Geleneksel Tıraş

Merhabalar. Tıraş olmak sanıyorum bazıları için işkence bazıları için zorunluluk bazıları içinse bir keyif. Genelde tıraş yapmayı keyifli bulanlar bunu dakikalar hatta saatler süren bir ritüele çeviren geleneksel tıraş sevdalılarıdır. Ben esasında sakal uzatmayı seven biri olsam da geleneksel tıraş ilgimi çekiyordu. Bu sebeple hadi bende şu kitleye katılayım dedim ve araştırmaya başladım.

Öncelikle geleneksel tıraş elektronik makina yada şu permatik tarzı aletlerle değil içine yaprak jilet konulan eski tip aletlerle veya daha da ötesi sığır derisinde aşındırılan usta işi ustura tıraşı oluyor. Bu noktada ustura gerçekten ustalık istiyor ve eli yatkın olmayanlar için tehlike barındırıyor. Zaten ustura tıraş sevenler de genelde yıllardır müşterisi oldukları esnek elli berberlere kendilerini ve sakallarını emanet ediyorlar. Ev tipi geleneksel tıraşda genellikle yaprak jiletli tıraş makinaları tercih ediliyor. Yine basınçlı tüpdeki köpükler değil kıl fırçayla köpürtülen tıraş sabunları kullanılıyor.

Araştırma aşamasında markaları keşfettim. Ülkemizde yerel veya ithal pek çok ürün bulunuyor. Tıraş makinası olarak Mühle,Feather,Edwin Jagger,Wilkinson,Fuji ve Gilette en çok rağbet edilenler. Bu noktada Hippi tarzının yükselişiyle markalar pahalı ve bir o kadar süslü ebonit,kemik,ahşap gibi malzemelerle yaptıkları gövde kaplamalı makinaları son derece al beni yaratıyor. Tabii aynı markaların görsellikten öte işlevselliğe yönelik ucuz ancak kalite bakımından aynı düzeyde makinalarıda var. Makina dediğime bakmayın yaprak jiletli tıraş aletlerinden söz ediyorum. Ben bu noktada tercihimi Edwin Jagger markasından yana kullandım. Ve dışı kemik rengi kaplaması, askı ve fırçasıyla satılan Edwin Jagger S81M35711SR Jiletli Tıraş Seti ürününden yana kullandım. 210 Tl gibi bir fiyatı vardı. Ancak dediğim gibi markanın aynı kalitede daha az gösterişli 40-50 lirayada ürünleri var. Ve bu ürünler iyi davranıldığı sürece evladiyelik. Yani oğlunuza torununuza dahi bırakabileceğiniz kalitede. Zaten söz konusu yüz tenine temas edecek bir ürünse gidipde 15 liralık neüdü belirsiz çin malı tezgah ürünü kullanmak istremezsiniz. Zira bu makinaların kalitesi bir mecburiyet. Aynı zamanda modellerde görsellik dışında sap dokusu veya açı gibi farklarla cildinize yapacağı muamale bakımından birbirinden ayrılmış durumda. Bazısı yumuşakca temas ederken bazıları daha sert açıyla kösele kıvamına gelmiş sert sakallı yüzlere hitap ediyor. Tabii en önemli 2. faktör kullandığınız yaprak jilet. Yine araştırdığımda pek çok marka ve çeşit çıktı. Benim tercihim Mühle 10lu yaprak jilet oldu. 9 Tl kutusu. 2 kullanımlık olduğunu varsayarsak tıraş başı maliyet 50 kuruş. elbette yine benzer kalitede yerli markalar çok daha ucuz.

 

Mühleyi tercih etmemdeki esas sebep araştırdığımda cilde daha merhametli davrandığı yönündeki söylemdi. Zira dediğim gibi sert sakallı insanlar jiletinin çok daha keskin veya hunharca olmasından yana çok şikayet etmiyor. Örneğin yukarda aldığımı söylediğim makinanın yanında gelen Feather marka jilet daha çok tecrübeli kullanıcılara öneriliyor. Ve Mühleden bir miktar daha keskin. Mühlenin 2 adım yumuşak olmasının sebebi daha çok benim gibi hassas ciltli ve yumuşak sakallı kimselere hitap etmesinden ötürü.

Makinaya dönecek olursam jileti yerleştirmek ve kullanıma hazır hale getirmek sadece 1 dakika sürdü. Son derece basit ve kullanışlı bir vida sistemi söz konusu. E tabi bir diğer önemli faktörde cildimizi hazırladığımız ve sakallarımızı tıraş için uygun kıvama getirdiğimiz sabun meselesi.

