Son yıllarda yurt dışında eğitim almak, çalışmak ve yaşamak çok büyük ilgi görüyor. Bu bir kaçış mı yoksa bir hedef mi olmalı? En önemli nokta ise, aslında gerçekler hayal edildiği gibi mi oluyor? Yurt dışına gitmek isteyenler neleri bilmeli?
Yurt dışında gitmek parlak bir gelecek mi sunuyor? Ne gibi zorluklarla karşılıyor? Kimler gitmeli? Yurt dışında yaşamanın bilinmeyen yönlerini hem orada yaşayanlarla hem de bir süre yaşadıktan sonra dönüş kararı alan bilim insanları ve uzmanlarla konuştuk.
"Yurtdışına gitmek her zaman en iyi seçenek olmayabilir"
Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olan Mert Emin Kalender, 2013 yılında Microsoft'ta yazılım mühendisi olarak işe başlayıp devamında Microsoft'ta bir süre çalıştıktan sonra Apple ve ardından şimdi Google'da çalışmalarını sürdürüyor.
"Yurtdışına gitmek parlak bir gelecek sunabilir ama bu her zaman da doğru olmayabilir" diyen Kalender, "Çalışacağınız sektör, şirket, sunulan imkanlar; yaşayacağınız şehir, o şehrin kültürü gibi birçok faktör geleceğinizi direk olarak etkiliyor. Yurtdışına gitmek her zaman en iyi seçenek olmayabilir. Yaptığınız işi düşünürseniz, vize durumundan, müdürünüze, yapacağınız işe ve şirketin çalışanlarına yaklaşımı, hayatınızı olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebilir. Mesela yazılım dünyasında, sık sık takımlar arasında organizasyon değişikliği olur. Bu değişikler sırasında projeler iptal edilebilir, takımlar dağılabilir ve insanların işten çıkarılma durumları söz konusu olabilir. Örneğin işten çıkarılırsanız, vize durumunuza bağlı olarak, en geç 2 hafta içinde yeni bir iş bulmak zorunda olabilirsiniz. Teoride bu mümkün gözükse de pratikte bunu yapmak çok zor. Benzer şekilde iş haricinde de yaşadığınız ülkenin, şehrin şartları yine direk olarak hayat kalitenizi etkiler" diyor.
"Konuştuğunuz dil, görünümünüz ve birçok başka durumdan dolayı ayrımcılıkla karşılaşmak mümkün"
Yaşadığınız yerdeki insanların diğer kültürlerden gelen insanlara olan bakış açısının önemini vurgulayan Kalender, şunları anlatıyor:
"Yaşadığınız ülkenin dilini ne derece iyi konuştuğunuz gibi birçok durum sizi doğrudan etkiler. Mesela yurtdışından alınan tekliflerde maaşlar sık sık Türkiye şartlarına göre değerlendiriliyor ve abartılıyor. Halbuki, çalışılacak olan yerin pahalılığı ve diğer durumlar göz önünde bulundurunca bu tekliflerin bazılarının çok da parlak seçenekler olmadığı anlaşılabilir. New York gibi bir şehirde yüksek gibi görünen bir maaşla tek başınıza yaşamanız mümkün olmayabilir. Yaşayacağınız yerin pahalılığına bağlı olarak hayat kalitenizi düşürmenizi gerektirecek durumlar arasında, her gün en az 3 saati ofis ve ev arasında yolda harcamak gibi ya da tek odalı daire paylaşmak olabilir. Alışık olduğunuz kültür ve insan grubundan, ailenizden uzakta olmak da yine hayatınızı direk olarak etkileyecek faktörlerdir. Örneğin, Amerika'nın batı yakasında yaşayan insanların Türkiye ile sağlıklı bir iletişim kurması çok zor. Aradaki 10 saat farktan dolayı, iki taraftaki insanların görüşmesi günün sadece birkaç saatinde mümkün olabiliyor. Yaşadığınız yerdeki insanların diğer kültürden gelenleri nasıl gördükleri de çok önemli. Konuştuğunuz dil, görünümünüz ve birçok başka durumdan dolayı ayrımcılıkla karşılaşmak çok mümkün."
