevcut değilse, teşebbüslerin bir uyumlu eylem içinde olduğu varsayılır ve kendilerinden bunun aksini ispat etmeleri istenir. Uyumlu eylem halinde, teşebbüsler birbirleri ile temasa geçmeden paralel hareket ederek rekabeti kısıtlamış olurlar. Bir örnek vermek gerekirse: İki veya üç teşebbüsün var olduğu piyasalarda, teşebbüslerden birisi “zam yapacağım… yapıyorum… yaptım…” şeklinde bağıra bağıra konuşan bir yol tutar da; diğerleri onu bu zamda izlerlerse; ortada bir uyumlu eylem olduğundan bahis mümkündür.
Rekabet Kurumunun konumuz olan soruşturmada nereden bir uyumlu eylem yakalayabilecek olduğu pek aklıma gelmiyor. Bir ihtimal, Aral’dan oyun olan diğer dört teşebbüsün bir şekilde, diyelim ki D&R’ı son kullanıcıya satış fiyatı hususunda takip etme pratiği geliştirmiş bulunmaları olabilir. Yahut Aral’ın kendi sitesinde uyguladığı fiyatların da bu işlevi görüyor olması ihtimal dahilinde.
4) Dördüncü ve son olasılık, hakim durumun kötüye kullanılması. Hukukun inceliklerini bir yana bırakarak hukukçu olmayan biri için kısaca anlatmaya çalışacağım.
Yukarıda parantez arasında da bahsettiğim üzere, 4054 Sayılı Kanunun bir de m.6 hükmü var çeşitli ihlal durumlarını düzenleyen. Maddenin giriş şöyle: “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır.” Buradaki mesele, hakim durumda olan bir teşebbüs (ya da birlikte hakim durumda olan teşebbüslerin) tek taraflı bir takım davranışları ile rekabeti sınırlayıcı davranışlar içerisine girmesidir. Hakim durumda olmak, piyasanın ağırlıklı dominant gücü olmayı gerektirir. Tek ölçütü pazar payı değil ise de, en önemli ölçütünün bu olduğu söylenebilir. Örneğin, Rekabet Kurumunun kararlarıyla tescillenmiş olduğu üzere Efes Pilsen, kendi piyasasının %85’inden fazla bir kısmına sahiptir ve piyasada hakim durumdadır. Bir teşebbüsün hakim durumda olması demek (ki bu tekel ile aynı şey değildir, tekelde; adından da anlaşılacağı üzere “tüm pazarın tek bir oyuncuya ait olması” durumu vardır), tüketicinin alacağı mal ve hizmet hususunda o teşebbüsün kararlarına fazlasıyla bağlı olması demektir. Bunu şöyle bir örnekle izah edelim: Şayet bir pazarda hakim durumda iseniz, zaten yeterince iyi kar elde ediyor yahut ürün satıyorsunuz demektir. Dolayısıyla, ar-ge çalışmalarına yeterince bütçe ayırmak, sizin için manasız gelebilir. Şayet bu davranışınızla, normal koşullarda rekabetçi bir piyasadaki bir oyuncudan beklenebilecek inovasyonu sağlamıyorsanız tüketicinin zararına teknik gelişimi kısıtlamışsınızdır demektir; hukuku çiğnemiş olursunuz. Veya çıkıp da, “zaten herkes benim ürünlerimi/hizmetlerimi alıyor; üç kuruşa değil de on kuruşa satayım’ diyemezsiniz. Pazardaki payı %2 olan bir oyuncu, canı isterse beş yüz kuruşa da satar elbette; ama piyasanın dinamiğini yönlendiren, tüketici davranışını belirleyen; hele hele de tüketicinin bir şekilde size mecbur olduğu hallerde dilediğiniz fiyatı çekemezsiniz; bunun bir sınırı olur. Yani Murat Beyin ifadelerinin bütün teşebbüsler açısından hukuken isabetli olduğunu söylemek mümkün değil.
Gelgelelim, mevzubahis soruşturma Kurumun ifadesine göre “m. 4 üzerinden” açıldığı için olayda bu gibi bir pürüz olmadığı söylenebilir. Yani aslında bu son ihtimal, halihazırda zaten ihtimal olmaktan çıkmış durumda; ancak Teknoseyir kullanıcılarını bir miktar daha bilgilendirmek adına bu meseleye de değindim.
Son olarak önemle eklemem gereken şeyler var:
Elbette, bu yazı ve örnekler tamamen anlatım ve bilgilendirme amaçlıdır. İhtimaller üzerine genel geçer yorumlar ihtiva etmektedir. Hukuken bazı ifadelerin de bir hayli noksanı vardır; lakin bu meseleleri bu kadar kısa bir alanda rekabet hukuku hususunda uzman bilgisi bulunmayan ve hukukçu olmayan bir kitleye izahın başka bir yolu da yoktur. En ehemmiyetli husus ise elbette şu: Bahsi geçen teşebbüsler ve bunların piyasaları hakkında hiçbir fikir sahibi değilim ve asla soruşturmanın nasıl sonuçlanacağına dair bir öngörüde bulunmuyorum. Aslolan, kusursuz olmaktır; kusur, varsa ispat edilir. Haliyle, an itibarıyla benim nazarımda kusursuz bulunan, her biri alanında saygın ve yüz binlerce tüketiciye ulaşan bu teşebbüslerin vaziyetini ve işin doğrusunu Rekabet Kurumu ve olası bir başvuru halinde Danıştay takdir edecektir.
Epeyce uzun bir yazı oldu. Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Buraya kadar okuma zahmetinde bulunanlara teşekkürü bir borç bilirim.
Tüm Teknoseyir camiasına en iyi dileklerimi sunarım.
Arkadaşlar gamesir g4s ile pubg oynayan varmı kaç saatir uğraşıyorum yapamadım
@orcun android de pubg oynayamiyorum
@orcun yani şu an yok mu bunu oynayabilecegimiz bir yol
@gamsizm bana satar mısın? Bir ara çekmecede boş duruyor demiştin 😁
Satmam bende de başka yok.