Bayram'dan sonra Ubuntu incelemesi ile görüşmek üzere dediğim bir durumu hatırlıyorum da aradan epey zaman geçmiş 🙂 Yine de bayramdan sonra olduğu için sözüm de durduğumu düşünüyorum.
O zaman dan bu zamana derenin altından çok sular aktı. Dolayısıyla sonunda süper çalıştırdığım Ubuntu'yu silmek zorunda kaldım. O da yeni aldığım televizyonun yok Miracast'tir yok Intel WiDi dir zımbırtılarını denemek içindi. O gün anladım ki tek başına Linux dağıtımı kullanmak biraz sıkıntılı. Çantanızın bir yerinde acil durumlar için her zaman bir tane Windows bulundurmak lazım. En azından Linux dağıtımları Mac OS X popülerliğine ulaşana kadar.
Derenin altından çok sular aktı dedim ya, işte o zamandan beri Ubuntu kaldırmak yetmedi. Kaldırdım tekrar yükledim ve önce ki o fanın huzur verici sessizliğini hissedemedim. O yüzden tekrar sildim ve Windows 8.1 ile yola devam ettim. Bir de yanına Windows 10 yükledim. Lakin gel zaman git zaman ben artık sıkılmaya başladım. İşlerimi yaparken verimli olamıyordum. Alışmışım Linux'e bir kere, alışmışım uçsuz bucaksız deryalara, gönül rahat eder mi tekrar bir kafeste? Etmez. Bunun üzerine, hazır Linux Mint 17.1 Rebecca çıkmışken hem Mint deneyeyim hem de Linux'e kavuşayım amacıyla Mint yükledim. Şu anda Ubuntu incelemesini Mint üzerinden yazıyorum. Ama unutmayın her zaman çantanızda bir Windows şart. Dolayısıyla o da şu anda duruyor köşe de. İncelemeye uzun bir giriş olduğunun farkındayım ama bu küçük hikaye, git gelleri ve Linux kullandıktan sonra ne hissedeceğinizi az çok anlamanızda yardımcı olmuştur düşüncesindeyim.
İnceleme teknik kelimelerden uzak olacaktır. Bunun yerine daha sade bir dil kullanacağım. Ubuntu'nun asıl incelemesine başlamadan önce acemi, bilgili, profesyonel ve meraklı olmak üzere 4 bölüme ayırdığım bir bölümü yazmak istiyorum. Bu bölümde, ne bekliyorsunuz ve ne bulacaksınız? Sorularına yanıt olmaya çalışacağım. Ondan sonra asıl incelemeye geleceğiz.
Ubuntu ile ilgili ön yargınız var ise onu şöyle tozlu raflarınıza koymaya hazırlanın derim. Zira Ubuntu, platform bazlı spesifik ihtiyaçları olmayan kişilerin geçmekte tereddüt etmeyeceği bir işletim sistemidir.
Acemi
Bu yazının bu bölümünü okuyan kişilerin daha çok internette sörf yapan, office ile belgeler hazırlayan, müzik dinleyen, e-postalarına bakan ve ihtiyaçları bu klasmanı pek aşmayan kişiler olduğunu varsayıyorum. Elbette böyle bir kullanıcı ise ne diye Linux'e geçmek istesin veya bu incelemeyi okuyacağını nereden çıkarttın? Gibi sorularınız olabilir. Bende diyorum ki asıl o zaman geçmek için daha çok nedeni vardır. Hemen hemen herşeyin ücretsiz bir alternatifi olduğu ve Office vb. Programlar için tonca para vermeye gerek duymadığı bir platform. Neden geçmesin? Üstelik işletim sistemi de ücretsiz. Daha ne olsun?
Şöyle küçük bir not'da düşeyim. Linux kullanacak kişi azda olsa bu deryalara meraklı kişi olması lazım. Ha öyle değilse aynı Windows'u başkasına kurdurduğu gibi, Ubuntu'yu da başkasına kurdurabilir. Başarılı bir kurulum ve sonrasında yapılması gerekenlerin yapılması sonucu aynı Windows gibi kullanmaya devam edebilir. Bu grupta ki kişiler Windows'ta dahi sorun olsa Google'lamaz onun yerine yan komşu Ayşe hanımın oğlu, Hakanı çağrır. Bu konuyu da açıklığa kovuşturduktan sonra devam edelim.