"Gelecekte nereden çalışıp ne iş yaptığınız değil de, ne iş yaptığınız daha çok önem kazanırsa, yurtdışı ya da yurtiçi gibi ayrımların ortadan kalkacağını düşünüyorum"
En temel zorluğun entegrasyon olduğunu söyleyen Kalender, "Konuştuğunuz dil, görünümünüz ve birçok başka durumdan dolayı ayrımcılıkla karşılaşmak çok mümkün. Yurtdışında nereye giderseniz gidin, siz isteseniz bile tam entegre olmak zor diye düşünüyorum. Dili çok iyi konuşsanız, hayata tam adapte olmaya çalışsanız ve diyelim ki vatandaşlık alsanız dahi yaşadığınız yere tam entegre olamayabilirsiniz. Geride bıraktığınız aile fertleri, arkadaşlıklar, iletişim zorluğu sizi sürekli olarak rahatsız edecek durumlar olabilir. Günün sonunda görmek isteyip de göremediğiniz bir aile ferdi ya da arkadaş, yemek isteyip de yiyemediğiniz bir yemek tüm moral ve motivasyonunuzu etkileyebilir. Örneğin, yazılım sektörü pandemiyle beraber yoğun olarak evden çalışmaya başladı ve bununla beraber yurtdışında yaşayan birçok insan Türkiye'den çalışmak üzere oraya gitti. İnsanlara nereden çalışacakları konusunda verilecek özgürlükler dinamikleri ciddi anlamda değiştirebilir. Gelecekte nereden çalışıp ne iş yaptığınız değil de direk olarak ne iş yaptığınız daha çok önem kazanırsa, yurtdışı ya da yurtiçi gibi ayrımların ortadan kalkacağını düşünüyorum. En azından yazılım sektöründe. O zaman iş, şirket ve sunulan imkanlar, yerin önüne geçecek" diye yorum yapıyor.
"Yurtdışı tecrübesinden pişman olan birçok insan var"
İnsanların fırsatları makul çerçeveler içinde değerlendirip ona göre karar vermesinin daha mantıklı olacağını dile getiren Kalender, "Yurtdışındaki her fırsat iyi diye bir kaide yok. Yurtdışına gidip de birçok zorluk yaşadıktan sonra geri dönen ve yurtdışı tecrübesinden pişman olan birçok insan var. Artı ve eksileri iyi değerlendirmek lazım" uyarısında bulunuyor.
"Şu anda olan Türkiye'nin kaçılması gereken ve yurt dışının ne pahasına olursa olsun "kapağın atılması" gereken bir yer olduğu algısı"
Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliğinde lisans ve yüksek lisansını tamamladıktan sonra Georgia Tech'te doktora yapan Semih Şahin, doktorasını tamamladıktan sonra, 2019 yılından bu yana Google'da yazılım mühendisi olarak çalışıyor.
Türkiye'deki öğrencilerle çeşitli vesilelerle sık sık görüştüğünü söyleyen Şahin, "Ayrıca sosyal medyada gözlemlediğim kadarıyla bu konuda; şu anda olan Türkiye'nin kaçılması gereken ve yurt dışının ne pahasına olursa olsun "kapağın atılması" gereken bir yer olduğu algısı var. Ancak çoğu kişinin konuyu ele alış biçimi oldukça yüzeysel, objektiflikten uzak ve zaman zaman siyasi sosa bulanmış karamsarlık veya iyimserlikle iç içe geçmiş durumda" diyor.
"Beklenmedik bir durum olduğunda onu kontrol altına alacak maddi imkânınız yoksa burada yaşadığınız düşüş çok daha sert oluyor"
Kariyer ve ekonomik boyutta ele alan Şahin, "Burada yurt dışının size sunduğu imkanlar Türkiye'den çıkarken hangi durumda çıktığınızla alakalı olarak değişiyor. Yani elit eğitim almış, akademik ve iş hayatında üst seviyelerde yer etmiş veya etme potansiyeline sahip biriyseniz, kariyer fırsatları ve aldığınız maaşlar söz konusu olduğunda, Amerika'da da orta-üst seviye bir beyaz yaka standardını yakalayabiliyorsunuz. Fakat şunu da belirtmekte fayda var, çalıştığınız şirket için siz hala işçi statüsündesiniz ve Amerika sizin işsiz bir şekilde ülkesinde bulunmanıza izin vermiyor, bu da haliyle üzerinizde stres oluşturuyor. Ekonomik anlamda bir diğer mesele de Amerikan kapitalizmin bir sonucu olarak eğitim, sağlık ve alacağınız her türlü servis ve isçiliğin bizim alışkın olmadığımız şekilde pahalı olması. Bu nedenle beklenmedik bir durum olduğunda onu kontrol altına alacak maddi imkânınız yoksa burada yaşadığınız düşüş çok daha sert oluyor. Kendi adıma konuşacak olursam kariyer ve ekonomik durum benim pozitif anlamda sayabileceğim tek şey. O yüzden diğer noktaları zorluklar altında değerlendireceğim" yorumunda bulunuyor.