 

Sabun konusunda da yine baba kokusu olarak akıllarda yer eden Arko kremli tıraş sabunu karşımıza çıkıyor. Pek çok insanın öncelikli tercihi arko ürünleri. Ve gerçekten rüştünü ispat etmiş. Memur kesimin yoğun olduğu bir toplumda kendini kanıtlamış. Gün aşırı tıraş olan insanlara kendini sevdirmiştir. Bu koku meselesi öyle meşhur hale gelmiş ki zamanında berber kokusu denmeye başlamış. Haliyle sevenide olmuş nefret edenide. Ancak ben yine tercihimi ithal bir üründen yana kullandım. Pek az insanın bildiği ve kullandığı Badger tıraş sabununu tercih ettim. Beni bu tercihe yönelten sabunun odunsu kokusu olduğunu yazmaları. Ve birazda paket üzerindeki retro tarzdaki porsuk (badger) çiziminin tatlılığı oldu. 🙂

 

Tıraş sonrası balsam için yine Hippi tarzının yükselişiyle ön plana çıkmış yıllardır üretim yapan firmalardan olan Proraso oldu. Aslında bu bir tercih değildi zira balsam almayı unutmuştum. Alışveriş yaptığım site 25 ml lik bir Proraso göndererek hem merak ettiğim marka hakkındaki merakımı giderdi hemde memnuniyet açısından gönlümü kazandı. Aloe Vera özlü balsam koku itibariyle sevdiğim notalar içeriyor. Şimdi gelin ilk tıraşım ve sonrasını sizlere anlatayım.

 

Öncelikle ilk tıraş beni biraz korkuttu. Zira daha önce böyle bir makina kullanmamıştım. Tahriş olurmuyum. Kendimi çok kesermiyim diye epey endişe duydum. Hatta bu endişem mukabilinde Ali Bıyıklı marka kibrit formunda kullan at kantaşı paketi aldım ki iyi ki almışım. Yüzümü güzelce sıcak suyla yıkadıktan sonra fırçayı sabuna sürdüm ve krema kıvamına gelene kadar bir kaç dakika köpürttüm. Köpüğü suratıma fırçayla sürerken oluşan his ve duyduğum koku epey hoşuma gitti. Ardından makinayı yavaşca suratıma sürdüm. Ne permatik nede elektrikli makina bunca zaman kesmiyormuş gibi geldi. Yani öyle ki jilet yüzüme değmeden sakallarımı uçurmuştu. Haliyle önceki tecrübeler kör bir bıçakla ekmek kesmek gibiymiş dedim. Makina yüzümde dans ediyor adeta "bu da sakal mı bana taş suratlı birini getirin" diyordu. dakikalar sürmesini beklediğim tıraş beybi face sakallarımda saniyeler içinde bitmişti :D. Adeta makina benimle dalga geçiyordu. Adettendir diye 2. perdeyi yaptım. Suratımı yıkarken ilk defa suratımın "kaygan" olduğunu hisettim. Sanki bebek tenine dönüşmüştü. Işıl ışıl parlıyor ve her sakal tıraşı olan erkeğin hali olan 10 yaş gençleşme durumunu yaşıyordum. Karşımda bebeksi bir pürüzsüzlük vardı. 😀 Kısaca bu iş beni mutlu etmişti. Sanıyorum sakal uzatmaya geri dönmeden önce 1 hafta memur gibi her sabah tıraş olacağım. Ondan sonra biraz uzatmaya dönerim. ama bu eğlenceli aktivite sanırım yakın zamanda tekrar beni kendine çekecek. Son olarak Ali Bıyıklı marka kantaşı (şap) kıl köklerimde oluşan zerrelik kanamalar için birebir oldu. Zira cildim böyle birşeye alışık değildi ve haliyle kanadı. Ancak acemi olmama rağmen kendimi hiç kesmedim. Ürünler hakkında soru sormak isterseniz çekinmeyiniz. Ve size tavsiyem gerçekten geleneksel tıraşa bir şans verin. Zamanında 50-60 Tl verdiğim kullan at makinalarına üzülüyorum. Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Bol köpüklü günler. 🙂

 

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 11 / 27

Samsung Note 7'nin üretimi ve satışı durduruldu

Günün en 'bomba' gelişmesi kuşkusuz Samsung Note 7'nin üretim ve satışının durdurulması ve yenilenmiş versiyonlar da dahil olmak üzere tamamının kapatılmasının Samsung tarafından resmen istenmesi. Biz de bu önemli gelişmeyi değerlendirdik.

