Yeni TBN hakkında sorular ve cevaplar

Elimizdekileri bir özetleyelim önce.
Önceki gündeme göre, (1) banttan kayıt yerine canlı yayınlanıyor (2) Hamdi abiye Can abi yerine ben eşlik ediyorum, (3) soru&cevap, ineraktif yorum belirtme ve konunun uzmanlarından görüş alma geldi.

Dolayısıyla gelen iyi kötü reaksiyonun içinde bu gruplar var, yekpare "artık kötü" ya da "artık iyi" diye bakmak yanıltıcı olur. Özellikle ilk iki maddeyi düşünürsek çok köklü ve ani bir değişim ve her değişim bir direnç oluşturur.

***Neden Canlı?
(1) banttan kayıta göre canlı yayın zorunluğu aslında doğmadı. Biz yine Hamdi abiyle discorddan konuşup hiç yorum almayıp, sonradan bunu kurgulayabilir yükleyebilirdik. Ses kesintisi vb. hataları ya da uzunluğu böylece düzeltebilirdik. Canlı olmasını özellikle birlikte istedik ki çağa ayak uyduralım ve haberlerle ilgili gelen soruları o anda cevaplayalım. Günümüzde, dünya devleri de dahil hiç bir kanalda mükemmel ve kesintisiz canlı yayın olamıyor bu işin doğası böyle. Ama alışılan bu değildi tepki bundan.

***Neden artık benimle?
(2) Yerine gelecek hiç kimsenin de olmayacağı gibi ben de Can abi değilim, farklı bir insanım ve farklı bir üsluba sahibim. Onlarca kez söylememize rağmen (size değil genele söylüyorum), programı "çok seven ve sahip çıkan" izleyiciler daha programın başını dinlemeyince şunu kaçırıyor. Ben geldim diye Can abi gitmedi, zaten gidecekti (Hamdi abinin yeni işi ve Can abinin okulu Eylülden itibaren her hafta uymadığı için) ve program ya bitecekti ya da ayda bire düşecekti.

***Ses kötü mü?
- Ses ve internet bağlantısı konusunda geliştirilecek yerler olduğunun ikimiz de farkındayız, çalışıyoruz, mesaj alınmıştır.

*** Neden çok teknik ve ayrıntılı anlatıyorsunuz?
- Her bir habere ortalama 5dk konuşuyoruz, bu eski oranlardan farklı değil. Anlattıklarımızda genelde, linkini verdiğimiz haberleri birebir size Türkçeye çevirmekten öte yorumlamak gerektiğini düşünüyorum, yoksa motomot haber okuyan bir spikerden farkımız kalmaz.

Aslında eski program da böyle değildi, orada da yorumlanıyordu. Burada farklı olan su, önceki programda Can abi haber başlıklarını okuyordu içeriği ise hep Hamdi abi anlatıyordu (Can abinin arada bazen bir iki cümle güzel yorumu haricinde). Bu aslında, başlıklara bölünmüş monologtu. Şimdi yapılan bir diyalog. Her ikimiz de başlık okuyor ve yorumluyoruz ama birbirimizi tekrar etmiyoruz. Biz sohbet için izliyoruz dendiğinde, zaten yaptığımız tam da o.

***İki kişi de yorum yaptığında dinlemesi anlaması zor oluyor sadeleştirin.
-Eğer eleştrilerin sebebi gerçekten buysa bunu düşünebiliriz ve Hamdi abi de ben de belli haberleri okuyup herkes kendi haberini sunabilir öteki başlık okuyabilir. Haftalık Gündem Değerlendirmesindeki yapı da bu aslında dikkat ederseniz.

***Her konu sürekli psikolojiye çekiliyor.
Aslında algısal değil objektif olarak bakarsak öyle değil. Cevdet zaten psikolog her şeyi psikojiyle anlatıyor diye düşünürsek öyle gelir  (bu da psikolojik özür diliyorum, burada çekmek zorundayım sorun orada çünkü). Haberlerimizin genelde 1-2si psikoloji/sinirbilim/etoloji/nöroloji alakalı oluyor (eskisiyle aynı veya daha az oran). Teknik haberleri anlatırken psikolojiye girdiğimi düşünmüyorum. Farkında olmadan oluyorsa (meslek hastalığı) haklısınız, gösterin düzeltirim... Her hafta hem Hamdi abi hem ben haber ekliyoruz listeye ve psikoloji haberlerini ben eklemiyorum kesinlikle

