Nükleer enerjiyle ilgili Hamdi Bey’in son teknoloji gündemi videosunda paylaştığı Michael Shellenberger sunumu üzerine bir iki düşüncemi paylaşmak isterim. Hamdi Bey ve havacılık videolarını beğenerek izlediğim sevgili Cevdet Bey merak etmesin, son derece yapıcı olacağım 🙂 @hkellecioglu @acarsoy-cevdet

Twitter’da da aktif olarak kullandığı bir hesabı bulunan Michael Shellenberger aslında ilgiye değer bir kişilik. Sıkı bir nükleer enerji karşıtı olarak başladığı sosyal aktivistlik kariyerine, kendi ifadesiyle “Greenpeace ve benzeri çevreci olduğunu söyleyen kuruluşların nükleer enerji karşıtlığı görüntüsü altında insanlığı kömür ve sözde ‘çevreye saygılı fosil yakıt’ satıcılarının ağına düşürdüğü”ne kanaat getirerek eşit derecede sıkı bir nükleer enerji destekçisi olarak devam eden, “Breakthrough Institute” ve “Environmental Progress” adında iki kuruluşun kurucuları arasında yer alan bir kişi. Nükleer enerjinin karbon salınımını azaltmak için “kaçınılması mümkün olmayan”, “alternatifsiz” ve “temiz” bir enerji olduğunu, güneş ve rüzgar enerjisi gibi “kararsız” yenilenebilir enerjilerin yaklaşmakta olan e-araç devrimini beslemekte yetersiz kalacağını öne süren, Greenpeace ve benzeri örgütlere bu çerçevede “çevre düşmanı” muamelesi yapan Shellenberger, TED konuşmasındaki munis ve sempatik tavrının aksine, sosyal medyada son derece tavizsiz ve saldırgan bir tavırla eski yol arkadaşlarına eleştiri sınırlarını zorlayan nitelemeler yapıyor, bunu da “sonuç almak için bu yöntem kaçınılmaz, bu sayede yaşadığım Kaliforniya’da kalan tek nükleer santralin kapatılmasını engelledim” diyerek savunuyor. Bunu halka açık Twitter adresindeki tweet ve yanıtlar sekmesinden İngilizce bilen arkadaşlar kendileri de görebilir: https://twitter.com/shellenbergermd

 

Kendisi gibi nükleer enerji savunucusu olduğu halde bu tavrını yapıcı olmamak ve çevre duyarlılığı olan kitleyi kendisine yabancılaştırmakla itham eden bir takipçisini ise “trol olmak”la suçluyor. Adı geçen takipçisi bunun samimi düşüncesi olduğunu bir biçimde bay Shellenberger’e ifade edebildiğinde ise “amaçlar yöntemleri meşru kılar” olarak özetlenebilecek bir gerekçelendirme yapıyor.

Bunları şu nedenle anlatıyorum: Sosyal medyada içerik üreticileri, sosyal politikalar konusunda görüş bildiren “YouTuber”lar veya blog sahipleri bazen kendilerini hatalı olarak ayrıcalıklı bir “müstahkem mevki”de konumlanmış gibi hissetmeye başlayabiliyor. Eleştirilerin “yapıcı” olma kriterlerini kendisinin belirlediği dar bir marja sıkıştırıp bunun dışında kaldığına inandığı kişileri “trol” olarak yaftalamaya hatta geniş takipçi kitlesinin önüne atarak sanal linç ettirmeye çalışanları da görüyoruz. Bu gibi kişileri ünlü Urban Dictionary sitesi “sosyal adalet savaşçısı” olarak adlandırarak gayet güzel tarif etmiş:

 

Oysa sevgili Cevdet Bey’in de çok iyi bildiğine emin olduğum gibi aslında sosyal medyada (maaşlı olanlar hariç) troller ve diğerleri gibi keskin ayrımlar bulunmuyor. Hem içerik üreticileri hem de tüketici ve yorumcuları zaman zaman “trollük” olarak özetlediğimiz davranış kalıbına başvurabiliyorlar. Dahası, trollük tersinden bir “önleyici saldırı, preemptive strike” aracı olarak “çıkıntılık” ettiği ve “içerik üreticisinin mevkiine tehdit algısı yarattığı” gerekçesiyle bir sopa olarak da sallanabiliyor kitleler üzerine. Bu davranış kalıbını özellikle Twitter’da en ufak eleştiriye trollük diyen birkaç bin takipçili yarı-ünlülerde gözleyebilirsiniz.

