

Merhaba, son günlerde Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan Corona tipi virüsle ilgili özellikle Türkiyede anlamsız ve aptallık seviyesinde kıyamet tellallığı gördüm ve buna bir ışık tutmak istedim. Corona virüsü ile ilgili şuanda net rakamlar yok. Kimisi 100 kişi öldü diyor kimisi 1000. Ben yüksekten alacağım. Korona virüsü 10000 kişiye bulaştı ve bunun 1000 tanesi öldü diye ki onlarında çoğu yaşlı ve çocuklarmış. Korkmayın kıyamet miyamet kopmuyor. Gelin size biraz ölümün büyüklüğünü hatırlatayım. Yıllardır her mevsim kapınızı çalan celladın suretini hatırlatayım.
GRİP: Orthomyxoviridae Familyasından RNA tipi bir virüs.
Yılda 500 MİLYON insana bulaşıyor. 5 milyon kişi gribe bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu hastanelik oluyor. GRİP HER YIL 300 BİN İNSAN ÖLDÜRÜYOR!
PNÖMONİ: (ZATURRE) Havadan bulaşan korkunç bir bakteri kompozisyonu sonucu alveol iltihaplanması. Her yıl 450 milyon insana bulaşıyor ve 5-8 MİLYON ARASI İNSANI ÖLDÜRÜYOR!
HIV: Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü...
1959 da Belçika Kongosunda yaşayan bir adam iktidarsızlık sorunu nedeniyle çözüm olacağına inanarak bir maymuna tecavüz etti. Ve HIV 0 noktası doğmuş oldu. Dünyada 40 milyondan fazla HIV konağı olduğu düşünülüyor. Ve bugüne kadar 32 MİLYON İNSANI ÖLDÜRDÜ!
Kısacası "Aman tanrım corona bu sığınaklraaaaa!" dememiz için Corona virüsün 500 milyonun üzerinde insana bulaşması ve en azından 300.000 insanı öldürmesi ve bunu 1 yıldan kısa birr sürede yapması gerekir. Sakin olun. Ellerinizi sabunla yıkamaya kalabalık ortamlarda maske takmaya ve basit bir hastalık belirtisinde dahi doktora gitmeyi ihmal etmediğiniz sürece sorun yok. Doktora gidin arkadaşlar. ekşide medet aramayın. Ateşiniz mi çıktı? Doktora. Halsizliğiniz mi var? Aman geçer mevsimdendir demeyin doktora gidin. Sadece doktorun verdiği ilacı doktorun verdiği miktarda kullanın. Antibiyotik almaya çalışmayın. doktorun verdiği neyse onu kullanın ve kıyamet senaryosu yazmayı acilen bırakın. Sağlıklı bilinçli mutlu günler dilerim.
Referans video 🙂
Tüm ekibi tamamladığım için bu da bonus olsun. 🙂
@hkellecioglu @gamsizm @leventp @can
Merhaba dostlar. Öncelikle Dwarf Fortress nedir ne değildir bundan başlayacağım Hayatında bu ismi ilk defa duyanlar için Dwarf Fortress en gelişmiş Similasyon/Strateji/RPG oyunudur. en gelişmiş derken elbette grafik bakımından değil alt yapı bakımından. Çünkü bildiğim kadarıyla başka hiç bir oyunda oyuna başlarken gerçek bir Dünya oluşturamazsınız. Öyle ki Dwarf Fortress da oluşturduğunuz Dünya GTA nın Dünyasından çok daha canlı ve gerçekten yaşayan bir dünyadır. Script bazlı hareketler veya önceden belirlenmiş yaşam rotaları yoktur. Tamamı matematik ile oluşturulur ve bu oluşturma birebir gerçektir. Ve evet bu devasa oyun tamamen ücretsiz.
