Not: Yurt dışına gitmeyi isteyen, planlayan herkesin tamamını okumasını isterim. Aramızda konuşalım çünkü önümüzde bulunan 60-70 yılımızı etkileyecek bir iş.
Bazen TS'de insanlar neden ABD'yi övüp AB'yi sürekli yerdiğimi soruyorlar göçmenlik açısından. Buna detaylı bir açıklık getirmenin vakti geldi. Ben de pek çoğumuz gibi AB'yi severdim, 2017 Apple Developer Academy ile Italya'ya gidip 2018'de üniversite eğitimimi oraya taşıdım. Hayatımı orada veya başka bir AB ülkesinde devam ettirme planlarım vardı ama 2018'de WWDC sebebiyle ilk ABD ziyaretim sonrası her şey çok değişti. Bu hayatımdaki en önemli olaylardan biri olabilir çünkü şu an yaşadığım yerden, çalıştığım şirkete ve gelecek planlarıma etki etti. Bu ön bilgilendirme sonrası rasyonel sebepler sunacağım. Tek parça halinde yazmam çok zor ondan parça parça yazsam daha rahat ederim. Bugünlük ilk bölümünü paylaşacağım.
-- Gelir farkı, sosyal hizmet, sağlık ve "ekonomik sponsor" olma.
Öncelikle AB'de düşük gelirli kişilerin yaşamının, ABD'ye göre daha iyi olduğunu biliyorum ama fast food restoranında bulaşık yıkamamız için hiç kimse sponsor olmaz. Kıyas yaptığım kesim bu yüzden beyaz yakalılar olacak. Kaçak giden haysiyetsizler düşünsün diğer işleri(Bunlar sizin ve benim gitme işimizi zorlaştırıyor, gördüğüm yerde şikayet ederim)
Gelir herkes için çok büyük bir etken. Bu iş için kaynak olarak levels.fyi adlı siteyi kullanacağım çünkü orada bu grafiklerin çıkartıldığı maaşların çok büyük bir kısmı onaylı.
ABD Bay Area'da ortalama bir yazılımcı ne kadar kazanıyor?
-Yıllık 232.000 USD https://www.levels.fyi/Salaries/Software-Engineer/San-Francisco-Bay-Area/
Almanya Berlin'de ne kazanıyor?
- Yıllık 88.000 USD https://www.levels.fyi/Salaries/Software-Engineer/Berlin-Germany/
Arada 2.6 kat kadar ciddi bir fark var brüt konusunda ama bu fark net maaşta daha fazla artıyor çünkü AB ülkeleri çok ciddi vergiler alıyor.
- ABD'de bir çalışanın verdiği ortalama vergi %32, Almanya da ise %49,4 https://www.oecd.org/newsroom/oecd-tax-rates-on-labour-income-continued-decreasing-slowly-in-2016.htm
Bu vergileri baz alınca Bay Area'da elinize net 157.000 USD geçer, Berlin'de ise 44.000. Arada bulunan fark 3,5 katına çıktı. Çok çok ciddi bir fark bu. Bunun üstüne ek olarak Almanya genelinde KDV oranı %20, California'da ise %8 . Bu da çok ciddi bir fark yaratıyor. Aldığınız ürüne Almanya'da %12 fazla vergi ödemeniz lazım. Peki bu vergiler nereye gidiyor? Sosyal hizmetlere. Sosyal hizmetlerden kasıt ise ne? Issiz Almanlara sponsor olmak. Sizin yıllarca emek verdiğiniz işten kazandığınız paranın yarısından fazlası bu tip kişilere gidiyor. Dediğim gibi düşük gelir seviyesinde AB daha iyidir ama siz oraya kalifiye bir kişi olarak gidiyorsunuz. Yıllarca harcadığınız emeğin hakkını niye başkası yesin? Sağlık olayı da ABD'de çok eleştirilir ama H1B ile gideceğiniz için bu sizi bağlamaz. Bu tip şirketler en sağlam sigortaları size yaptırıyor zaten ve devletin eline bakmıyorsunuz. Üstelik ABD'de sağlam bir sigorta imkanınız varsa tedavi seçenekleri için imkan çok daha fazla oluyor. "Ekonomik sponsor" olmak bana dokunuyor göçmen olma durumunda.
-- Kültür ve dil seviyesi.