"Ortak bir geçmişinizin olmadığı insanlarla aynı frekansı yakalamak zor"
Yurtdışında sisteme entegre olurken sorun yaşandığını söyleyen Şahin, "Hiçbir referansınız olmadan banka hesabı açıp, kredi kartı almaya çalışmak tutun da yine aynı şekilde ev tutmaya, vergi sistemine dahil olup, elektrik, gaz bağlatmaya kadar en temel ama Türkiye'dekinden farklı şekilde işleyen konularda yol yordam öğrenmeniz gerekiyor. Fakat en büyük zorlukla sosyal hayata entegre olmakta yaşanıyor. Burada bahsettiğim şey, hiçbir sosyal aktiviteye dahil edilmemek, tek başına kalmak değil. Samimi bir ilişki kurmaktan bahsediyorum daha çok. Özel hayat kavramı Amerika'da çok dikkat edilen ve bir o kadar da insanların arasına mesafe koyan bir konu. Ortak bir geçmişinizin olmadığı, büyürken sizin izlediğinizden farklı çizgi filmler izlemiş, oyunlar oynamış, ailesinde, lise hayatında, üniversitede sizinkinden farklı dertleri olmuş insanlarla aynı frekansı yakalamak zaten zorken, özel hayata dair bu çekingen yaklaşımları samimi ilişkiler kurmanızı oldukça zorlaştırıyor" şeklinde konuşuyor.
Her şey yolunda giderken bile saat farkından dolayı, aile ve arkadaşlarına istediği an ulaşmanın her zaman mümkün olmadığını söyleyen Şahin, acil bir durumda ulaşamama endişesi yaşadığını ekliyor.
"Kariyerimizde edindiğimiz tecrübeyi ülkeye getirmek bilim, teknoloji, sanayi ve ekonomide ilerlememizi sağlayacaktır"
"Doğru beklentiyi oluşturup, gerçekçi bir şekilde konuyu değerlendirdikten sonra kalmak için sebebi olmayan ve imkânı olan herkes bence belli bir süre için gitmeli" diyen Şahin, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"O belli süreyi geçirdikten sonra da dönmemek için sebebi olmayan herkes de dönmeli. Ben bu tarz kararların insanın kişisel gelişimine ve bütün toplumumuza oldukça katkıda bulunacağına inananlardanım. Kariyerimizde edindiğimiz tecrübeyi ülkeye getirmek bilim, teknoloji, sanayi ve ekonomide ilerlememizi sağlayacaktır. Daha önemli bir konu da yurt dışında farklı milletten, farklı kültürden gelmiş birisi olarak yaşayıp tecrübe ettiklerimiz, bizim kendi içimizdeki farklılıklar karşısında daha kolay empati kurup, ortak bir zeminde buluşmaya çalışmamıza yardımcı olacak. O yüzden belirli bir bilinçle imkânı varsa herkes gitmeli. Giden herkes imkânı varsa dönmeli."
Türkiye'ye dönenler ne söylüyor?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü'nden mezun olduktan sonra, aynı yıl Uluslararası Max Planck Araştırma Okulu Moleküler Biyoloji Programı'ndan kabul alarak Almanya'nın Göttingen kentine giden Güneş Özhan, Göttingen Georg August Üniversitesi'nde yüksek lisans çalışmalarını tamamladı. Max Planck Gelişim Biyolojisi Enstitüsü Tübingen Eberhard Karls Üniversitesi'nden doktorasını yaptıktan sonra, Dresden Teknoloji Üniversitesi Biyoteknoloji Merkezi ile Rejeneratif Terapi Merkezi'nde doktora sonrası çalışmalarını yaptıktan sonra 2014 yılında Türkiye'ye dönüş yapan Doç. Dr. Güneş Özhan, Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü Müdür Yardımcısı olarak çalışmalarını sürdürüyor.
"Yurtdışına gitmek, kariyerine aktif bir araştırmacı olarak devam etmek isteyen bilim insanları için önemli bir fırsat"
Yurtdışına gitmenin, kariyerine aktif bir araştırmacı olarak devam etmek isteyen bilim insanları için önemli fırsatlar sunan bir seçenek olduğunu söyleyen Özhan, "Ancak burada aktif araştırma hayatının altını önemle çizmek isterim. Akademide kalıp yalnızca ders vermeyi düşünen biri için bir avantaj sağlayacağını düşünmüyorum" diyor.