http://www.bay12games.com/dwarves/index.html
Adresinden kullandığınız platforma göre indirip hemen dalabilir ve 5 saniye içinde oyunu silebilirsiniz. Bu nedenle lütfen acele etmeyin. Oyunumuz 2 matematikçi kardeşin 13 seneden fazla bir süredir geliştirmekte olduğu bir proje. Fakat geliştirmek derken Steam deki erken erişimlerle karıştırmayın lütfen. Oyun gayet oynanabilir halde ve sonsuz bir gerçekliğin kapısına dönüşmüş durumda. Oyunumuz grafik sistemi olarak ASCII karakterleri kullanıyor. Her karakterin bir anlamı var ve buna alışmak son derece zor. Bu nedenle oyunumuzu grafik paketleri ve daha bir çok arttırılmış özellikle kullanmak en iyisi. Gönüllülerin yazdığı şu modu indirirseniz hem oyunun son versiyonunu hemde dediğim gibi ASCII den kurtulmak için gerekenleri indirmiş olacaksınız.;
http://dffd.bay12games.com/file.php?id=7622
Oyunu başlarken anlamak tahayül etmek sindirmek zor. Bu rehberi bu nedenle hazırlıyorum. Arkadaşlar oyunumuza başlarken sadece size özel ünik bir dünya oluşturuyorsunuz. Ve bu dünyanın tarihi yazılıyor. Yine sadece size özel. Yüzlerce yıllık (ne zaman duracağına siz karar veriyorsunuz) bir tarih yaratılıyor. İşin muhteşem kısmı bu tarihsel olaylar bizim dünyamız oluşurken gerçekten yaşanıyor ve bitiyor. Dedim ya 2 matematikçi kardeş geliştiriyor. Bu adamlar acaip bir iş yapmış ve hiçbir oyunda olmayan gerçek fizik ve matematiksel hesapları oyuna aktarmışlar. Yani suyun piksellerle ifade edildiğine bakmayın. O suyun gerçekten her tür dinamiği oyuna matematiksel formüller olarak verilmiş durumda. Yani maden kazarken es kaza bir yer altı denizine vurursanız kazmayı o suyun ne şiddetle akacağı nasıl ve nereye ne hızda dolacacağı vs tamamen matematiksel hesapla gerçeğine birebir şekilde script içermeden uygulanıyor. Dedim ya bu dünyada her şey gerçek!
Tarihe dönecek olursak dünyanızın tarihi kayıt altında ve mesela 82. yılın falanca ayında Bilmem ne dağlarına bir tüccar dükkan açtı. Satışları son derece iyiydi 95 yılının falanca ayında koboldların saldırısına uğradı ve katledildi yazıyor diyelim. İşte siz o falanca dağa gittiğinizde o adamın kalıntılarını görüyorsunuz. Veya kurulup yıkılan krallıklar yaşayıp ölen insanlar geride bıraktıkları her şey oyun dünyamızda gerçekten yaşanıyor ve izleri kalıyor. Hatta Adventurer modda bilmem ne yılında falanca cüceler bir krallık kurdu diyorsa gidip onlarla tanışabilirsiniz. Hal böyle olunca en gelişmiş gerçek dünya demek bence hiç yanlış değil. Çünkü bu tarih siz kendiniz oyunu oynarkende akmaya devam ediyor. Yaşanan olaylar sizi etkiliyor dünyanızı değiştiriyor. Bir yerde bir pirit krizi yaşanıyorsa bir grup elf tüccar size prit için yüksek fiyat teklif edebiliyor. Veya goblinler sırf madenlerinizde prit çıktığını haber aldıkları için tüm gücüyle size saldırabiliyor.
Amaç ne?
Amaç yok... Gerçek bir similasyon deneyimi. İster Moria madenlerini kuran cücelerin başı olun. İster küçük bir madende kendi halinizde yaşayın. Ne yapmak istediğiniz tamamen size kalmış.
Öyleyse oynayalım!
Yukarıda verdiğim ikinci linkten Starter Pack Launcher ı indirdiğinizde oyunumuzu ordan çalıştırıyoruz. Launcher bize grafik modları kullanmanın yanında Laptoplarda numpad yoksa ayarları buna uygun hale getirmeye de imkan veriyor. Çünkü oyunumuz tamamen klavye oyunu. Yani aldım elime mouse u yada gamepad i diye bir seçeneğimiz yok. Zaten insanları oyundan uzak tutan bu öğrenme dik açısı. Çünkü klavye tuşlarını bilmeden oyunu oynamanız zor değil tam olarak imkansız. Hadi bunu beraber öğrenelim.
Öncelikle indirdiğimiz RAR dosyasını bir klasöre çıkartıyoruz.