*** Ortalama izleyici 10k dan 7k ya düştü, dislike oranları yüksek, izleyicinin sesini duymuyorsunuz, izleyiciye rağmen iş yapıyorsunuz.
İzleyici sayısı ve dislike oranı benim için (zannediyorum TeknoSeyir için de öyle) bir içerik kalitesi belirteci değil. Öyle olsaydı, Enes Batur'un kalitesini hiç birimiz sorgulamazdık. Kalite değil ama varolan izleyicinin istediği şey bu değil derseniz bu anlama gelebilir evet. Bunun için, yukarıda dediğim gibi anlatımı diyalogdan kontrollü monoloğa çevirebiliriz ya da teknik sorunları çözmeye çalışabiliriz ama kendi üslubumu ve karakterimi değiştiremem ne yazık ki. Hamdi abiyle amacımız, haftalık izlendikten sonra bir daha geri dönülmeyecek şekilde bir aktuel geçici video yerine, izleyenlerin ufkunu açan, bilimle ilgili sorularını sorabilecekleri ve akıllarının bir köşesine bir bilgi kalacak bir program yapmak. Tamamen konu anlatmak, bilgi vermek ders anlatmak değil, en başta ben öyleydim artık ona dikkat ediyorum mesela.
İzleyiciye rağmen bir iş yapmıyoruz aslında programın devam etmesi için uğraşıyoruz, bir önceki argümanı doğrı kabul ederek yine cevap verirsem, izleyicilerimizin sadece %30'unun istemediği bir şekilde yapıyoruz. Bu azınlık için de geri kalan tek çare olan programı bitirmek ikimiz de istemeyiz.

Uzun oldu ama, ara ara duyduğum soru gelen hususları yazmak istedim. Belki blog olarak koyarım, üyeler yorumlara link olarak cevap gönderir. Ben tamamını okumuyorum ve yetişemiyorum ona zaman yok.

Saygı ve sevgilerle...

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 4 / 7
  • Samed @samedyavuz

    Teknoseyir izleyici yenilik istemeyen Osmanlı tebaası gibi. Can abi'nin sadece başlıkları okuyup Hamdi abinin haberleri anlatmasını yerine yani bir haberde tek bir yorum olmasına yerine bir haberde iki yorum olması çeşitlilik ve dinlenebilirlik açısından zannımca çok daha iyi.

  • ersoy @ersoy

    Bence de fena gitmiyor, zamanla alışılır. Sırf canlı seyretmek için Twitch hesabı açtım 🙂 ama yakalayamıyorum bir türlü. Youtube'dan banttan devam

  • Vefa @buff

    ben seni teknoloji ve bilim notlarındaki arkadaşa çok benzetiyorum

  • Bezmialem @bezmialem

    Beğenmezliğini ifade etmeye çalışan insan kitlesinin eleştirme değil fikir beyan etme ile ilgili asgarilerden bile mahrum olması ülkemiz gerçekliğidir. Yığının, bilginin doğru veya yanlış olabileceği hakkında bile bilgisi olmadığından bilimsel bilginin ne olduğu hakkında fikri de yoktur.

    Eğitiminin en az yarısını kopyayla, çalmayla, intihalle bitiren bir kitlenin hezeyanlarına fazlaca cevap vermişsiniz.

Cevdet Acarsoy paylaştı.

Nükleer enerjiyle ilgili Hamdi Bey’in son teknoloji gündemi videosunda paylaştığı Michael Shellenberger sunumu üzerine bir iki düşüncemi paylaşmak isterim. Hamdi Bey ve havacılık videolarını beğenerek izlediğim sevgili Cevdet Bey merak etmesin, son derece yapıcı olacağım 🙂 @hkellecioglu @acarsoy-cevdet