Bana bazen AB'nin kültürü çok iyi entellektüel olarak çok gelişmişler diye söylenenler oluyor. Bana bunu diyen arkadaşlara gitmeyi istedikleri ülkeden:
- 10 tane yazar
- 10 tane yönetmen
- 10 tane müzisyen
söylemesini istiyorum bazen. Üstelik sadece gitmeyi istedikleri yeri değil tüm AB'yi dahil ediyorum. Tüm AB'den bunlardan 10 tane bile söyleyemeyen kişiler, ABD'ye gelince destan yazıyorlar(gerçi yazar konusunda sıkıntı yaşayanlar oluyor :D). Kültürün nereden etkilendiği çok belli, bu rutin konuşmalarda çok ciddi bir fark yaratıyor. Bunun üstüne ek olarak dil sorunu var. Ingilizce düşünmek, espri yapmak daha rahat. Neredeyse tüm kültür, bilimsel yayın veya uluslararası olay Ingilizce olarak aktarılıyor. Sürekli Ingilizce içeriklere maruz kaldığınız için gerçekten içinize işliyor bu. Ben 3.5 yıl Italya'da kaldım, her işimi hallederim ama kendimi Italyanca düşünürken hiç görmedim. Ne kadar isteseniz bile yabancı dilde düşünme olayı gerçekten zor bir iş. Her tarafımız Ingilizce olduğu için bu mümkün oluyor ama diğer dillerde gerçekten zor hatta belki imkansız çoğu kişi için. Bulunduğunuz yerde, o dilde düşünmediğiniz ve o kültürde bilginiz olmadığı sürece "göçmensiniz".
Devamını yazmaya devam edeceğim yarın. ABD genelde coğrafyanın uzak olması, AB gibi bolca Türk nüfusu barındırmaması nedeniyle atlanıyor gibi geliyor bana. Ek olarak Avrupa'ya gitmek bunun yanında çok kolay kalıyor ve ABD'yi görmeden AB'ye takılıyor insanlar. Yapıcı bir eleştiriniz varsa çok memnun olurum benim de geleceğimi etkileyecek bir konu bu sonuçta.
Böyle anlatınca bana tam bencillik ülkesi gibi geliyor. Öyle olunca da ziyaret için bile gidesim gelmiyor.
Bu arada o maaş olaylarında katman katman vergi olayı Amerika'da yok mu? Belli seviyelerin üstünde daha fazla vergi alma olayı? Almanya için de benim bildiğim o %50 vergi belli bir miktarın üst kısmı için oluyor. Yani doğrudan yarısı atılmıyor olabilir.
ABDde toplum kalitesi düşük. Yani toplum çok polarize, ayrılmış. Düşene bir tekme de benden diye. Burda da bireysel bakış devreye giriyor. Yani herşeyin şirket olursa tabi ki stresin artar, baskı artar. Aile hayatı olarak zor ABD, bireysel yaşamayacaksınız zor
1. AB içinde bu söylediklerinizi UK için söylenebilir mi?
2. Almayadaki işsizlerin büyük kısmı (AB de dahil) tahminen Türk ve Araplardır. Devlet bakıyor nasılsa.
3. Rakamlar yetmez yaşam kalitesine de bakılmalı. Örneğin "TR de en büyük asgari ücrete zammı biz yaptık!" ee satın alma gücü? yok.
4 En önemlisi benim için nerede mutluyum? Benim için orası en iyisidir.
İngiltere’nin dinamiklerini bilmiyorum açıkçası, o taraflara giden pek tanıdık yok.
Kaçak giden haysiyetsizler mi
Ne kadar faşist Bir söylem
Mülteci seviyorsunuz galiba. Kaçakları savunup, Suriye gibi bir cehennemden gelen mültecileri savunmamak olmaz. Mültecilerin gitmesini istemek faşistlik derseniz orasını bilemem.
@pope onlar gelmedi. "BİZ" getirdik.
Tamamen katılıyorum. Yaklaşık 6 aydır Hollanda'dayim. TR'de ekonomik olarak daha özgürdüm. Simdi evet elektronik, araba vb. seylerden dem vurulabilir ama bunlar hergun aldiginiz seyler degil, bunların Turkiye'ye gore cok kolay alınabilmesi diger seyleri de ayni sekilde ucuz kilmiyor. Ucuzluktan ziyade @pope un da bahsettigi gibi gelir düşük kalıyor ve vergisi yüksek.
Hollanda sanirim ana dili Ingilizce olmayıpta herkesin sadece Ingilizce ile birisinin yaşayıp gidebileceği tek ülke olmasina ragmen dil konusunda özelllikle resmi islerde problem yaşıyorsunuz. Cok buyuk alisveris siteleri vs. imkanı olmasina ragmen sunmuyor İngilizce dil seçeneğindeki. Hadi tarayıcıdan translate vs. çevirebiliyorsunuz ama uygulama kullanınca bu imkanınız olmuyor.