Çıkarttığımız klasörde "Starter Pack Launcher (PyLNP)" exe yi çalıştırıyoruz. Şöyle bir ekran karşılıyor bizi;
Burada en alt kısımda Key Bindings kısmında Laptop kullanıyorsak ve numpad e sahip değilsek Laptop (no numpad) ayarına çift tıklayarak seçiyoruz.
Graphics sekmesine tıklayarak grafik paketi ve renk şeması seçebiliriz. Ben Grafik paketi olarak
DungeonSet kullanıyorum. Siz denemeler yaparak zevkinize uygun bir paket bulabilir yada internetteki diğer paketleri oyun versiyonu ile uyumlu olduğu sürece indirip kullanabilirsiniz.
Choose sekmesinden grafik modumuzu seçtikten sonra Customize kısmından renk paleti seçebilirsiniz. Bunu tavsiye ederim çünkü oyunun ön tanımlı renk paletinde mesela alt alta yazılan seçenekler arasında seçim yaparken o an hangisinin üstünde olduğunuz pek anlaşılmıyor. Seçilmemiş yazılar beyaz seçilmiş veya o an üstünde durduğunuz seçenek parlak beyaz renginde. Haliyle görmesi zor. Ben Taffer_Pastel tercih ediyorum.
Bu ayarları aktifleştirmek için tek yapmanız gereken çift tıklamaktır.
Şimdi 2 saattir gözümüzün içine bakan Play Dwarf Fortress! butonuna tıklayarak oyuna girelim. 🙂
Sevimli bir açılış introsu ve Beyond Quality! sloganından sonra şöyle bir ekran geliyor karşımıza:
Create New World diyoruz. Unutmayın bu dünya tek oyunluk değil yani cücelerimizle Fortress modunda (oyunun ana modu) kale kurduk maden kazdık ve öldük... Ölmek gayet doğal çünkü yüzlerce sonsuz acı veren ölüm bu oyunda. Madeninizi su basarak, lavlar sizi içine alarak, ejderha eğitmeye çalışırken yem olarak öleceksiniz. Goblin mızrakları sizi deşerken, elfler ihanetle size saldırırken, veya çok derin kazdığınız için kadim iblisleri uykusundan uyandırarak öleceksiniz. Açlıktan, sıcaktan veya dondurucu soğuktan, isyanlardan ve iç huzursuzluklar sonucu kendi kendinizi yok ederek öleceksiniz. Delirerek, zehirlenerek tüm cüceleriniz dağılarak öleceksiniz. Çünkü bu deneyimin size neler getireceği belirsiz. Mutlu madeninizi kazarken zombilerin, gul yabanilerin ve hortlakların saldırısına uğrayacaksınız. Çünkü tamahkarlığınız gözünüzü kör edecek. Ve asla kimseciklerin gitmemesi gereken lanetli yerlere kale inşa edip mücevher bolluğuyla güç sarhoşluğu yaşarken, ensenizde hisettiğiniz o soğuk nefes yaşadığınız son anın tek hatırası olacak... Mezarlarınız asla ışık görmeyecek. Öhöm neyse yeterince psikolojik gerilim verdiysek devam edelim. Oyunumuz genel itibariyle Fortress modunda bir grup cüceyle hayalinizin madenini kazarak başlıyor. Ama dedim ya öldüğünüzde yani tüm cüceleriniz yok olduğunda yeni bir dünya yaratmayın. Aynı dünyanın farklı bir yerinde farklı maceralar yaşayın. Dünyanızı özümseyin o sizin dünyanız onu sevin. 🙂
Create New World dediğimizde bu ayarları böyle bırakalım ve y tuşuna basalım.