Twitter’da da aktif olarak kullandığı bir hesabı bulunan Michael Shellenberger aslında ilgiye değer bir kişilik. Sıkı bir nükleer enerji karşıtı olarak başladığı sosyal aktivistlik kariyerine, kendi ifadesiyle “Greenpeace ve benzeri çevreci olduğunu söyleyen kuruluşların nükleer enerji karşıtlığı görüntüsü altında insanlığı kömür ve sözde ‘çevreye saygılı fosil yakıt’ satıcılarının ağına düşürdüğü”ne kanaat getirerek eşit derecede sıkı bir nükleer enerji destekçisi olarak devam eden, “Breakthrough Institute” ve “Environmental Progress” adında iki kuruluşun kurucuları arasında yer alan bir kişi. Nükleer enerjinin karbon salınımını azaltmak için “kaçınılması mümkün olmayan”, “alternatifsiz” ve “temiz” bir enerji olduğunu, güneş ve rüzgar enerjisi gibi “kararsız” yenilenebilir enerjilerin yaklaşmakta olan e-araç devrimini beslemekte yetersiz kalacağını öne süren, Greenpeace ve benzeri örgütlere bu çerçevede “çevre düşmanı” muamelesi yapan Shellenberger, TED konuşmasındaki munis ve sempatik tavrının aksine, sosyal medyada son derece tavizsiz ve saldırgan bir tavırla eski yol arkadaşlarına eleştiri sınırlarını zorlayan nitelemeler yapıyor, bunu da “sonuç almak için bu yöntem kaçınılmaz, bu sayede yaşadığım Kaliforniya’da kalan tek nükleer santralin kapatılmasını engelledim” diyerek savunuyor. Bunu halka açık Twitter adresindeki tweet ve yanıtlar sekmesinden İngilizce bilen arkadaşlar kendileri de görebilir: https://twitter.com/shellenbergermd

 

Kendisi gibi nükleer enerji savunucusu olduğu halde bu tavrını yapıcı olmamak ve çevre duyarlılığı olan kitleyi kendisine yabancılaştırmakla itham eden bir takipçisini ise “trol olmak”la suçluyor. Adı geçen takipçisi bunun samimi düşüncesi olduğunu bir biçimde bay Shellenberger’e ifade edebildiğinde ise “amaçlar yöntemleri meşru kılar” olarak özetlenebilecek bir gerekçelendirme yapıyor.

Bunları şu nedenle anlatıyorum: Sosyal medyada içerik üreticileri, sosyal politikalar konusunda görüş bildiren “YouTuber”lar veya blog sahipleri bazen kendilerini hatalı olarak ayrıcalıklı bir “müstahkem mevki”de konumlanmış gibi hissetmeye başlayabiliyor. Eleştirilerin “yapıcı” olma kriterlerini kendisinin belirlediği dar bir marja sıkıştırıp bunun dışında kaldığına inandığı kişileri “trol” olarak yaftalamaya hatta geniş takipçi kitlesinin önüne atarak sanal linç ettirmeye çalışanları da görüyoruz. Bu gibi kişileri ünlü Urban Dictionary sitesi “sosyal adalet savaşçısı” olarak adlandırarak gayet güzel tarif etmiş:

 

Oysa sevgili Cevdet Bey’in de çok iyi bildiğine emin olduğum gibi aslında sosyal medyada (maaşlı olanlar hariç) troller ve diğerleri gibi keskin ayrımlar bulunmuyor. Hem içerik üreticileri hem de tüketici ve yorumcuları zaman zaman “trollük” olarak özetlediğimiz davranış kalıbına başvurabiliyorlar. Dahası, trollük tersinden bir “önleyici saldırı, preemptive strike” aracı olarak “çıkıntılık” ettiği ve “içerik üreticisinin mevkiine tehdit algısı yarattığı” gerekçesiyle bir sopa olarak da sallanabiliyor kitleler üzerine. Bu davranış kalıbını özellikle Twitter’da en ufak eleştiriye trollük diyen birkaç bin takipçili yarı-ünlülerde gözleyebilirsiniz.

Michael Shellenberger’a dönecek olursam, nükleer enerjinin yenilenebilir enerji teknolojisi daha iyi bir noktaya gelinceye kadar elimizdeki en temiz enerji alternatifi olduğunu iddia eden ve bunu bazı verilerle destekleyen bu kişi başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkede de tartışma yaratmış durumda. Kullandığı verilerin elde edilmesi (metodoloji) ve sunumuyla ilgili bazı sıkıntılar da olsa aslında Greenpeace ve Yeşiller Partisi gibi oluşumların temiz enerji tartışmasında takındığı tutuma getirdiği bazı eleştirilerde haklılık payı var. Örneğin Greenpeace, atık sorunu çözülse ve hatta atığı neredeyse sıfıra indirebileceği öngörülen füzyon santrallerine geçilse dahi nükleer enerjiye karşı olacağını söylüyor. Oysa bu durumda en azından yenilenebilir enerji teknolojisi verim ve birim maliyet olarak çok daha geniş kitlelere ulaşıncaya kadar böyle bir “yeni” nükleer enerji yaklaşımı geçiş dönemi çözümü olmaya (bence) aday. Öte yandan Bay Shellenberger’ın sosyal medyada ve genel olarak “sevimli gözükmesi gerekmeyen”, “filtreli olmayan” ortamlarda takındığı “ben bilimin sesiyim, siz ise bilim karşıtı ‘dünya düzdür’cülersiniz” tavrı, hem aslında dediklerini en iyi anlayacak çevreye duyarlı kitleyi kendisine yabancılaştırıyor hem de “acaba nükleer enerji lobileri tarafından fonlanıyor mu” şüphesini bu insanların aklına ekiyor.