Yukarı da ki paragrafta bahsedilen siz iseniz ve Linux ismini bir yerden duymuş ve merak ettiyseniz, hatta denemek istiyorsanız, sizin için en iyi Linux dağıtımı Ubuntu'dur. Basit bir kurulumun ardından, kullanmaya başlayabilirsiniz. Ubuntu'nun sorunsuz bir dünya da olduğunu söylemek çok ütopik bir yaklaşım olacaktır. Dolayısıyla elbette problemleriniz olabilir. Lakin bunun çözümleri de vardır. İsterseniz Google'layarak çözüme ulaşırsınız isterseniz her zaman ki gibi bileni çağrırsınız. 🙂
Güzel bir tasarıma ve bağımlısı olacağınız bazı güzel özellikleri de içinde barındıran ek işlevlere sahip ücretsiz bir işletim sistemine hoşgeldiniz.
Bilgili
Bilgili insanlar'dan kastım, bu alanda bilgisi olanlardır. Yoksa bilim adamı ol fark etmez.
Eğer bilgili olduğunuz kadar azcıkta merak varsa ve bu yazıyı okuyarsanız demek ki Linux ile ilgili bir şeyler arıyorsunuz demektir.
İlk önce kullandığınız uygulamalar ne kadar vazgeçilmez? Bu soruya kendiniz cevap verin. Cevap vazgeçilebilir ise devam edelim. Yoksa burayı okumaktan vazgeçin 🙂 Hemen internetten kullandığınız uygulamaların Linux'de bulunup bulunmadığına, bulunmuyor ise alternatifleri var mıdır? Var ise ihtiyaçlarımı karşılayabilir mi? Tüm bu sorulara cevabınız olumlu ise Windows'u üvey evlat yapmaya hazırsınız demektir. Evlatlıktan sakın atmayın. Yazık olur. Her zaman diyorum, hala Windows can kurtaranız olabilir. O yüzden sakın herşeyi silip tek başına Linux kullanmayı düşünmeyin. Çünkü bir gün bir şey çıkacak, veya bir şey alacaksınız, onun çalışması için tek çare Windows'dan geçiyor. Ee böyle olduğu zaman her şey sil baştan olacaktır ve hem zaman kaybı, hem de bir sürü çile çekeceksiniz. Hiç gerek yok ve tavsiye de etmiyorum.
Sorulara geçer cevap verdiyseniz, sınavı kazandınız demektir. Acemilere söylediğimi söylüyorum hoşgeldiniz 🙂
Profesyonel
Sizler için şöyle “sudo apt-get install” ile başlayan cümleler kurmak isterdim ama siz zaten biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum. Hiç böyle atraksyonlara gerek yok diyerek devam edelim.
Sizler eğer okumadıysanız, Bilgili bölümünde ki 3. paragrafı okuyup öyle gelin. Zira aynı şeyleri yazmayacağım.
Efendim profesyonel olabilirsiniz ama kendiniz şu soruyu sorun. Sorunlar ile başa çıkmaya hazır mıyım? Alışkanlıklarımı değiştirebilir miyim? Bu soruların cevabı olumlu ise sizde Linux'e hoşgeldiniz. Size uygun dağıtımı indirip kullanmaya başlayabilirsiniz. İster Linux Mint, ister Ubuntu...
Oyuncular
Uzak durun!
Meraklı
Efendim, siz meraklısınız, yani illaki kuracaksınız Ubuntu'yu ya da Linux Mint'i hatta tüm işletim sistemlerini deneyeceksiniz. Yeri gelecek bilgisayar açılmayacak, yeri gelecek donacak, çökecek, fanlar deli gibi çalışacak. Yani siz meraklısınız. Benim gibi. Bazen düşünüyorum yeteri kadar meraklımıyım? Diye. Benden daha meraklıları gördükçe kıskanıyorum, imreniyorum. Sizleri bunlarla uğraştırmayarak direk Ubuntu incelemesine alalım.
Ubuntu 14.04.1 İncelemesi
Ubuntu yaklaşık 10-15 dakika da kuruluyor. Kurulduktan sonra mutlaka yapılması gerekenler var. Zira öteki türlü pek hoş olmuyor en azından benim için.
Ubuntu kurulduktan sonra eğer dizüstü kullanıyorsanız solda bulunan barda ki simgelerin büyüklüğü gözünüze çarpacaktır. Benim hiç hoşuma gitmiyor o büyüklük. Hemen ayarlardan simge boyutunu 32'ye getiriyorum. Belki benim bilgisayarın çözünürlüğü ile alakalıdır bilemiyorum ama simgeler her boyutta canlı gözükmüyor. Örneğin 34'te biraz bulanık gözüküyor. 32 de ise keskin.