"Zaman zaman kültürel ve sosyal düzeyde yalnızlık duygusuyla karşı karşıya kalınabiliyor"
"En önemli zorluklar yurtdışında hangi ülkede olursanız olun "yabancı" olarak karşılanmak ile ilgili" diyen Özhan, "Gittiğiniz ülkenin dilini bilmiyorsanız bu da önemli bir sorun teşkil ediyor. O nedenle ülkenin dilini öğrenmeyi çok önemsiyorum ve gitmeyi düşünen kişilere de öğrenmelerini tavsiye ediyorum. Bunun dışında zaman zaman kültürel ve sosyal düzeyde yalnızlık duygusuyla karşı karşıya kalınabiliyor. Bunu da benzer amaçlarla kendi ülkenizden yurtdışına gitmiş olan insanlarla tanışarak hafifletmek mümkün. Bu ayrıca gelecekte de bilimsel işbirlikleri açısından önemli açılımlar sağlayabiliyor" şeklinde konuşuyor.
"Aktif araştırmacı olmak isteyen bilim insanları mutlaka yurtdışı tecrübesi edinmeli"
Kariyerine aktif bir araştırmacı olarak devam etmek isteyen bilim insanlarının mutlaka bir yurtdışı tecrübesi edinmesinin önemini vurgulayan Özhan, şu önerilerde bulunuyor: "Bu hem bilimsel deneyimin artması, hem evrensel bilim etiğinin kavranması hem de farklı ülkelerde bilime bakış açılarının öğrenilmesi ve ileride uygulanabilmesi açılarından önem arz ediyor."
"Yurtdışına gitmek otomatik olarak parlak bir gelecek sunmaz, sizin gittiğiniz yerde nasıl bir performans gösterdiğiniz geleceğinizi belirler"
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nden dereceyle mezun olduktan sonra Carnegie Mellon Üniversitesinde yüksek lisans çalışmalarını tamamlayan Bora Akgün, aynı üniversitede doktora programı kapsamında CERN'de araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Doktora sonrası araştırmalarına CERN'de devam eden Akgün CERN'de geçirdiği 12 yılın ardından TÜBİTAK desteğiyle Boğaziçi Üniversitesi'nde CERN ile ortak projeler gerçekleştirecek bir laboratuvar kurmak için Türkiye'ye döndü.
"Yurtdışına gitmek otomatik olarak parlak bir gelecek sunmaz, sizin gittiğiniz yerde nasıl bir performans gösterdiğiniz geleceğinizi belirler" diyen Dr. Bora Akgün, "Akademik çalışmalarım için önce Carnegie Mellon Üniversitesine sonra da CERN'e gitmenin kariyerimi ilerleten bir etki yaptığını söyleyebilirim. Bunun öncelikli sebebi ne yapmak istediğimi doğru belirleyip bu yolda kendimi geliştirmiş olmam diyebilirim. Özellikle CERN'de geçirdiğim 12 yıl boyunca bir araştırmacı olarak zor ve bir o kadar da keyifli sorumluluklarım oldu. İşler öyle bir noktaya geldi ki ben bir CERN araştırmacısı olarak çalışmaya devam etmektense, kendi alanımda ülkemin bilimsel altyapısını güçlendirmeye katkı vermek hedefiyle akademik yolculuğuma başladığım Boğaziçi Üniversitesine döndüm. Burada yapacaklarımla fark yaratabilmeyi umuyorum" diyor.