Michael Shellenberger’a dönecek olursam, nükleer enerjinin yenilenebilir enerji teknolojisi daha iyi bir noktaya gelinceye kadar elimizdeki en temiz enerji alternatifi olduğunu iddia eden ve bunu bazı verilerle destekleyen bu kişi başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkede de tartışma yaratmış durumda. Kullandığı verilerin elde edilmesi (metodoloji) ve sunumuyla ilgili bazı sıkıntılar da olsa aslında Greenpeace ve Yeşiller Partisi gibi oluşumların temiz enerji tartışmasında takındığı tutuma getirdiği bazı eleştirilerde haklılık payı var. Örneğin Greenpeace, atık sorunu çözülse ve hatta atığı neredeyse sıfıra indirebileceği öngörülen füzyon santrallerine geçilse dahi nükleer enerjiye karşı olacağını söylüyor. Oysa bu durumda en azından yenilenebilir enerji teknolojisi verim ve birim maliyet olarak çok daha geniş kitlelere ulaşıncaya kadar böyle bir “yeni” nükleer enerji yaklaşımı geçiş dönemi çözümü olmaya (bence) aday. Öte yandan Bay Shellenberger’ın sosyal medyada ve genel olarak “sevimli gözükmesi gerekmeyen”, “filtreli olmayan” ortamlarda takındığı “ben bilimin sesiyim, siz ise bilim karşıtı ‘dünya düzdür’cülersiniz” tavrı, hem aslında dediklerini en iyi anlayacak çevreye duyarlı kitleyi kendisine yabancılaştırıyor hem de “acaba nükleer enerji lobileri tarafından fonlanıyor mu” şüphesini bu insanların aklına ekiyor.

Buradan sözü bilim ve teknoloji videolarını beğeniyle takip ettiğim Hamdi Bey’in konuya yaklaşımına bağlamak istiyorum. Kendisi nükleer enerji konusunda Michael Shellenberger benzeri bir yaklaşımı benimsiyor ve bunu kendi hazırladığı içerikle istediği biçimde aktarma hakkına (şüphesiz) sahip. Gerek bu haftaki gerekse daha önceki teknoloji gündemlerinde nükleer enerjiyle ilgili haberlere yer vermesinden konuya özel bir ilgisinin olduğu sonucuna varmak zor değil. Ancak kullanıcıların moderasyon gözetiminde yorum yapabildiği ve kullanıcı etkileşimine özel bir önem verdiği bilinen Teknoseyir gibi bir sitede, farklı görüşten ve konuştuğu konuyu ilk kez Teknoseyir videolarıyla duymamış olan kişilerin de bulunabileceği varsayımıyla hareket edilmediğinde “yapıcı olmayan” bir monolog ortamıyla karşı karşıya kalınabiliyor. Hamdi Bey’in buradaki tavrı kasıt olmadığına inansam da Bay Shellenberger’in kendi kendine bahşettiği “social justice activism”iyle bazı açılardan paralellik gösteriyor. Dünyada henüz sonuçlanmamış onlarca yıllık “temiz enerji” tartışmasına, bağnaz engizisyona girişen Galileo fedaisi halet-i ruhiyesiyle değil konunun iç politikayla da ilgili yankıları olan bir “arı kovanı” olduğu bilinciyle yaklaşmak çok daha iyi olurdu. Sonuçta Türkiye’de yaşıyoruz ve teknolojilerin düzgün regülasyonu için insan faktörünün ne kadar kilit önemde olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz. Bu insan faktörü birinci basamak çalışandan her kademede yöneticilere uzanıyor ve çoğu zaman teknolojinin teorik güvenlik paradigmasını “override” eden, aşan pratik sonuçlarla kendini ortaya koyuyor, manifeste ediyor.