Resmi açıklama burada.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 9 / 83
  • Emre ÖZDEMİR @cebelislam

    n11 e hiç yakıştıramadım şimdi bunu 🙂

  • kadirhakan @kadirhakan

    @hkellecioglu Hamdi bey, komplo teorinize beyin jimlastiği yapmak açısından bende ufak tefek katkıda bulunayım. Elektronik ortamda bu tür 'hile/ajanlıklarla' (artık ne derseniz) çıkar sağlamak, her ne kadar kısa vadede mümkün olsa da, uzun vadede pek mümkün değil diye düşünüyorum. Çünkü yapılan bu tür 'hileler' uzun vadede mutlaka ortaya çıkıyor. Note 7 örneğinde yapılabilecek bu tür faaliyetlere örnek olarak; pilin kısa devre olmasına yada aşırı akım çekmesine sebep olacak bir firmware, sadece note 7 leri etkileyecek bir virüs ya da özellikle yapılmış bir donanım tasarım hatası verilebilir. Listeyi çoğaltmak mümkün. Bunların hepsi samsung'un yapacağı detaylı hata analizinde ortaya çıkacaktır. Ve bir şekilde bu bir amerikan firması yada devletiyle ilişkilendirilse o zaman note 7 nin üretiminin durdurulmasından çok daha büyük bir gümbürtü kopacaktır. Bu ise (mağdur edebiyatını iyi yaparlarsa :)) samsung'a daha çok taraftar toplatacak ve uzun vadede samsung'u karlı çıkaracaktır.

    Sizin verdiğiniz stuxnet örneğinden gidersek; stuxnet kısa vadede iranın nükleer enerji programını 2 yıl kadar geriye atmıştır. Fakat stuxnet'in ortaya çıkmasından sonra: 1) İran buna tepki olarak stuxnetin girdiği nükleer tesisten daha büyük bir nükleer tesis inşaa etmiştir. 2) İranlılar bu olaya tepki göstermiş ve iran en büyük siber ordulardan birine sahip olmuştur. 3) Bu ordu stuxnet'e tepki olarak suudi arabistanın en büyük petrol firmasını 1900lerin başına döndürmüştür (http://money.cnn.com/2015/08/05/technology/aramco-hack/) 4) Yine bu adamlar amerikan banka ve borsasına saldırarak ciddi zarar vermişlerdir (https://www.bloomberg.com/news/articles/2016-03-24/u-s-charges-iranian-hackers-in-wall-street-cyberattacks-im6b43tt)

    Uzun lafın kısası, amerikalıların bir kere ağzı yandı. Tekrar aynı hatayı yapmalarını ben çok beklemiyorum 🙂

    Not: Stuxnet hakkında güzel bir belgesel mevcut: Zero Days (http://www.imdb.com/title/tt5446858/) İzlemediyseniz ve bu konulara meraklıysanız mutlaka izleyin derim.

  • umutvip @umutvip

    1000 liraya düşür şimdi fiyatı başka türlü satamazsın, milyon dolar zarar ettiler.

  • Ela @ela

    Komplo teorilerinin hiç biri bizi ilgilendirmez. Diyelimki Hamdinin dediği gibi gerçekten ABDli şirketler Samsunga sızıp bir şeyler yaptı. O yine samsungu bağlar. Büyük şirket olup sırlarını koruyacaksın. Aynı şey ülkeler içinde geçerli. Müttefik olanlar bile birbirini dinliyor. Büyük devlet yada şirketsen engelleyeceksin bunu aksi halde oynarlar seninle.

    Ben yine söylüyorum, tutup android hiç bir telefon 3-4binlira etmez. 1000 liralık telefonun yapıpta bunu yapamadığı ne var yani? Bilmem ne testinde 3-5 puan fazla alınca kansere mi çare buluyor kullananlar? Ha şimdi kalem belki bir fark olabilir ancak kalem işi çok önemli olsa herkes kalem koyardı telefonlarına. Demekki çok küçük bir kitle istiyor ısrarla kalemi.

Yazılım Mühendisliği Üzerine: Yrd. Doç. Dr. Volkan Tunalı ile Röportaj

 

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hasan Ferdi Turgutlu Teknoloji Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Volkan Tunalı ile yaptığımız röportaj. Saygıdeğer hocamıza bizi kırmayıp desteklerinden dolayı çok teşekkür ederiz.

Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?

-Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunuyum. Mezuniyetimden sonra aynı yazılım şirketinde kuruluşundan itibaren 11 yıl çalıştım. Bu süreçte yüksek lisans ve doktoramı tamamladım. Doktoradan sonra akademisyen olma fırsatı doğdu ve 2012’de Maltepe Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladım. 2015’te ise Celal Bayar Üniversitesi’nde yine Yazılım Mühendisliği Bölümü’nde çalışmaya başladım. Çocukluğumdan beri bilgisayar programlamayla hep iç içe oldum; programlamayı her zaman çok sevdim. Hatta bir an önce bu işi meslek olarak yapmak için endüstri meslek lisesi Bilgisayar Bölümü’nde okudum.

Sizce Yazılım Mühendisliği nedir?

-Mühendisliğin tanımlarından biri kabaca şöyle: “Mühendislik, sistemlerin tasarımı, inşa edilmesi ve işletilmesine adanmış bir meslektir”. Bu tanımı Yazılım Mühendisliğine uyarlayabiliriz. Gerçek hayat sorunlarına çözüm olarak geliştirilecek yazılım sistemlerinin tasarlanması ve kodlanarak çalışır hale getirilmesiyle ilgili çalışan meslek dalıdır. Burada şunu iyi vurgulamak gerekli: geliştirilen sistemler çok çeşitli ölçeklerde olabilir. Küçük ölçekli sistemleri oluşturmak için formel bir mühendislik eğitimine çok gerek olmayabilir. Özellikle de yazılım sistemleri söz konusu olduğunda, ilgili ve hevesli herhangi birinin de oldukça başarılı işler çıkardığını görebilirsiniz. Ancak, büyük, kapsamlı ve karmaşık sistemlerin analizi, tasarımı, oluşturulması ve bakımı genellikle çok sayıda ve çeşitli zorluklar içerir. Bütün bu zorlukların üstesinden gelebilmek, sorunsuz ve verimli çalışacak bir sistemi optimum maliyetle oluşturabilmek, ciddi bir mühendislik eğitimi gerektirir. Mühendislik eğitimi ayrıca ekonomi, verimlilik, çevre, ve mühendislik etiği gibi konularda da bilinç kazandırmayı hedeflemektedir.

Celal Bayar Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümünün eğitimi, akademik kadrosu, dersleri ile ilgili bilgi verir misiniz?

-Henüz mezun vermemiş, yeni kurulmuş sayılabilecek bir bölüm olarak Yazılım Mühendisliği alanında dünya standartlarında bir öğretim programımız var. Öğretim programının oluşturulmasında, hocalarımızın önceki üniversitelerindeki aynı bölümden gelen bilgi birikimi ve deneyiminden de yararlanıldı. Ayrıca, bölüm hocalarımızın akademik uzmanlıkları tamamen Yazılım Mühendisliği üzerine. Hocalarımızın çoğunun ciddi bir sektör geçmişi ve tecrübesi var (bu hocalardan biri benim). Sektörden gelen birikimlerimizi maksimum derecede derslere yansıtmaya çalışıyoruz. Bölümümüzü ayrıcalıklı kılan yönlerden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Yazılım geliştirme yaşam döngüsündeki her aşama bizde en az bir ders halinde ele alınıyor. Zorunlu derslerimizin yanı sıra açmaya çalıştığımız seçmeli derslerle hem sektörel hem de akademik yönde konu çeşitliliği oluşturmaya çalışıyoruz. Bölümümüzde hem örgün hem de ikinci öğretim olması akademik kadromuz için biraz yorucu olmakta. Öğretim üyesi sayımızı arttırmaya çalışıyoruz. Zaman içinde bu konuda daha iyi bir duruma geleceğiz.

Biliyorsunuz tercih dönemi yeni bitti Yazılım Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliğini tercih eden adaylara tavsiyeleriniz nelerdir?

-Bu bölümleri tercih edip yerleştirilmişlerse, tavsiye edecek pek bir şey kalmamış demektir, öncelikle tercih ve başarılarından dolayı tebrik ederim. Üniversitedeki mesleki dersler genellikle mühendislik temeli oluşturmaya yöneliktir. Piyasadaki güncel teknik ve teknolojileri yansıtmayabilir. Bu durum mesleğimizin doğasındadır. Her gün öğrenilmesi gereken yeni araçlar, programlama dilleri ve teknolojiler ortaya çıkmaktadır. Üniversitedeki derslerle bunlara yetişmeyi beklemeyin; mümkün olduğunca bu yenilikleri takip etmeye çalışın. Internet’i öncelikle bu amaçla ve verimli kullanmayı öğrenin. Mezun olduktan sonra da bu sürecin aynı şekilde devam edeceğini unutmayın.