ABD ve Avrupa dev gibi yerler. Tek bir ortak yer yok. California ile Louisiana'yi karsilastir mesela, ikincisine gidenin aklindan sasarim. Ayni sekilde Italya ile Norvec'in de en ufak alakasi yok.
Genellemelerden kacinmak lazim.
Sonunda bu adamın ABD fantazisi nereden geliyor anlayacağım diye heyecanlanarak okumaya başladım ama "Ingilizce düşünmek, espri yapmak daha rahat" gibi subjektif söylemlere, sonu gelmeyen genellemelere ve tamamen para odaklı bencil ve sığ bir bakış açısına maruz kaldım. Sonuç yine hüsran.
Kültür kısmına gelelim. Dürüstçe bana sevdiğiniz 10 tane Alman yazar, yönetmen ve müzisyen yazın. Google’a bakıp değil tabii ki. Tükettiğiniz içerikler İngilizce’yse ve o kültürün etkisi altındaysanız otomatik olarak İngilizce daha basit oluyor.
@pope - Kültürün tanımını edebiyat, sinema ve müzik üzerinden götürdüğünüz için ben kültürsüzün önde gideniyim size göre. Kültürden kastımız buysa ben kültürü için bu ülkede değilim. Hangi ülkede yaşarsam yaşayayım oradaki yazarlar ya da yönetmenler benim için bir şey ifade etmeyecek. Dinlediğim müzisyenin de nereli olduğunun en ufak bir önemi yok benim için. Herkesin yaşadığı ülkeden beklentileri farklı.
Kendi adıma konuşuyorum tabi burada, sizin gibi genelleme yapmıyorum. Edebiyat, sinema veya müzik kültürü için burada olan adam vardır güzel güzel çıkarır 10'lu 20'li listeleri size.
Sağlam bir üniversite eğitimim, sektörümde dünyanın en tanınmış şirketlerinde tecrübelerim olmasına rağmen Covid'in başlarında birkaç ay işsiz kaldım. Akılsız almanlar verdikleri vergilerle kendi ülkelerinin vatandaşı olmayan, kültürsüz aç köpek olan beni beslediler mesela, en ufak bir sıkıntı çekmedim. Ne mal adamlar değil mi?
@pizza Filmlerin çekildiği, romanların geçtiği yerlerde gezmek benim hoşuma gidiyor açıkçası. Dinlediğiniz müzisyenin nereli olduğu etkinlikler açısından önemli. Hiç AB’ye gelmeyen veya nadir gelen çok sağlam müzisyenler var. Mesela Iron Maiden gitaristi Adrian Smith ve gitarist Richie Kotzen birleşip yeni bir grup kurdular. Smith’in Kotzen’la birlikte vokal yaptığı değişik bir proje. Bunlar malum ABD’de yaşayan tipler ve konserlerin %90’ı ABD’de %10’u İngiltere’de. AB’de yok çünkü Smith’in Iron Maiden’la turnesi var vakit ayıramıyorlar. Smith, İngiliz olmasa o İngiltere ayağı da olmazdı. İşte bu yüzden önemli. Kültürü Almanya merkezli olan zaten oraya gitsin ben insanlara kendi kültürlerinin merkezini sormasını istiyorum sadece. Kültürünün merkezi Suudi Arabistan ise oraya da gitsinler.
@pope - Sizin hoşunuza gidiyor işte, benim umrumda değil. Hayatımda baştan sona izlediğim filmlerin sayısı 50'yi geçmez. Gitarist bilmem kim ile müzisyen bilmem kim birleşmiş. Ne güzel, sizin için anlamı varsa ne mutlu. Ben bunun için ABD'ye mi taşınayım?
Sabahtan akşama kadar böyle subjektif şeyler üzerinden ABD güzellemesi yapıyorsunuz. Karşımdaki adamın öncelikleri nelerdir diye düşünmek yok. "Bence ABD çok güzel, aksini düşünen maldır" kafasıyla bu iş zor.
Bu arada:
Yazarlar
1- Aleksis Kivi
2- Minna Canth
3- Luneberg
4- Tove Jansson
5- Mika Waltari
6- Sillanpää
Bir kac tane de su aralar meshur olan yazar var ama okumadim onlari.
Yonetmen:
1- Kaurismäki (tek basina favorim Avrupadaki en iyi yonetmenlerden biri)
2- Jalmari Helander
3- Dome Karukoski
4- Pirjo Honkasalo
Tamam baska aklima gelen yok.