"Türkiye'de de uluslararası işbirliklerine dahil olmak mümkün"
Yurtdışında uzun süre çalışmanın kendisine çok şey kattığını ve şimdi bu birikimi Türkiye'ye aktarma zamanı geldiğini söyleyen Akgün, "Ancak bu yurtdışına gitmenin her zaman ve herkes için iyi sonuçlanacağı anlamına gelmez. Gittiğiniz yerde kişisel olarak mutlu olup olmamanızı belirleyen birçok faktör var. Mesela, yaşadığınız yerin dilini ne kadar iyi konuştuğunuz, yaşadığınız yerdeki insanların orada doğup büyümemiş insanlara nasıl yaklaştığı gibi önemli noktalar var. Ama belki de en önemlisi, gittiğiniz üniversitenin veya firmanın size Türkiye'de kalsaydınız, çalışacağınız yerden daha fazla ne sunuyor olduğu. Bu sorunun somut bir cevabı varsa ve siz bunu kendinizi geliştirmek için kullanabilecekseniz, o zaman gitmeye değer. Uluslararası bir deneyim kazanmak çok önemli ama, bu deneyimi kazanmak için illa yurtdışına gitmeniz gerekmez. Türkiye'de de uluslararası işbirliklerine dahil olmak mümkün. Nasıl ki Boğaziçi'ndeki araştırma grubumdaki öğrenciler bir CERN projesi dahilinde çalışıyor ve gerektiğinde CERN'e gidip çalışmalarına devam ediyorsa birçok üniversite ve firma da uluslararası işbirlikleri dahilinde çalışmalar yürütüyor. Böyle işbirlikleri çalışkan gençlerimize kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam sağlıyor" şeklinde konuşuyor.
https://www.indyturk.com/node/390686/haber/yurt-d%C4%B1%C5%9F%C4%B1nda-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fmak-%C3%A7ok-mu-parlak-bir-gelecek-sunuyor
Taraflı bir yazı olmuş. Tr'de hiç bir şey öyle güllük gülistanlık değil. Kimse kusura bakmasın, yaşamasak inanacağız.
Bu kadar destan yazılara gerek yok konu hakkında. Söylenecek tek cümle var. Kişiye göre değişir. Koca koca futbolcuların milyon dolarlar aldıkları kulüplerden Türkiye'ye dönenlerini de gördük kariyerini noktalayıp geleni de. Bazı insan yapar bazısı yapamaz. Yapamayana zor gelen şeyler başkasına şaka gibi gelir.
Bana sorduklarında, herkes için söylenebilecek tek şey 'dert takası'. TR'deki dertlerini gittiğin ülkedekilerle değiştiriyorsun. Daha katlanılabilir dertler ise kardasın.
@gamsizm, @benvaryaben, @makineci, @merpheus, @bojack
@gamsizm : (1) "Bana sorduklarında, herkes için söylenebilecek tek şey 'dert takası'. TR'deki dertlerini gittiğin ülkedekilerle değiştiriyorsun. Daha katlanılabilir dertler ise kardasın." görüşünüze katılıyorum
(2) "Bu kadar destan yazılara gerek yok konu hakkında" görüşünüze ise kesinlikle katılmıyorum.
Bence bu yazı kısa ve eksik.
Eksiklik 1: sizin (1) deki görüşünüz ve başka ekleyebilecekleriniz
Eksiklik 2 : Benim deneyimlerim
-Yaşantımın yarısından fazlası( 10+ yıl) dışarda geçti. (Dışardaki iş hayatım dışında) yurt dışında eğitimime ücretsiz eğitim ve kütüphane araştırma olanakları sağlandı.
Örneğin buradaki pek çok gelişmiş kütüphanenin kitaplar/araştırma olanaklarından fazlasının sunan yurt dışındaki mahalle kütüphanemin müdürü müracaatta halka hizmet sunarken bir kitap sormuştum. Bizde yok dedi ve sadece o kitabı değil, o serideki tüm kitaplar satın alınıp kütüphaneye eklendi)
-Pandemi öncesi yılda 4 ay yurt dışındaydım. 120+ ülkeye "hoşgeldiniz sizi beklettiğimiz için özür dileriz, lütfen buyrun" olarak sorgusuz sualsiz, vizesiz girdim. Pasaportumun olduğu ülkeye giriş yaptığım andan itibaren iş /ev bulana kadar sosyal yardım mümkündü.
-Dezavantajları da yok değil:
Seçeneklerin artması seçim yapmayı zorlaştırıyor. Ama bugünkü seçiminizi yarın değiştirebilme olanağı var, Pandemi biter bitmez tabii ki
Bence bir kişi sadece gittiği ülkelerdeki prosedürler, hayat tarzı mutfak gibi konularda genel bilgilendirme yapabilir. O kişi ailesinden hayatı boyunca 15 gün dahi ayrılmadıysa, yurt dışında yaşayacağı psikolojik sorun onun kendi sorunudur. Yurt dışında yaşayınca aileni özlüyorsun diye bir şey yazarsa geçersizdir çünkü kendisini bağlar. Demek istediğim oydu.
Türkiye'de masa başı iş arayanlar çoğaldı diyenler var ama üniversite bitirip marketlerde kasiyerlik yapan gençlerimiz iş bulamıyor