Kendi çabaları ile sürdürmeye çalıştığım #TozluRaflar bu bölümünde(Levent Pekcanın affına sığınarak) bir başka ürünü sizlere anlatmaya çalışacağım.
Sega Megadrive yada bir başka ismi ile Sega genessis. Hayal kırıklığının ardından gelen büyük bir başarı hikayesi. Başarısızlıklardan dersini iyi çıkarmış ve dersine iyi çalışmış firmanın başarı hikayesi.
Sega ekibi kolları sıvayıp yeni konsolu tasarlamaya başlıyorlar. Kafalarda ya tamam ya devam düşüncesi ile. Ellerinden bulunan Sega System 16 arcade makinasının donanımını ev konsoluna uydurmayı planlıyorlar. Gayet güzel plan 1985 ten beri kullandıkları sistemi kullanmak zaman kazandıran bir hamle. Sistemin kalbinde 80lerin ortalarının popüler işlemcisi Motorola 68000 işlemcisi yatıyor. İyi seçim 16 bit işlemcilerin en iyilerinden biri. Bu 7.6 Mhzlık işlemci büyük işi iyi bir şekilde üstlenen bir lider. Tabi her liderlin yardımcılara ihtiyacı vardır. Bu yardımcılardan bir tanesi ve en alışık olunmayanı Zilog üretimi Z80 işlemcisi. Bizlere Co-processor(yardımcı işlemci) adı ile karşımızı çıkan bu alışmadığımız işlemci(tamam home computerlarda Fpu işlemcisi vardı ama aynı görevde değiller)nin görevi ses chipini kontrol etmek ve onun için dataları üretmek. Zekice ana işlemcinin görevini azaltmak.Bir anlamdada rakiplerine mesaj vermek "Bakın eski konsolumun bütün işini üstlenen en önemi chipini bu makinamda sıradan işler için harcıyacak kadar bonkörüm". İki işlemci kullanımı aynı zamanda Sega için küçük bir geleneğin başlangıcı olacak . Grafik işlemcisi olarak arcade makinasından ucuz bir çözüme gidiyor. Yamahanın YM7101 chipi görüntüyü üretmek ile üstlenirken bu işe iyi bir şekilde yerine getiriyor.Ses konusunda ise Z80 nin kontrol ettiği iki ses chipi Genesis in karakteristik sesini üretmede yardımlaşarak çalışmakta.Sega master systemden tanıdığımız Yamaha SN76489 PSG chipi ve Yine yamahanın Yamaha YM2612 isimli FM synthesis chipi ses konusundan yerlerini alıyorlar. Bu tempoya ayak uydurmak için 64 KB ram ana işlemci için 64 KB video rami grafik için , 8 kblık ram ise z80 işlemcisi yani ses işlemleri için görev almış bulunmaktalar. Sıkı bir donanım ile savaşmaya hazır bir makina olduğunu ve bunu herkese göstermek için sabırsızlandığı kartuş portundan fışkırıyor.
Dış tasarıma gelecek olursak Sms(sega master system) ten başlayan siyah tasarım bu sistemdede devam ediyor. Yumuşatılmış hatlara sahip olan cihaz, kulaklık çıkışı için ses seviyesi tuşu beyaz bir reset tuşu ve konsolun tasarımına uyan açma kapama tuşu ikinci olarak gözümüze çarpıyor . İlk olarak karşımıza çıkmıyor çünkü sağa yakın yuvarlak zeminde bulunan kartuş portu Japon versiyonunda pembe amerika versiyonunda kırmızı avrupa versiyonunda beyaz bir zemin üzerinde bulunan küçük power ledi ve kocaman 16-BIT yazısı bizlerin gözlerine çarpan ilk ayrıntı oluyor. Amerikan versiyonunda küçük bir ayrıntı dışında herşey aynı. O ayrıntıda Sega ve kocaman GENESİS yazısı. İşte tasarım diye ben buna derim.