Bakınız Dünyamız oluşuyor bu süreçte Enter ile durdurabiliriz. Resmi çektiğim anda 20809 olay yaşanmış Ve evet bunlar gerçekten yaşandı ve bitti kitap gibi okumanızda mümkün. Bu olaylara denk gelmeniz yaşayanlarla konuşabilmeniz kalıntılarını bulmanızda mümkün. 1124 kişi ölmüş durumda. 🙁 Bu tarihi 55 yıllıkken duraklattım istersem 300 yıl daha devam ederim. Yada binlerce yıl. Fakat tarih arttıkça bunun sistem yüküde artıyor. Dedim ya her şey matematik. Grafikleri nedeniyle hafife almayın oyun bir nevi işlemci killer. Çünkü çok fazla hesaplama var. Her cücenin o anda Dünyada yaşayan her karakterin zevkleri hobileri sevdiği sevmediği şeyler yaptıkları yapmakta oldukları. Her şey hesaplı kitaplı kayıt altında ve diğer olaylara etkisi var. Örneğin cücelerinizde biri hayaletlerden korkuyorsa ve sizde gidip lanetli ormana yerleştiyseniz o cücenizin kısa zaman içinde delirme olasılığı hatta delirip madeni başınıza yıkması. Veya geceleri sinsice diğer cücelerinizi katletmesi olası. Sağda görünen yer bizim dünyamız. O dünyadan mini minnacık bir kısım bizim oyun alanımız olacak. ama o dünya tamamiyle sizin yani istediğiniz bir yerine yerleşin. Hatta sonra başka bir yerine. Ve o dünyanın tamamen yaşadığına emin olabilirsiniz. Yeterince tarihimizi ilerlettiysek (zevkinize kalmış) enter ile durdurduk ve U tuşuna basıyoruz. İstersek p tuşuyla bilgi ve dünyamızın resmini alabiliriz.
Bundan sonraki kısım çok çok detaylı olduğundan ve resimlerle anlatamayacağım için sizi aşşağıdaki arkadaşın video rehberine sevk ediyorum. 🙂 Kanalla veya videoyu çekenle hiçbir bağım yoktur. İyi eğlenceler. Sorularınız olursa sormaktan çekinmeyin. 🙂
Merhabalar. Tıraş olmak sanıyorum bazıları için işkence bazıları için zorunluluk bazıları içinse bir keyif. Genelde tıraş yapmayı keyifli bulanlar bunu dakikalar hatta saatler süren bir ritüele çeviren geleneksel tıraş sevdalılarıdır. Ben esasında sakal uzatmayı seven biri olsam da geleneksel tıraş ilgimi çekiyordu. Bu sebeple hadi bende şu kitleye katılayım dedim ve araştırmaya başladım.
Öncelikle geleneksel tıraş elektronik makina yada şu permatik tarzı aletlerle değil içine yaprak jilet konulan eski tip aletlerle veya daha da ötesi sığır derisinde aşındırılan usta işi ustura tıraşı oluyor. Bu noktada ustura gerçekten ustalık istiyor ve eli yatkın olmayanlar için tehlike barındırıyor. Zaten ustura tıraş sevenler de genelde yıllardır müşterisi oldukları esnek elli berberlere kendilerini ve sakallarını emanet ediyorlar. Ev tipi geleneksel tıraşda genellikle yaprak jiletli tıraş makinaları tercih ediliyor. Yine basınçlı tüpdeki köpükler değil kıl fırçayla köpürtülen tıraş sabunları kullanılıyor.
Araştırma aşamasında markaları keşfettim. Ülkemizde yerel veya ithal pek çok ürün bulunuyor. Tıraş makinası olarak Mühle,Feather,Edwin Jagger,Wilkinson,Fuji ve Gilette en çok rağbet edilenler. Bu noktada Hippi tarzının yükselişiyle markalar pahalı ve bir o kadar süslü ebonit,kemik,ahşap gibi malzemelerle yaptıkları gövde kaplamalı makinaları son derece al beni yaratıyor. Tabii aynı markaların görsellikten öte işlevselliğe yönelik ucuz ancak kalite bakımından aynı düzeyde makinalarıda var. Makina dediğime bakmayın yaprak jiletli tıraş aletlerinden söz ediyorum. Ben bu noktada tercihimi Edwin Jagger markasından yana kullandım. Ve dışı kemik rengi kaplaması, askı ve fırçasıyla satılan Edwin Jagger S81M35711SR Jiletli Tıraş Seti ürününden yana kullandım. 210 Tl gibi bir fiyatı vardı. Ancak dediğim gibi markanın aynı kalitede daha az gösterişli 40-50 lirayada ürünleri var. Ve bu ürünler iyi davranıldığı sürece evladiyelik. Yani oğlunuza torununuza dahi bırakabileceğiniz kalitede. Zaten söz konusu yüz tenine temas edecek bir ürünse gidipde 15 liralık neüdü belirsiz çin malı tezgah ürünü kullanmak istremezsiniz. Zira bu makinaların kalitesi bir mecburiyet. Aynı zamanda modellerde görsellik dışında sap dokusu veya açı gibi farklarla cildinize yapacağı muamale bakımından birbirinden ayrılmış durumda. Bazısı yumuşakca temas ederken bazıları daha sert açıyla kösele kıvamına gelmiş sert sakallı yüzlere hitap ediyor. Tabii en önemli 2. faktör kullandığınız yaprak jilet. Yine araştırdığımda pek çok marka ve çeşit çıktı. Benim tercihim Mühle 10lu yaprak jilet oldu. 9 Tl kutusu. 2 kullanımlık olduğunu varsayarsak tıraş başı maliyet 50 kuruş. elbette yine benzer kalitede yerli markalar çok daha ucuz.
