Öncelikle Teknoseyir'e böyle bir sohbeti gerçekleştirdiği için çok teşekkür ederim. Bu tip konular yarama tuz bastığı için oldukça uzun yazacağım baştan söyleyeyim.

Öncelikle Çizgi-Tagem'in kapatılıp açılması olayındaki öfkem geçmedi benim çünkü Çizgi-Tagem malum birtakım kaçak kursların kapanmaması için uydurulan bir yasa sayesinde kapanmaktan kurtuldu. Düşünün üniversitelerin sunmadığı imkânları kar amacı gütmeden veren bir kurum, kendilerine eleman yetiştirmek için açılan ne olduğu belirsiz kaçak kurslarla aynı kefeye konuyor!

Ülkedeki sorunların en temeli üretime dayalı bir ekonomi modelinin 1940'lardan beri bir daha bu topraklara uğramamasıdır. Zamanında yurtdışından uçak siparişi alan Türkiye, "siz üretmeyin bizde daha ucuza yapılmışı var size verelim" diyen ülkelerin yalaması yöneticiler yüzünden her şeyi ithal eder hale geldi. 10. yıl marşındaki o çoşku yerini "gavur yapır yaa" sözüne bırakmış. Üretim olmayınca işsizlik çoğalıyor. İşsizlik çoğalınca iş arayanlar rakiplerinin önüne geçebilmek için sürekli çıtayı yükseltmek zorunda kalıyor. Bir de buna kontrolsüz ve bilinçsiz artan nüfusu ekleyince herkes üniversite okumak istiyor. Sırf gösteriş için altyapısı kurulmadan ot biter gibi içi boş üniversite açmak da eklenince buyurun cenaze namazına.

Üniversitedeki bir anımı anlatacağım. 3. sınıfta Digital Electronics dersinde FPGA'leri öğrenince birden gaza gelmiştim o yaşların verdiği heyecanla. Kendi işlemcimi tasarlayacağım, chip yapacağım falan derken "ufak" bir eksiklik vardı; üniversitede bir tane bile FPGA kiti yoktu. Ders, sinyal dalgalarıyla PC’de simülasyon yaparak işleniyordu zaten. Ben de dersin hocasına bu durum neden böyle diye konuştum. Meğerse hoca ABD'deki bağlantılarıyla Altera firmasından 10 tane ücretsiz FPGA kiti sipariş etmiş. Ancak pırlantanın vergisiz geçip gidebildiği güzide gümrüklerimizde "yasak kardeşim" zihniyetiyle takılmış bu kitler. Hoca üniversitenin rektörlüğündeki ilgili birime durumu iletmiş. Onlar ise "bu tip hibelerin prosedürü, yazışması çok uzar biz yapamayız" olmuş. Kitler ABD’ye aynen geri gitmiş. Güler misin ağlar mısın?

Ben eskiden beyin göçü ile gidenlere çok kızardım ancak onlar da kendilerince haklıymış. Bir yanda bilim ve teknolojiye sürekli yatırım yapan, yetişmiş beyin ihtiyacı oldukça fazla olan, sistemleri oturmuş, bilimin özgür olduğu düzgün ülkelerin sundukları imkânlar var. Diğer yandan yıllarını feda ettiği eğitimlerin, "ara eleman" yetiştirmeyi misyon edinmiş devletinin gözünde zerre kadar değeri olmaması var. Projesi için üç kuruş bulamazken yolsuzluklar, dönen dolaplar ile sürekli şevki kırılan yetişmiş beyinler var. Bir yere kadar sabrediyorsunuz bir an geliyor “yeter be” diye film kopuyor. İşte o an o beyin göçü oluyor. Ben şuan yüksek lisans yaptığım için çalışamadığım ve 25 yaşını geçtiğim için devlet benden ayda 213 TL "işsizlik sigortası" adı altında dünyanın en saçma bahanesiyle para istiyor! Yetmezmiş gibi devletin sizin boğazınızdan söktüğü o para başkasının evinde kasalarda, ayakkabı kutularında çıkıyor. Diğer bir ülke ise gel projeni burada yap sana o ülkenin asgari ücretinin 1,5-2 katı kadar maaş verelim diyor. Bunları gördükten sonra burada bilim yapmak için nasıl motivasyonumuz olsun?

Dediğim gibi uzunca bir yazı oldu. Son sözüm Niyazi beye.... Bence heykeli dikilecek, Milli Eğitim Bakanı olacak kişisiniz. Ben sunduğunuz imkanlar kadar karşınıza çıkan binlerce engellere rağmen kararlılıkla bu işlere devam etmenize saygı duyuyorum. Keşke ben de sizin kadar sabırlı ve olgun olabilsem, ülkedeki kepazelikleri konuşurken bile gülümseyebilsem.

Saygılar.