Son olarak konuyla ilgili kendi görüşümden bahsetmek isterim. Ben nükleer enerjinin Türkiye’de kullanılmasına karşıyım. Bunu nedenleriyle birlikte uzun uzun başka bir yazıda açıklamak isterim ancak bu yazının odak noktası bu değil. Teknoseyir gibi siyaset ve din benzeri konuların konuşulması (arasında benim de bulunduğum) büyük bir çoğunlukça arzu edilmeyen bir sosyal medya platformunda, kaçınılmaz olarak siyasi “reperküsyonlar”, tartışmalar ortaya çıkaracak olan nükleer enerji gibi bir konunun sınırları çizilmiş “mevkiler”den karşılıklı yaftalamalar ekseninden anlatılması yerine, aşağıda linkini paylaşacağım iki videoda yapıldığı gibi artı ve eksiler ekseninden anlatılmasının daha yapıcı ve diyaloğu teşvik edici olacağına inanıyorum:

https://www.youtube.com/watch?v=HEYbgyL5n1g

https://www.youtube.com/watch?v=pVbLlnmxIbY

(Türkçe altyazılara her iki videonun da ayarlarından erişilebilir.)

Ancak elbette takdir her zaman içerik üreticisinindir, ben sadece yorum özelliği aktif bırakılmış bir teknoloji sitesine görüşümü yazıyorum. Levent Pekcan, Murat Gamsız ve Hamdi Kellecioğlu’nun her üçünü de ilgi ve beğeniyle takip ediyorum, bunu da tekrar etmek isterim. Sizin kalitenizde ve içtenliğinizde içerik üreten teknoloji sitesi bulmak git gide zorlaşıyor. Umarım sizi uzun yıllar izleyebiliriz. Bu yazının da bu bağlamda değerlendirilmesini rica ediyorum.

#teknoseyir #nükleerenerji #temizenerji #shellenberger

BeğenFavori PaylaşYorum yap
  • Cevdet Acarsoy @acarsoy-cevdet

    Merhabalar, sundugunuz farkli bir bakis acisi (ki en kiymetli buldugum nokta da bu) ve su gibi akan uslubunuz icin tesekkur ederim. Bastaki ad hominem disinda (bana oyle geldi yaniliyor olabilirim) yaziniza katiliyorum. Troll derken aslinda kastedilen belli siyasi partilerim icin ucretli/ucretsiz organize hareket eden kotu yorumculari kastetmistim aslinda videoda fakat mizahi anlamdaki trollere de gitmis atıf, haklısınız.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 4 / 18
  • Gökhan @gkhn

    @aglaknecmi Buradaki kasıt kısaltmalarda "ka" diye bir okunuş olmaması. Alfabedeki sesleri söylerken ünsüzlerin yanına "a" değil "e"sesi getirilir kural olarak. Buna benzer şekilde "h" sesini "haş" diye okumak da yaygın bir hata.

  • arsenik @sha-2

    TBMM'ye yapısını çok iyi hatırlıyorum bu şekilde kısa halinin okunduğu gibi yazılması gerekiyor. Ama bazen ben de TDK'ya diye yazıyordum. Artık TDK'ye. 😀

    TiDiKiy denmiyorsa sıkıntı yok. 😛

  • Gökhan @gkhn

    @aglaknecmi Bir TDE öğretmeni ve diksiyon eğitimi vermiş biri olarak dediğiniz çalışmaların, farklı dillerde Ke sesinin K, Ka sesinin Q harfiyle (dediğinizin tam tersi) karşılandığının farkındayım. Fonetik olarak farklı sesler ve gırtlakta farklı çıkak noktalarına sahipler zaten, bu yüzden de Arap alfabesi gibi bazı alfabelerde farklı seslerle (kef, kaf) ifade edilirler. Ama buradaki kısaltma konusunda dediğiniz şey geçerli değil. Örneğin KPSS kısatlmasında K sesinin yanında okunuşunu etkileyecek bir ünlü yok, TDK kısaltmasında da öyle. TDK da buna mukabil kısaltmalardaki ünsüzlerin alfabedeki ünsüzleri seslendirir gibi okunması gerektiğini söylüyor ki buda Te De Ke, Ke Pe Se Se vb. okunuşu. Buna katıldığım için söylemiyorum bunları, anlattığınız konunun farklı bir şey olduğunu belirtmek için söylüyorum. Ayrıca TDK'ye biz öğretmenler de muhalefet etsek de oturtulmaya çalışılan kuralları "birileri bir yerlerinden uydurmuş, zaten tutarsız" cümleleriyle küçük düşürmeye çalışmak da oradaki insanlara haksızlık etmek olur, belirtmeden geçemeyeceğim.

Teknoloji ve bilim notları 2016/1

Bilim ve teknoloji dünyasında geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen önemli olayları derledik.