Mühleyi tercih etmemdeki esas sebep araştırdığımda cilde daha merhametli davrandığı yönündeki söylemdi. Zira dediğim gibi sert sakallı insanlar jiletinin çok daha keskin veya hunharca olmasından yana çok şikayet etmiyor. Örneğin yukarda aldığımı söylediğim makinanın yanında gelen Feather marka jilet daha çok tecrübeli kullanıcılara öneriliyor. Ve Mühleden bir miktar daha keskin. Mühlenin 2 adım yumuşak olmasının sebebi daha çok benim gibi hassas ciltli ve yumuşak sakallı kimselere hitap etmesinden ötürü.
Makinaya dönecek olursam jileti yerleştirmek ve kullanıma hazır hale getirmek sadece 1 dakika sürdü. Son derece basit ve kullanışlı bir vida sistemi söz konusu. E tabi bir diğer önemli faktörde cildimizi hazırladığımız ve sakallarımızı tıraş için uygun kıvama getirdiğimiz sabun meselesi.
Sabun konusunda da yine baba kokusu olarak akıllarda yer eden Arko kremli tıraş sabunu karşımıza çıkıyor. Pek çok insanın öncelikli tercihi arko ürünleri. Ve gerçekten rüştünü ispat etmiş. Memur kesimin yoğun olduğu bir toplumda kendini kanıtlamış. Gün aşırı tıraş olan insanlara kendini sevdirmiştir. Bu koku meselesi öyle meşhur hale gelmiş ki zamanında berber kokusu denmeye başlamış. Haliyle sevenide olmuş nefret edenide. Ancak ben yine tercihimi ithal bir üründen yana kullandım. Pek az insanın bildiği ve kullandığı Badger tıraş sabununu tercih ettim. Beni bu tercihe yönelten sabunun odunsu kokusu olduğunu yazmaları. Ve birazda paket üzerindeki retro tarzdaki porsuk (badger) çiziminin tatlılığı oldu. 🙂
Tıraş sonrası balsam için yine Hippi tarzının yükselişiyle ön plana çıkmış yıllardır üretim yapan firmalardan olan Proraso oldu. Aslında bu bir tercih değildi zira balsam almayı unutmuştum. Alışveriş yaptığım site 25 ml lik bir Proraso göndererek hem merak ettiğim marka hakkındaki merakımı giderdi hemde memnuniyet açısından gönlümü kazandı. Aloe Vera özlü balsam koku itibariyle sevdiğim notalar içeriyor. Şimdi gelin ilk tıraşım ve sonrasını sizlere anlatayım.