Muzisyen:
Dunyadaki metal muzigin yarisi desem yeter ama:
1- Sibelius
2- Herkesin bildigi Loituma
3- HIM (Ville Valoo)
4- Nightwish ve arkadaslari.
5- Children of Bodom ve arkadaslari (RIP Alexi. The Riff'te bira ictigimiz gun kalbimde sakli kalacak.)
6- Darude (Sandstorm'u bilmeyeniniz yoktur.)
7- Bomfunk MC's (Gene Freestyler'i herkes bilir)
8- Katri Helena (Finlandiya'nin Nukhet Duru'su)
9- Amorphis, Enferium, Apocalyptica, Lordi, Poets of the Fall etc.
10- Son olarak da karaoke'de soylemeyi cok sevdigim Erol Evgin kilikli Jukka Kuoppamäki 😀
Eh cikiyor be kardes. Yeterki kafayi kaldirip baksin insanlar.
Dikkat ettiyseniz bir tek müzisyen tamamlanmış ama siz hileli ülkedesiniz 😀 Ben bile tmamalardım o tarafta müzisyenleri. Bu arada aynı listeyi İngilizce çıkartmayı deneyin, arada oluşacak dev farkı göreceksiniz.
@pope Kivirmasak. 5,5 milyon ile 330 milyon insani kiyasliyorsunuz. Olayin sirf oradan sacma sapan olmasini geciyorum.
@burak25 Bir Fin bunları tamamlayamaz mı?
Umarım bir gün o haysiyetsiz dediğin insanların düştüğü durumlara düşmez, hayatın hep istediğin gibi yolunda gider ve her işin yasal şekilde kolaylıkla hallolur. Oldu ya hayat bir silke Çakar ve o bulunduğun yükseklikte esen bir yel ile yerle yeksan olursan, o haysiyetsiz dediğin insanlara yakıştırdığın bakış açısını acımasızca kendine de uygula; iki yüzlülük kesinlikle yapma.
Kaçak kalmanın savunulacak bir tarafı yok. Hayati tehlikeniz varsa mülteci olursunuz veya iltica edersiniz(Bunu da sırf ekonomik sebeplerle göçmenlik için kullanıp, gerçekten ihtiyacı olan kişilerin hakkını gasp edenler var). Bu kişilerin sizin turistik vize hakkınızı nasıl etkilediğini bir araştırın derim. Şili bile ABD’ye kapıda evizeyle girebiliyor çünkü belli başlı kriterleri var. O ülkeden gidip kaçak kalan az, vize red oranları düşük olursa evize imkanı çıkıyor. Kaçak gitmenin savunulacak bir durumu yoktur. Kaçakları savunuyorsanız, Türkiye’de mültecileri kat kat fazla savunmanız lazım. Öbür türlü iki yüzlülük olur.
Maas, vergi gibi konularda hakli oldugunuzu düsünmekteyim. Amerika ile ilgili bir deneyimim yok ancak bulundugum sirkette bana bagli olan Singapur, Hollanda gibi ofislerin dahili harcamalarini (internal cost) da takip edip görebildigim üzere, benzer pozisyondaki maaslar Almanya'nin üzerindeler.
Saglik durumunu ise söyle deneyimledim. Benim ayri bir saglik sigortam yok, Türkiye'deki SGK tarzinda, maasimdan kesilen bir saglik sigortam var. Corona'nin baslamasinin üzerinden saniyorum 4-5 ay gecmisti. Herkes korkuyor, sosyal mesafe birakmaya cok gayret ediyordu. Esimle cikip yürüyüs yapip bir kahve icip eve dönecegim sirada fenalasip sokakta yere düstüm. Bayilmadim ama ayaga da kalkamiyordum. Corona korkusu olmasina ragmen ve dil bilmedigimiz halde bir sürü kisi toplanip yardimci olmaya calisti. Kimileri sekerim düstü sanip meyve suyu filan alip geldi, mesaiden cikip evine giden bir hemsire durup nabzimi ölctü ambülansi cagirdi. Ambulans geldikten sonra corona sebebiyle esimi ambülansa alamayacaklarini söylediklerinde de o hemsire isterse esimi kendi araciyla hastaneye götürebilecegini söyledi. Hastanede acilde hizlica ilgilenip gerekli tüm tetkikler yapilip bir sebep bulunamasa da 1 gece nörolojide kalmamin iyi olacagi söylendi. Ertesi gün MR cekip durumun ciddi oldugunu ve birtakim tetkikler yapmalari gerektigi söylendi. 1 hafta hastanede kaldim. O sürecde 2 defa beyin MR'i, 1 defa kalp ve akciger endoskobisi, 1 defa üst, 1 defa da alt batim ultrason, sayisiz kan testi yapildi. Hastane odam 2 kisilik kendi banyosu ve tuvaleti olan tertemiz bir odaydi. Odami Almanya genelinde 3 ofisi ve 60 calisani olan, benden oldukca zengin baska bir Alman hasta ile paylasiyordum. Yani zengin de, ortahalli de, fakir de esitti. Tüm sürecin sonunda, onca tetkik, test, 1 haftalik hastane ve ambülans masraflari da dahil cebimden sadece gecelik 9 Euro fark ücreti cikti. Tüm sürecte hic irkcilik görmedim. Herkes benimle ingilizce yada Türkce (Türk doktor,hasta bakici ve hemsireler sagolsun) konustu.