Simgelerin boyutunu ayarladıktan sonra ilk işim Ubuntu varsayılan temasını Numix teması ile değiştirmek oluyor. Yanlış anlaşılmasın Ubuntu'nun temasının kötü olduğunda değil, sadece ben biraz daha flat bir tasarım anlayışını sevdiğimi için Numix temasını yüklüyorum. Ubuntu'da sevmediğim hatta tüm Linux dağıtımlarında sevmediğim tek ortak şey ikonlar. Gözüme çok çirkin geliyor. O yüzden hemen yine Numix ikonlarına koşuyorum ve yüklüyorum. Böylece tasarım sorunumu çözmüş oluyorum.
Yazdıklarımdan anlayacağınız gibi Ubuntu beni, varsayılan hali ile pek tatmin etmiyor. Ubuntu'yu incelediğim için Ubuntu diyorum ama tüm Linux dağıtımlarında bu geçerli. Varsayılan olarak hoşuma gitmiyorlar. Allah'tan Numix var. İşte burada Linux'un en hoşuma giden yanı öne çıkıyor. İstediğim temayı yükleyip istediğim kişileştirmeyi yapabiliyorum. Bu bazı dağıtımlar da çok daha özgürce olmasına rağmen Ubuntu gibi bazı dağıtımlar da da kısıtlı olabiliyor.
Unity arayüzünü şahsen seviyorum. Gayet hoş, güzel bir tasarıma sahip. Ubuntu font'una bir sempatim var. Bence gayet güzel görünümlü bir font. Pencerelerin kenarsız olmasıda tasarımı daha güzel yapıyor. Tasarım konusunu burada kapatalım.
Ubuntu'da ve diğer dağıtımlar da en hoşuma giden şey çoklu masaüstü özelliği. Çok işime yarıyor. Ubuntu'dan daha çok Linux Mint'in çoklu masaüstüsü daha verimli benim için. Bunun ek işlevler Ubuntu'yu sevmemi daha da çok sağlıyor.
Gelelim sürücü konusuna. Şimdi daha önce ki sürümler de(13.10, 13.04, …) Ek sürücüler aracılığı ile sürücü yükleyemiyordum. Dolayısıyla bir fan çalışıyordu akıllara zarar. Sanki masaüstü. Ama Nvidia desteğinin artmasıyla beraber artık direkt sürücümü arayüz yardımıyla yükleyebiliyor ve kullanıma başlayabiliyorum. Optimus teknolojisi hala tam olarak desteklenmiyor. Yani Windows'ta ki gibi oyun açınca otomatik devreye girip, kapatınca yerini dahili grafik kartına bırakmıyor. Nvidia sürücüsünü yükledikten sonra Nvidia ayarlarından dahili veya harici grafik kartları arasında seçim yapabiliyorsunuz. Seçiminizin aktif olması için oturumun kapatılması ve tekrar açılması gerekiyor. Prime Indicator(Türkçesini tam uygun çeviremedim ama gösterge, bildirici gibi anlamlara geliyor) aracılığı ile dahili ve harici grafik kartları arasında hızlıca geçiş yapabiliyorsunuz. Bu araçları yüklemeyi daha sonra bir rehber yaparak anlatmayı düşünüyorum. O yüzden şimdilik bunları geçelim. AMD biraz sıkıntılı. AMD kullanmadığım için bu konuda AMD kullanıcıları için pek bir şey söyleyemiyorum.
Ubuntu performans olarak gayet tatmin edici. Yani Windows neyse Ubuntu'da o. Öyle Ubuntu'nun süper hızlı bir şey olduğunu düşünmeyin. Belki biraz daha az sistem kaynakları tüketiyor olabilir ama Ubuntu Unity ile Windows arasında öyle aman aman bir fark yok. Sadece kendi sistemimde gözlemlediğim kadarı ile dosya yöneticisi Windows'tan daha hızlı.