Öncelikle ilk tıraş beni biraz korkuttu. Zira daha önce böyle bir makina kullanmamıştım. Tahriş olurmuyum. Kendimi çok kesermiyim diye epey endişe duydum. Hatta bu endişem mukabilinde Ali Bıyıklı marka kibrit formunda kullan at kantaşı paketi aldım ki iyi ki almışım. Yüzümü güzelce sıcak suyla yıkadıktan sonra fırçayı sabuna sürdüm ve krema kıvamına gelene kadar bir kaç dakika köpürttüm. Köpüğü suratıma fırçayla sürerken oluşan his ve duyduğum koku epey hoşuma gitti. Ardından makinayı yavaşca suratıma sürdüm. Ne permatik nede elektrikli makina bunca zaman kesmiyormuş gibi geldi. Yani öyle ki jilet yüzüme değmeden sakallarımı uçurmuştu. Haliyle önceki tecrübeler kör bir bıçakla ekmek kesmek gibiymiş dedim. Makina yüzümde dans ediyor adeta "bu da sakal mı bana taş suratlı birini getirin" diyordu. dakikalar sürmesini beklediğim tıraş beybi face sakallarımda saniyeler içinde bitmişti :D. Adeta makina benimle dalga geçiyordu. Adettendir diye 2. perdeyi yaptım. Suratımı yıkarken ilk defa suratımın "kaygan" olduğunu hisettim. Sanki bebek tenine dönüşmüştü. Işıl ışıl parlıyor ve her sakal tıraşı olan erkeğin hali olan 10 yaş gençleşme durumunu yaşıyordum. Karşımda bebeksi bir pürüzsüzlük vardı. 😀 Kısaca bu iş beni mutlu etmişti. Sanıyorum sakal uzatmaya geri dönmeden önce 1 hafta memur gibi her sabah tıraş olacağım. Ondan sonra biraz uzatmaya dönerim. ama bu eğlenceli aktivite sanırım yakın zamanda tekrar beni kendine çekecek. Son olarak Ali Bıyıklı marka kantaşı (şap) kıl köklerimde oluşan zerrelik kanamalar için birebir oldu. Zira cildim böyle birşeye alışık değildi ve haliyle kanadı. Ancak acemi olmama rağmen kendimi hiç kesmedim. Ürünler hakkında soru sormak isterseniz çekinmeyiniz. Ve size tavsiyem gerçekten geleneksel tıraşa bir şans verin. Zamanında 50-60 Tl verdiğim kullan at makinalarına üzülüyorum. Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Bol köpüklü günler. 🙂
Merhaba herkese,
Mevlüt'ün Arthapot Tv'deki LP eskizinden sonra aklıma geldi, o gün oturdum çizdim 🙂 Aslında bardak tasarım muhabbetinden beri aklımdaydı, bu denli ilham gelmemişti. Aklıma gelen tüm bilenen replikleri / durumları için birer tane yaptım. Murat Gamsız, Levent Pekcan ve Hamdi Kellecioğlu eğer isterlerse sitede emoji olarak kullanabilirler. Orjinal dosyalarıda yollarım.
Emojiler içinde bir tanıtım videosu hazırladım. Videodaki LP'nin sesini bulmak videoyu yapmaktan uzun sürdü 😀 Kaç tane video taradım bilmiyorum. Bulduklarımda ya arkada oyun sesi yada Murat abinin sesi vardı. Ancak bu kadar temizleyebildim. İdare edin 🙂
Bunun dışında size bu emojilerden oluşan 18 tane 4k duvar kağıdı oluşturdum. Tüm duvarkağıtlarına videonun açıklama bölümündeki veya aşağıdaki yandisk bulut depolama linkinden ulaşabilir ve indirebilirsiniz.
Murat Gamsız ve Hamdi Kellecioğlu'nun Emojilerini de hazırlıyorum. Bu abilerimin yüz yapıları daha kemikli olduğundan 🙂 LP emojileri ile aynı tarzda olmuyor malesef. Beceremedim aynı tarzı yakalamayı. Daha çok çizgi roman tarzı oluyor (Örn: Otisabi) Üzerine çalışıyorum. Murat abinin gülmesi ve Hamdi Abinin fan kırması (ninja) yakında ... 🙂
Tanıtım videosunu kanalına koyduğu için Arthapot Tv Kanalının sahibi Mevlüte teşekkür ediyorum burdan 🙂 Arkadaşımı deskteklerseniz de sevinirim 🙂
Umarım Beğenirsiniz. Sürç-i lisan ettiysek affola. Duvar Kağıtlarınızı indirmeyi unutmayın 🙂
@leventp @gamsizm @hkellecioglu #lpemoji #teknoseyiremoji #arthapot
@leventp @gamsizm
Yazıyı facebookda bir gruba yazmıştım ordan kopyalayıp buraya taşıdım. Bundan olabilir sanırım. 🙂
Bu amca kim? Post42 de çok kullanılıyor.
Hide the pain Harold