Amerika'da bu sürec sigortam olsaydi ne kadara mal olurdu, böyle kapsamli bir sigorta icin primim ne olurdu, 1 haftada bu kadar detayli test ve tetkik yaptirabilir miydim hicbir fikrim yok.
Almanya'da saglik sistemi yavas akiyor, randevu süreleri uzun ama eger durumunuz acil ise gercekten de yildirim gibi hareket ediyorlar.
Meraktan soruyorum, tercuman onerdiler mi? Ben vaktinde hastaneye yattigimda istersem anadilimde tercuman hakkim oldugunu soylemislerdi.
Bir de bizde gecelik 30 € hasta payi oduyorsun. O var.
eme emerikede meeşler yeksek
@burak25 ufak bir düzeltme, simdi hatirladim siz söyleyince,tek kurus ödemedim demistim ama gecelik 9 euro katki ödedim bende onu unutmusum, yaziyi düzelteyim.
Tercüman önermediler. Hepsi akici dilde ingilizce konusuyordu. Belki ingilizce bilmeseydim yada onlar da bilmeseydi önerirlerdi. Ama yeterince Türk calisan oldugundan bir problem de olmadi hic.
@coppermine Ich bin krank! Achtung!
Bu yapıcı yorum için teşekkürler. Dediğiniz her türlü testi yaptırırdınız hatta daha kısa sürerdi büyük ihtimalle. ABD’de sigorta tipine bağlı olmakla birlikte, H1B ile sizi alabilecek şirketlerin yaptığı sigortalar genelde şöyle işliyor: 1.500 USD’ye kadar olan tedavileri bir kısmını kendi cebinden ödersin bu limiti geçince ise sigorta şirketi tamamını devralır hastanesine göre. Atıyorum dünyanın en iyi hastanesi olan Mayo Clinic’te tedavi olmak isterseniz %50’sini karşılarlar ama Stanford’ta olursanız %100’ünü. Özel sağlık sigortaları çok karışık bir konu ama sağlam bir sigorta olduktan sonra sıkıntı kalmıyor genel olarak.
@pope Bir ara Redditte koyduklari sigortadaki hasta paylarina bakin derim...
@burak25 Bir tek sigorta çeşidi yok biliyorsunuz değil mi? Çok sağlam sigortalar var ve ciddi şirketler bunları veriyor. Verdikleri sigortayı beğenmiyorsanız o şirketi tercih etmeyebilirsiniz.
@pope - Çok sağlam sigortanın ödemesi de çok sağlam. AB'de asgari ücretle çalışan da, 6 haneli kazanan da aynı sağlık hizmetini alıyor, yukarıdaki yorumda yazıldığı gibi aynı hastane odasını paylaşıyor.
Sizin çevreniz onunla sınırlı olabilir ama dünya yıllık 232 bin USD kazanan Bay Area yazılımcılarından ibaret bir yer değil. Tahminim bu konuda sizin görüşünüz "bana ne asgari ücretli çalışandan, o da okuyup Bay Area'da 232 bin USD kazansaymış" şeklinde olacak, o yüzden diyecek pek bir şey yok.
@pizza Çok sağlam sigortaların ödemesinin çoğunu şirketler yapıyor zaten. Tek kişiyi kapsayan ortalama bir platin paketin çalışana maliyeti ABD ortalamasında yıllık 1243 USD’ymiş. Aileyi kapsarsa 5.580. Ödemesi de çok sağlam dediğiniz miktar bu yani. Bu taraflarda özel sigorta pek yaygın olmadığı için çoğu kişi bilmiyor ama sigortalar gerçekten aşırı pahalı şeyler değil.