Ubuntu 14.04.1'i ilk yüklediğimde ilginç bir şekilde fan çok sesssizdi. Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açılmıştı 🙂 Ama ikinci yükleyişimde maalesef öyle olmadı. Gerekli ayarlar ile güç koruması moduna alıyorum bu sefer fan sessiz çalışıyor ama bu sefer de performans sıkıntıları oluşuyor. Bu fanla ilgili hep bir şansızlık sürüyor Linux dağıtımlarında. Şimdi Mint kullanıyorum ve sorun yok. Dolayısı ile hiçbir şekilde silmeyi düşünmüyorum Mint'i 🙂
Windows'ta ki yazılımların alternatifi mutlaka vardır. Aynı işlevsellikte olmayabilir. Örneğin Gimp, Photoshop alternatifi bir grafik editörü. Lakin kullanmak tabiri caizse ölüm! Gimp'in aksine Adobe Illustrator alternatifi olan Inkscape daha kullanışlı bir arayüze sahip. Eğer Adobe uygulamalarını devamlı ve profesyonel olarak kullanıyorsanız Ubuntu veya herhangi bir Linux dağıtımından uzak durmanızı tavsiye ederim.
Bundan 1-2 yıl önce yazılım arayüzleri oldukça karmaşıktı. Eğer Teknoseyir'in Ubuntu incelemesini izlediyseniz Hamdi beyinde söylediği gibi karmaşık arayüzlere sahiplerdi. Ama şimdi yavaş yavaş bu değişiyor ve Linux yazılımları da güzel arayüzler ile karşımıza çıkıyor. Windows 95'ten kalma simgeler, arayüzler artık yok denecek kadar az. Elbette hala varlar ama alternatifleri de var.
Ubuntu'da bulamadığınız bir Windows yazılımını yüklemek istiyorsanız Wine gibi uygulama katmanlarını kullanabilirsiniz. Bu sayede .exe uzantılı yazılımları yükleyebilirsiniz. Ama ne kadar performans sağlar bilemiyorum. Windows'ta ki gibi olmayacağı aşikar. Pekte tavsiye etmiyorum açıkcası. Mutlaka bir alternatifi vardır.
Ubuntu oyunlar da, Valve sağolsun artık iyi durumda. Çok mu iyi? Bana göre iyi, ama bir oyuncuya(gamer) göre iyi değildir. Ben daha çok bağımsız oyunlar oynayan birisi olduğum için ve bunların genelde Linux desteği olduğu için ben rahatım. Ama kendinizi sıkı bir oyuncu olarak görüyorsanız ve genelde oyun oynuyorsanız pek yüklemenizi tavsiye etmem. Yani oyun oynamadığınız zamanlar Ubuntu kullanırsın ama çoğu zamanını oyun oynayan kişilere göre gereksiz olur diye düşünüyorum.
Oyun performansları Windows'a göre biraz düşük oluyor ama gözle görülür bir etki etmiyor. Bu da büyük ihtimal oyunların Windows'tan port edilmesi yüzünden oluyordur.
Son olarak bazı sorunlara değinmek istiyorum. Harici harddisklerimizin bağlantısnı bilgisayarımız ile kesmeden önce bir güvenle kaldır diye bir seçenek olur. Bunun sayesinde diske giden güç güvenle kesilir ve sizde gönül rahatlığı ile çıkartırsınız. Veri kaybı ve sorunlara sebep olmamak için bu gereklidir. Ubuntu'da bunu yapamadım. Doğrusunu söylemek gerekirse pekte uğraşmadım. Sorun hem USB 3.0 hemde USB 2.0 da oluyor. Ama USB 3.0'a taktığım zaman kesinlikle güvenle çıkartamıyorum. Gücü hiçbir şekilde kesmiyor. Bunun yerine USB 2.0'a taktığım zaman genelde gücü kesiyor. Ama ara sıra orada da kesmediği oluyor.
Eğer dual-boot olarak yüklediyseniz yani hem Windows (8 ve sonrası) hem de Ubuntu kurulu ise bazı sorunlar oluyor. Şöyle ki eğer Windows'u kapatıp Ubuntu'yu açarsanız NTFS şeklinde biçimlendirilmiş diskleri açamazsınız. Sorunun çözümü Windows'u yeniden başlatıp Ubuntu'ya geçmekten geçiyor.
Başka bir ilginç sorun ise hoparlörler ile ilgili. Nadir yaşanan bir şey lakin benim başımda bu dert var. Bu sadece Ubuntu'da değil denediğim diğer dağıtımlar da da bulunan bir sorun. Şöyle ki, Windows açtıktan sonra Ubuntu'ya geçerseniz, ister Windows'u yeniden başlatın ister kapatın ve Ubuntu'yu açın fark etmez. Hoparlörlerin bir tarafı çalışmıyor. Yani solo ses veriyor. Çözüm için oturumu kapatıp açmak veya uyku moduna alıp çıkmak gerekiyor. Bunun için hata kaydı oluşturdum ama sonuç yok.