Rosetta uzay aracı kuyruklu yıldıza inerek/çarparak görevini sonlandırdı. (Video)

NASA, Jupiter’in uydusu Europa’da büyük ihtimalle fışkıran su kütleleri tespit ettiğini duyurdu. NASA

Elon Musk, SpaceX’in Mars’a koloni kurma planlarını anlattı. (Video)

Türkiye Uzay Ajansı için çalışmalar tamamlandı.

Önümüzdeki yıllarda Çin, bilim alanında adından daha çok söz ettirecek.

ABD’li bilim insanları yeni bir teknik kullanılarak üç ebeveynli bebek dünyaya getirdi. Alternatif

Bilim insanları sağlıklı insan embriyosu üzerinde DNA değişikliği denemeleri yapmaya başladı.

Astronotların uzayda ağırlığı nasıl ölçülüyor. Diğer video.

Kaybolan yıldız tespit edilen ilk başarısız süpernova olabilir.

Tardigradlar radyasyondan korunmak için DNA’larına özel bir kalkan üretiyorlar.

Erkek araştırmacıların kokusu kemirgenlerde ağrı yitimine neden oluyor.

NASA: Biz burçları değiştirmedik sadece doğru hesapladık. (Kitap önerisi)

İngiliz Veterinerler Birliği bazı köpek türlerinin sahiplenilmemesini istiyor.

3B yazıcılarla inek olmadan süt üretmek mümkün olacak.

Laboratuvar ortamında geliştirilen kemikler domuzlar üzerinde iyi sonuç verdi.

Birleşmiş Milletler, beş yıl içinde ilk uzay görevini başlatmayı planlıyor.

MIT’nin geliştirdiği oyunda sürücüsüz araç kazalarında kimin öleceğine karar verebiliyorsunuz.

Su rezervuarlarının küresel ısınmaya etkisi daha önce tahmin edilenden daha fazla olduğu ortaya çıktı.

TED Konuşması: Nükleer enerji korkusu çevrenin kirlenmesine neden oluyor.

Kel olmanın faydaları.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 5 / 136

En güzel reklam habersiz ve ücretsiz reklam 🙂
Sitelerin 4.5G haberlerinde kullandıkları görsel "muhtemelen farketmemişler" kendi sitemde kullandığım haberin içeriğindeki reklam montajlı bir 4.5G test görseli 🙂 SDN bile var 🙂
#akış

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 6 / 8

Havacılık kuralları nedir, bu kuralları kim koyar?

Konuğumuz Cevdet Acarsoy ile havacılık kurallarının çıkış noktası olan olayları ve kuralları koyan kurumları konuşuyoruz.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 4 / 43
  • Kesb-i @kesb-i

    Pazartesi sabah uçuşum var. Olacak iş mi şimdi yok kazalar, yok yerinden fırlamalar filan 🙂

  • ismailjr @ismailjr

    Yine güzel bir bölüm.

    Yeni bölümleri merakla bekliyorum. 🙂

  • hoccu @hoccu

    İki 747 nin pistte kazası kanarya adaları tenerife havaalanın da gerçekleşen bir kaza.

  • zeytinyaa @zeytinyaa

    Sevgili @acarsoy-cevdet, öncelikle selamlar. Anlatımınız ve üslubunuz gayet hoş ağzınıza sağlık.
    Beni rahatsız eden tek konuysa Amsterdam kazasıyla ilgili yorumlarınız oldu. Keşke hiç girmeseydiniz o mevzuuya.
    Halen daha üzülerek andığımız o olayın, Amsterdam'ın deniz seviyesinin altında olmasıyla ilgisi yoktur. 37 tayyaresinde malumunuz çift otopilot yaklaşması autoland yapılacağı zaman kullanılır. Bu durumda da irtifa bilgisi radyo altimetreden alınır. Meydan irtifasının bi önemi kalmaz. Bahsettiğiniz gibi deniz seviyesinin altı/üstü durumunun etki etmesi için (yani barometrik irtifa kullanımı için), tek otopilotla ILS, hassas olmayan yaklaşma ya da görerek yaklaşma yapmak gerekir.

    Gerçi siz zaten bunları biliyosunuzdur. Sadece ufak bi hatırlatma yapmak istedim.
    Kokpite de beklerim bir gün.

    Karakuş