Yazıyı okumadınız galiba. Ne yazmışım “ Öncelikle AB'de düşük gelirli kişilerin yaşamının, ABD'ye göre daha iyi olduğunu biliyorum ama fast food restoranında bulaşık yıkamamız için hiç kimse sponsor olmaz.”. Bu bencillikse Almanya’da kaynaklarını dünyaya açsın. Tabii ki herkes kendini şartlarını düşünecek, orada asgari ücretliler çok zorlanıyormuş diye gitmemek gibi bir mantık olabilir mi?
https://www.investopedia.com/how-much-does-health-insurance-cost-4774184
@pope - Düşük gelirli birinin yaşamını örnek gösterme sebebimin sponsorlukla ilgisi yok. Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz bilmiyorum ama hiçbirimizin işinin (232 bin USDciler dahil) 3 gün sonra yerinde olup olmayacağının garantisi yok. Pandemi gibi sebeplerle milyonlarca kişinin nasıl bir anda işsiz kalabileceğini gördük.
Gönderide net maaşlar arasında oluşan uçuruma dem vuruluyor, sonra yorumlarda özel sağlık sigortası pahalı bir şey değil zaten, yaptırıverin deniliyor. İşsizlik sigortası, olası bir engel durumunda kişinin bir daha çalışamayacak duruma geldiğinde hayatını devam ettirebilmesini sağlayacak şeyleri kapsayan sigortalar, bir aile kurulduğunda çocukların eğitim masrafları vs vs ABD'nin vatandaşlarına sunmadığı onlarca eksik sosyal hizmet de bir güzel göz ardı ediliyor.
Bir şirketin çalışanlarına sunduğu tatil, izin günleri, hastalık günleri gibi faktörlerin devlet tarafından güvence altına alınmaması, sendikalaşma gibi kültürlerin tamamen işverenin insiyatifine bağlı oluşu gibi konular da var mesela. Ya da doğum yapan bir annenin eğer şirket öyle öngördüyse 1 hafta sonra işe geri dönmek zorunda kalması gibi konular var. Şanslıysa çalıştığı şirket 2 hafta ya da 6 hafta ücretli izin verir belki ama bir güvencesi yok. En ufak bir hata yaparsam işverenim beni yarın kapının önüne koyabilir korkusuyla yaşamak var, burada yine resmi bir güvence yok. Çalıştığınız yerin insiyatifine bağlı. Bunların da "çoğunu şirketler yapıyor zaten" kesin.
Dis konusuna da deginebilirim. Duydugum kadariyla dis tedavileri de Amerika'da "sigortaniz olsa bile" oldukca masrafliymis. Gecende burada bir arkadas paylasmisti, Amerikali bir kadin sigortasi düstükten sonra kendi payina kalan kanal tedavisi masrafi olan 3000 küsür dolar yerine Izmir'e ucakla gidis gelis 1 hafta konaklama ve kanal tedavisi dahil 1.500 dolar gibi bir para ödüyordu.
Almanya'da özel dis poliklinikleri var. Ayni Türkiye'deki özel dis muayenehaneleri gibi. Dis hekimleri kendi muayenehanelerini acip hizmet veriyorlar. Siz, benim ilk mesajimda yazdigim, maasinizdan kesilen sigortaniz ile buralara gidip dis tedavilerinizi oluyorsunuz. Rutin kontrol, dolgu, röntgen vs icin hic ücret ödemiyorsunuz. Sayet düzenli (6 ayda 1) dis muayenesine gelirseniz sigortaniz size bonus puanlar veriyor. Bu bonus puanlari da sigortanin karsilamadigi dis tasi temizligi, kirilan dis icin yaptiracaginiz kaplamalar, 5 seans süren kanal tedavileri yada implant tedavisinde kullanabiliyorsunuz. Implant ve kaplama dis rakamlari Türkiye ile kiyaslanamayacak yükseklikteler ama bu bonus ile gecen sene kirlilan bir disim icin en kaliteli kaplamayi sadece 50 Euro fark ödeyerek yaptirdim.
Ben Türkiye'deyim. Çevremden ve araştırmalarım çerçevesinde yorum yapıyorum, deneyimim yok.
Her yerin artıları da eksileri de var. Herkes kendi durumuna göre karar verir. Dil, din, kültür, Türkiye ile iletişim, ulaşım, çocuk olup olmadığı vs. vs.
Türkiye ile iletişimde kalınacaksa saat farkı azlığı yüzünden ve ulaşım açısından Avrupa'yı tercih eden fazla. Norveç gibi Avrupa'da ama AB'de olmayan ülkeler de var. Bunlar da dikkate alınmalı.
Herkes her tercihini de herkese söylemez. Oruç tutma süresi yüzünden kuzey ülkelerini tercih etmeyen kişiler de var.