Bu hoparlör sorunu büyük ihtimal sürücünün Windows açıldıktan sonra Ubuntu'da ilk açılışta tekrar açılmamasından kaynaklanıyor. Sürücü, oturumu kapatıp veya uyku moduna alıp çıktıktan sonra aktif hale geliyor. İlginç ama bir sorun 🙂
Evet incelememizin sonuna geldik. Oo çok uzun bir inceleme olmuş bu 🙂 Ubuntu kurduktan sonra yapılması gerekenleri ayrı bir inceleme serisi yapıp yayınlamayı düşünüyorum. Aynı şekilde gerekli yazılımlar, faydalı ve tavsiye ettiğim yazılımların da bulunduğu inceleme yapacağım. Zaman buldukça o incelemelere eklemeler yaparak yeni yazılımlar ekleyeceğim. Böylece iyi bir kaynak olur düşüncesindeyim. Onlar da inceleme yapmayacağım. Sadece yazılımlar ve ne işe yaradığı yazılmış olacak. Bu kadar.
Ekran görüntüleri çok önceden aldığım görüntüler. Şu anda kullanmadığım için yeni çekip koyamadım. Ayrıca 1.fotoğraf harici diğer fotoğraflar benim özelleştirdiğim masaüstümün fotoğraflarıdır.
Zaman ayırıp okuyan herkese teşekkür ederim. Umarım faydalı olmuştur.
#Linux , #Ubuntu , #GNULinux , #GNULinuxDünyası
Peki SO nun bu konudaki yaklaşımı nasıl?
Eskişehirde fiber yazısınada yazmıştım. Sokağımızdan fiber geçti. Ancak bulunduğum apartman küçük sadece 7 daire var çoğu öğrenci apartman yönetimi die bişiy hak getire!.
SO Eskişehirde uygulamaya başladığında bizim gibi müşterilerine nasıl bir fiber hizmeti vericek yada vericekmi? @horizon
Eskişehire kurulan alt yapı FTTh yani GPON. Ancak bulunduğunuz apartmana gelir mi gerçekten şuan için bişey söylemem yanlış olur. Eskişehirde öncelik ile yaygınlaşması lazım şimdilik açıkcası merkezi ve rezidans,site gibi yerleşim yerlerine sunulacak. Ancak şöylede bir şey var evin önündeki sokakta çalışma yapıldı ve evin kapısına doğru kazı yapılıp resimdeki gibi bir şey var ise kapının önünde alt yapı gelmiş demektir. (Resim gerçekten Eskişehir'den bağlar civarında alt yapı yapıldıktan son çekmiştim.)
İzmir'de SuperOnline yanlış hatırlamıyor isem FTTh(Fiber to the home) kullanıyor
Bölgeye göre değişmekte İzmir'in her yerinde FTTh kullanılmıyor. FTTb kullandığmız yerler de mevcut. Ancak yeni yapılan bütün altyapılar GPONla bağlantı sağlanıyor.
ttnet in fiber altyapısı olan bir binada superonline fiber alma şansımız olmuyor mu ttnetin adsl hatlatını kullanabiliyorlar fiberi ortak kullanma yok mu acaba
Merhaba, bu bulunduğunuz bölgeye göre değişiyor. Şöyle ki bazı bölgelerde fiberde anlaşmalar gereği Tsol fiber var ise TT fiber olamıyor, keza aynı şekilde TTfiber var ise Tsol fiber olamıyor. Ancak bazı siteler veya apartmanlarda bu protokollerden önce 2 altyapıda kurulmuş oluyor. Bu yüzden istediğinizi kullanabiliyorsunuz. Ancak şuanda binanızda sadece TT var ise yüksel ihtimalle TSoldan yararlanamacaksınız. Ama tabi ki en net bilgisi 08502220222yi arayarak öğrenebilirsiniz.
bilgi için teşekkürler tilgin HG1311 modem ile ttnet fiber kullanıyorum. daha önceleri modemin tam yetki ile erişebilirken ttnet saolsun yetkilerimizi root şifresi ile ksıtladı sırf bu yüzden superonline a geçmek istiyordum bilginiz varmıdır acaba bu modemi nasıl değiştirebilirim