Kontrolcü konusu ise seganın iyi gibi yanlarından bir tanesi. İlk nesil Xbox kontrolcüsünden bile büyük bir tasarım ile bizlerin eline oturuyor. SMS teki gibi rahat bir D-pad ile bizleri 8 yöne gitmek için teşvik ediyor.(8 yönlü d-pad in avantajı platform oyunlarında çapraz yönlere ateş etmenin kolay olması.)Tabi daha düzgün bir tasarım ile. Sms ten farklı olarak 3 ateş tuşu ve birde start düğmesi ile kontrolün bizde olduğunu tamami ile hissettiriyor(neste olan select tuşu yok )Bu konsolda farklı olarak kontrolcü bağlantısı olarak Atari 2600lardada kullanılan port kullanılıyor. Bunun anlamı Atari 2600 kontrolcüsünü genesis e bağlayabilirsiniz(Tam terside mümkün ve büyük ihtimal ile daha mantıklı)
Bu sistemde sega card görev almıyor.Bütün oyunlar kartuş olarak geliyor tabi seganın güzel plastik oyun kapları ile birlikte. Afferim sega iyi iş.
Eee konsolumuz hazır arkasında büyük oyun üreticisi segada var daha ne olsun. Ne olacak rakibinden önce yeni nesil konsolunu çıkartmak ve ikinci 16 bit oyun konsolunu üretmek(Birincisi turbo graf-16 konsolu) 88 yılında japonyada 89 yılında ise amerikada çıkan sistem tüm gücü ile atağa geçmeye başlar. Öncelikle o yıllarda nintendonun sıkı lisans antlaşmasının biraz gevşemesi ile üçüncü parti yazılım üreticilerinini desteğini alan(Electronic Arts gibi. Seganın spor oyunlarında lider olmasını sağlayan firma) Sega saldırdıkça saldırıyor. Sega Amerikanın da sıkı çalışması ile gençler arasında sıkı firma imajını yaratmayı başarmaları ilk adımları oluyor(" Sega does Ninten don't" gibi ve hıza dayanan reklamları büyük başarı konusu) Rakibinin 16 bitlik Snes ini çıkarmasından sonra Sega japonya Nintendonun Mariosu gibi bir karakter arayışına giriyorlar. Daha önceki denemeleri başarısızlıkla sonuçlanması yüzünden herkesi seferber ediyorlar(alex kidd kötü bir tasarımdı kabul ederim)Ve Hirokazu Yasuhara ve Naoto Ohshima nın elinde doğan, Yuji Naka ile hayata geçen ve Masato Nakamura ile bizlere seslenen Sonic the Hedgehog karakteri doğuyor. Oyunu hemen piyasaya süren sega japonya aynı işi yapması için sega amerikayada haber yolluyor. Ama onlar bazı şarkılarda değişiklik yapıp ve karakter üzerinde biraz oynama yapıp piyasaya sürmekle kalmıyorlar. Bu maskotu çok iyi bir şekilde pazarlıyorlar.Tabi bu durum Japonya ekibinin canını sıkmaya yetiyor ama amerika ekibi bununla kalmıyor. Genesis in yanında bu oyunuda ekleyip fiyatı düşürüp satması bardağı taşırıyor. Bu hamle seganın satışlarını patlatmaya yetiyor ve japonya ekibini mors ediyorlar tek kelime ile.
Sega 964 oyun ile tek kelime ile intikamını alıyor. Bir ton oyun üreticisi lisans almak için seganın kapısında yatıyor. Tabi bunda gevşek lisans antlaşmasının da payı var( tabi bu birçok olumsuzluk getiliyor. Oyunlarda şiddetin fazla olması gibi) Peki hikayemizin sonu mutlu mu bitti ... Daha bitmediki Part II var.
Sega nın add onlarından bahsetmeden ve revizyonlardan bahsetmeden olmaz onlar ikinci bölümde.
Kaynak:
http://en.wikipedia.org/wiki/Sega_Genesis
http://www.videogameconsolelibrary.com/pg80-genesis.htm#page=reviews


koleksiyonunuzda pc engine var mi acaba?
Ne yazıkki bir koleksiyonum yok.(ama bir çok sistem ve chip hakkında bilgiye sahibim) Henüz başlamadım. Bir işe başlayınca kısmetse. Sistemleri toplamaya başlayacağım.(