Avrupa'da özellikle Almanya'da Türk nüfus oldukça fazla. Bu da bir tercih kriteri bazı kişiler için.
Yine ABD'yi daha tercih edilebilir bulan ama sağlık konusundan çekinen çok kişi de Kanada ve İngiltere'yi tercih edebiliyor.
Ayrıca uzaktan çalışma da mutlaka dikkate alınmalı. İki yerin avantajı birleştirilebilir.
Kıbrıs Rum Kesimi de AB'de ona bakarsanız. Genelleme çok yanlış AB denilip. Almanya'da ya da başka ülkede niye İngilizce konuşulmuyor demek de yanlış. Oraya yaşamaya gittiyseniz o kültürü, o dili öğrenecek adapte olacaksınız yoksa buradaki Suriyeliden farkınız kalmaz. ABD ile Avrupa arasında kıyas yapamam ABD'ye gitmedim fakat Avusturya'da 3 yıl yaşadım. Avrupada ise gitmediğim bir kaç ülke kaldı sadece. Benim gördüğüm her ne kadar AB denilse de her ülkenin kendi dinamiği farklı. İyidir kötüdür bu tarz şeyler çok öznel bana göre. İşin içine kültür de giriyor çünkü. Benim çok sevdiğim bir yerden nefret eden insanlar var. Maaş konusunda ise evet haklısınız. Eğer oyunu kuralına göre oynar ve biraz da şansınız varsa ABD tam bir fırsatlar ülkesi bana göre de. Çok yakın bir arkadaşım uzun süredir orada yaşıyor, onun tecrübelerinden biraz fikir sahibiyim ben de. Şahsen deneyimlemek isterdim.
Para ve özgürlük için abd önde gelir. Ama bunlar her şey demek değil.
Herkesin beklentisine gore farklılık gösterecek seyler bunlar. Gitmeye calistigim ülkenin kültürünü öğreneyim diye de bir kaygım olmadı. Bunu yapmıyorum diye de Suriyeli'den farkım kalmadigini yeni öğrendim. Ben başvuru yaptım, başvuru yaptıgım firma benim niteliklerime sahip farklı bir aday ve/veya bir Hollanda vatandaşı bulamadı ve bana teklif gönderdi. Ulkenin en degerli bir iki firmasından bir tanesi ve yaptıkları ise katma deger sağlıyorum ayni zamanda Hollanda'ya da hem vergilerimle hem de kendi yerli şirketlerine deger sağlayarak benzer katkiyi yapıyorum. Ben hem yurtdisini deneyimlemek hem de daha iyi şartlar olacağına inanarak gitmiştim lakin şimdiye kadar bu hayal kirikligi oldu benim icin.
Avrupa ülkelerinin cogunda(Almanya, Hollanda, Isveç vs.) evet huzuru bulursun, is-ozel hayat dengen mükemmel olur, disarida da insanlar mutludur, 1 yılda arabanı alırsın, sonraki yılda mortgage ile evini de alırsın. Her 2, 3 ayda biriktirdiklerinle çeşitli teknolojik aygitlarinida alırsın ama esek yukuyle vergi vereceğin icin USA'ya kıyasla istediğin her seyi alamazsın. Birikime dayalı harcama yapmak durumunda kalirsin. Muscle car alipta binemezsin veya vergisine katlanırsın ne kadar katlanabilirsen. Tuketime yonelik seyleri cok daha hızlı surede gerçekleştirirsin USA'da. Ben burada tabi ki IT alanı icin konuşuyorum. Diger meslek dalları hakkında bir fikrim yok. Benim tercihim kapitalizmden yana.
Para bence bi çok insan için her şeyi çözmüyor. Ben o sığı Amerikalılar'la yaşayabileceğimi hiç düşünmüyorum. İnanılmaz yüzeysel, hiç bir muhabbeti derinleştiremediğin insanlar. Haliyle benim için sosyal hayat pek iyi gitmezdi. Ee, sosyal hayat olmadan parayı ne yapayım ben?
Almanya'da yazılımcı arkadaşlarım var, bazıları Amerikadan teklifler almışlar, gayet büyük firmalardan, ama sunulan çalışma şartlarının çok da iyi olmadığını söylediler. Mesela Almanya'da kendini iyi hissetmediği için bile yılda 20 gün (umarım doğru hatırlıyorumdur), hastalık durumunda ise doktora dahi gitmeden telefonla arayıp hastayım diyerek 60 gün izin alabiliyorlar. Üstüne de hasta oldukları günde evden bi kaç iş bile yapmamaları söylenmiş, ki diğerleri de hastayken çalışmak zorunda hissetmesin.