Buradan sözü bilim ve teknoloji videolarını beğeniyle takip ettiğim Hamdi Bey’in konuya yaklaşımına bağlamak istiyorum. Kendisi nükleer enerji konusunda Michael Shellenberger benzeri bir yaklaşımı benimsiyor ve bunu kendi hazırladığı içerikle istediği biçimde aktarma hakkına (şüphesiz) sahip. Gerek bu haftaki gerekse daha önceki teknoloji gündemlerinde nükleer enerjiyle ilgili haberlere yer vermesinden konuya özel bir ilgisinin olduğu sonucuna varmak zor değil. Ancak kullanıcıların moderasyon gözetiminde yorum yapabildiği ve kullanıcı etkileşimine özel bir önem verdiği bilinen Teknoseyir gibi bir sitede, farklı görüşten ve konuştuğu konuyu ilk kez Teknoseyir videolarıyla duymamış olan kişilerin de bulunabileceği varsayımıyla hareket edilmediğinde “yapıcı olmayan” bir monolog ortamıyla karşı karşıya kalınabiliyor. Hamdi Bey’in buradaki tavrı kasıt olmadığına inansam da Bay Shellenberger’in kendi kendine bahşettiği “social justice activism”iyle bazı açılardan paralellik gösteriyor. Dünyada henüz sonuçlanmamış onlarca yıllık “temiz enerji” tartışmasına, bağnaz engizisyona girişen Galileo fedaisi halet-i ruhiyesiyle değil konunun iç politikayla da ilgili yankıları olan bir “arı kovanı” olduğu bilinciyle yaklaşmak çok daha iyi olurdu. Sonuçta Türkiye’de yaşıyoruz ve teknolojilerin düzgün regülasyonu için insan faktörünün ne kadar kilit önemde olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz. Bu insan faktörü birinci basamak çalışandan her kademede yöneticilere uzanıyor ve çoğu zaman teknolojinin teorik güvenlik paradigmasını “override” eden, aşan pratik sonuçlarla kendini ortaya koyuyor, manifeste ediyor.

Son olarak konuyla ilgili kendi görüşümden bahsetmek isterim. Ben nükleer enerjinin Türkiye’de kullanılmasına karşıyım. Bunu nedenleriyle birlikte uzun uzun başka bir yazıda açıklamak isterim ancak bu yazının odak noktası bu değil. Teknoseyir gibi siyaset ve din benzeri konuların konuşulması (arasında benim de bulunduğum) büyük bir çoğunlukça arzu edilmeyen bir sosyal medya platformunda, kaçınılmaz olarak siyasi “reperküsyonlar”, tartışmalar ortaya çıkaracak olan nükleer enerji gibi bir konunun sınırları çizilmiş “mevkiler”den karşılıklı yaftalamalar ekseninden anlatılması yerine, aşağıda linkini paylaşacağım iki videoda yapıldığı gibi artı ve eksiler ekseninden anlatılmasının daha yapıcı ve diyaloğu teşvik edici olacağına inanıyorum:

https://www.youtube.com/watch?v=HEYbgyL5n1g

https://www.youtube.com/watch?v=pVbLlnmxIbY

(Türkçe altyazılara her iki videonun da ayarlarından erişilebilir.)

Ancak elbette takdir her zaman içerik üreticisinindir, ben sadece yorum özelliği aktif bırakılmış bir teknoloji sitesine görüşümü yazıyorum. Levent Pekcan, Murat Gamsız ve Hamdi Kellecioğlu’nun her üçünü de ilgi ve beğeniyle takip ediyorum, bunu da tekrar etmek isterim. Sizin kalitenizde ve içtenliğinizde içerik üreten teknoloji sitesi bulmak git gide zorlaşıyor. Umarım sizi uzun yıllar izleyebiliriz. Bu yazının da bu bağlamda değerlendirilmesini rica ediyorum.