Ben de 1 yıldan uzun süredir Polonya'da yaşıyorum, herkes ingilizce bilmiyor ama hayatımda tıkanma yaşadığım olmadı. Gerçi Avrupa'nın her yerinde belli bi expat nüfusu zaten oluyor, ortak dil İngilizce. Üstüne, burada yaşarken bi kültür hissediyorum, insanların geçmişten gelen bi derinliği var. İşte ona uyum sağlamak önemli, çünkü siz başka bi ülkedesiniz. Yoksa kültürsüzlüğün en dibine gidip, sorunu tamamen ortadan kaldırmak benim için bi çözüm değil. Kültürü de sinema ve müzikle sınırlamak hiç doğru değil. Entelektüel gelişimin bir çok yönü vardır, Avrupa'da olan da zaten bu. Bi çok kültür sürekli alışveriş halinde ve bu da bahsettiğim entelektüel gelişimin bir parçası. Amerika'da ise, evet konser, al sana konser, sinema, al sana sinema şeklinde bi yaşam var, çok yapmacık ve sahte.
ABD’lilerin sığ olduğuna dair düşünceniz nereden geliyor? Ek olarak kültürel aktiviteleri sadece sinema ve konser ile sınırlı değil. Bir süre kalmadan, yaşamadan bu tip konular hakkında konuşmamak lazım çünkü bunlar verilerle ortaya konulması zor şeyler.
@pope Şu an 30 yaşındayım, 18 yaşından beri turizm sektöründe çalışıyorum, haliyle farklı milletlerden çok farklı insanlarla iletişimim oldu. 2014 yılından beri de sürekli iş için Avrupa'ya seyahat ediyorum, toplantılara fuarlara katılıyorum, geceleri kesinlikle dışarıda insanlarla geçiriyorum muhabbet ediyorum. Bir süre İngiltere'de kaldım, şu anda da 1 yıldır uzun süredir Polonya'dayım dediğim gibi. Gördüğüm en sığ topluluk gerçekten Amerikalılar. Hayata, geçmişe, başka milletlere, dünyada olup bitenlere en az hakim millet bunlar. Konuştukları konular çok yüzeysel ve sadece kendilerini eğlendirecek konular.
Ben kültürel aktiviteden ziyade kültürel gelişimden bahsetmiştim. Aktivite olması benim için gelişmişlik anlamına gelmiyo kesinlikle. Bu yüz yıllar gerektirecek bi süreç ve bu Amerika'da yok. çünkü bu konuda alışveriş yapabilecekleri kimse yok, ki zamanında oraya göç edenler de zaten geçmişlerini bırakıp oraya gittiler.
Amerika'daki polis olaylarını gösteren kanalları izliyorum, biraz tehlikeli geliyor bana Amerika'da yaşamak. Özellikle 14 yaşında çocuğun bile tüfeklere erişebilmesi çok kötü bir şey.
Haklı bir sorunuz var. Ama benchmark'larınız tam doğru değil (yani geliştirmeniz lazım). Örneğin entellektüel birikim. 1. Aleksandr zamanından da kalkıp yığınla edebiyatçı, müzisyen sayabilirim. Rusları bırakalım Osmanlı'nın son yüzyılından yüzlerce 10 numara sanatçı, edebiyatçı, müzisyen çıkar. Sonuç ortada.
Diğer taraftan iki yakada da yabancılara aşırı sağcıların kök söktüreceği açık. Üstüne göçmen sayısı daha da artacak. Üstüne kötü yöneticiler ve kapitalizmin de doğası gereği enflasyon, enerji krizi vs. derken şirketler çalışan çıkartacak veya batacak. Trilyonlarca dolar karşılığı olmayan para basılan bir acayip dönemdeyiz. Eski sosyal haklar muhtemelen kaybedilecek. Bu ekonomik göstergelerle bunların dönmesi mümkün değil.
Benchmark olarak her zaman "temel" esaslara bakmak lazım. Mesela emanetler hangi yakada ehli insanlara veriliyor? (Nisa:58) Trump'ın yine seçileceği bir ülkenin geleceği için parlak konuşmak zor. Kamala Harris'in Polonya konuşmasını dinledim, hala aklım almıyor. Kaliforniya bağımsızlığını isteyecekse bilemem de onların da seçtikleri kişiler ortada. Merkel Merkel dedik ne kadar beceriksiz ve ehliyetsiz olduğu ilk ciddi krizde ortaya çıktı. LP'nin deyimi ile ben sana ülke öneremem 🙂