#teknoseyir #nükleerenerji #temizenerji #shellenberger

BeğenFavori PaylaşYorum yap
  • Cevdet Acarsoy @acarsoy-cevdet

    Merhabalar, sundugunuz farkli bir bakis acisi (ki en kiymetli buldugum nokta da bu) ve su gibi akan uslubunuz icin tesekkur ederim. Bastaki ad hominem disinda (bana oyle geldi yaniliyor olabilirim) yaziniza katiliyorum. Troll derken aslinda kastedilen belli siyasi partilerim icin ucretli/ucretsiz organize hareket eden kotu yorumculari kastetmistim aslinda videoda fakat mizahi anlamdaki trollere de gitmis atıf, haklısınız.

Neden videolar yayınlandığı anda dislike geliyor?

Bir soruya verdiğim yorum cevabından alıntılıyorum.

İnternet üzerindeki saldırganlık son zamanlarda araştırılan konulardan biri. (http://www.scientificamerican.com/article/why-is-everyone-on-the-internet-so-angry/)
Scientific American’da çıkan makalede bu konuda yapılmış araştırmalarda saptanan bazı sebepleri listelemişler. Yani insanlar neden kaba, saldırgan ve kırıcı yorumlar yazıyor ya da beğenme esasına bağlı olmadan “dislike”a basıyorlar?

1. Öncelikle “Sosyal Medya Bağımlılığı” videosunda da biraz bahsetmiştik, insanlar internette anonim şekilde bulunuyorlar. Son zamanlarda gerçek isim kullanımı isteyen sosyal medya siteleri artsa da buraya sahte isim girmek çok kolay. İşte bu anonimliklerinden ötürü, gerçekte yapacaklarından çok daha fazla saldırganlık gösterebiliyorlar çünkü bunu yapanın kim olduğunun bilinme ihtimali çok az. Yani dislike tuşuna Cevdet Acarsoy bastı denmiyor. Dense bile tek tek kimse bunu kontrol etmiyor.

2. Öfekli oldukları objeyle aralarında çok mesafe bulunması. Diyelim istediği video yayınlanmadığı için TeknoSeyir’e kızdı, bu durumda teknoseyir yaşayan bir kişi değilmiş gibi, kendinden uzakmış gibi gözüktüğü için kötü bir eylem yapılırken vicdani bakılmama ihtimali daha yüksek. Genelde izlemeden dislike’a basmanın amacı, öfke objesine zarar vermek olduğu için, o zarardan hangi insanların etkilendiği düşünülmüyor, genel olarak cansız teknoseyir objesine zarar verilmiş gibi oluyor.

3. (Bu madde yapılan yorumlarla alakalı dislike’ı kapsamıyor ama) Genelde yazarak çirkinleşmek sözlü şekildekinden daha kolay geliyor. Bir yorumu yazıp tekrar okumadan yollamakla, konuşma sırasında söylediğimiz şeyi kendi kulağımızla duymak aynı değil. Birinde öfke objesiyle birebir yüz yüze muhattapsınız ve anında cevap alabiliyorsunuz fakat yorumlarda ya da yazılı notlarda öyle değil, ben öfkemi göstereyim cevabı da duymayayım denebilir.

Makaleye ek olarak kendi görüşlerim;
-- TeknoSeyir genelde öfke içerikli yorumlara cevap ya da prim vermemekle bilerek veya bilmeyerek iyi bir yol izlemiş oluyor. Çünkü öfkeli bir yorumla bir video isteği yapılıp da sonra o video cevap olarak yayınlansa öfkeli davranmak pekiştirilmiş (ödüllendirilmiş) olur.
-- TeknoSeyir’e olan öfke, konuyla alakasız bir videoya izlemeden dislike basmak olarak yansırsa bu siteye küçük bir ceza olur fakat nasıl düzelteceklerini de söylemediği için dislike’ı yapan amacına ulaşmamış olur.
-- En doğrusu, öfke veya herhangi bir duygu yüklemeden, istenilen içeriğin yorumlarda düzgünce belirtilmesidir. Şahsen çalışma ortamlarında birkaç sefer bulunmuş biri olarak, o düzgün yazılmış yorumlar dikkate alınıyor fakat cevapları hemen gelemiyor. Bu durumda düzgün yazan hemen cevap alamayınca işe yaramadığını düşünüyor, burada yine en doğrusu o yorumların altına yazılan “yakında gelecek ya da not aldık” gibi bildirimler olur.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 4 / 11