 

Bilgisayar Mühendisliği ile Yazılım mühendisliği arasındaki farklar nelerdir?

-Aslında bir çok perspektiften karşılaştırma yapmak mümkün. Ben üniversitedeki bölüm öğretim programları üzerinden bir karşılaştırma yapmak istiyorum. Daha önce ifade ettiğim gibi ben Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Pek çok arkadaşım gibi ben de yazılım sektöründe çalıştım, yani yazılım mühendisliği yaptım (yani yapmaya çalıştım). Üniversitede aldığım temel birikim ve kişisel merakım işimde başarılı olmamı sağladı ancak iş hayatında zaman geçtikçe aslında iyi bir yazılım mühendisi olmak için iyi kodlamanın, iyi veritabanı bilgisinin yetmediğini, öğrenilmesi gereken çok daha fazla şeyin olduğunu fark ettim. Bu eksiğimi kapatmak için de erişebildiğim bütün kaynaklardan kendimi geliştirmeye gayret ettim. Şu anda Yazılım Mühendisliği bölümünde, işte bu konuların hepsi ayrı birer ders olarak ele alınıyor, mezunlar bunları bilerek piyasaya çıkmış oluyor. Bence bu çok ama çok önemli bir fark. Bunun dışında, öğretim programları karşılaştırıldığında iki bölümün de çok sayıda ortak dersi olduğu görülecektir. Çok sayıda ortak dersin varlığı iki bölümü birbirine benzer gibi gösterse de bütünsel olarak öğretim hedeflerindeki farklılık derslerin işleniş ve hedeflerine de mutlaka yansıyor. Tüm şartların eşit olduğu bir durumda iki bölümden hangisini tercih etmeliyim diye soranlara şunu söylüyorum: Eğer temel hedefin yazılım sektöründe çalışmak ve iyi bir yazılımcı olmaksa, yazılım mühendisliğini tercih etmelisin. Benim öğrenciliğim sırasında Yazılım Mühendisliği bölümü olsaydı, muhtemelen yazılım mühendisliğini seçerdim.

Yazılım sektöründe İngilizce şart mı? Sizce ne seviyede olmalı?

-Kesin bir şekilde EVET! Her zaman söylediğim şeyi bir kez daha söylemek istiyorum. Üniversiteden mezun olmadan önce İngilizce konusunu halledin. Mezun olduğunuzda çok iyi derece İngilizce okuyabilir-yazabilir duruma gelmelisiniz. Konuşma kısmı size kalmış. Mezun olduktan sonra düzenli bir şekilde kursa gidip hallederim demeyin; asla zaman bulamazsınız.

 

İş olanakları ve maaş durumu nasıl?

-Mesleğimizin güzel yanlarından biri de istihdam sorunu olmaması. İş bulamayan kimseyi duymadım ve başlangıçta maaş biraz düşük gibi görünse de kısa süre içerisinde ve göstereceğiniz performansa göre çok iyi maaşlar almaya başlarsınız. Ancak hemen şunu da vurgulamalıyım, firmaların her şeyi bilen değil işini iyi bilen, becerikli, sorunsuz ve temiz iş çıkaran, ekip içerisinde uyumlu çalışabilen mühendislere ihtiyacı var. Diploma genellikle iyidir ama her zaman işe yaramayabilir.

Yazılım Mühendisi ile programcıyı ayıran farklar nelerdir?

-Aslında bu tür keskin ayrımlar yapmak çok zor. “Yazılım Mühendisi programlama yapmaz, yalnızca tasarım yapar, doküman hazırlar, programcı da bu tasarımı kodlar” gibi saçma, klişe bir düşünce var. Bundan kurtulmamız lazım. Yazılım Mühendisi, yazılım geliştirme süreçlerindeki her işi yapar, hem de çok iyi yapar, yapmalıdır. Yazılım mühendisi, aldığı mühendislik eğitimi sayesinde, geliştirilmekte olan sisteme bütünsel bir perspektiften bakabilir, sistemin ekonomisi ve verimliliği gibi konuları da dikkate alır. Programcılık eğitiminde bu tür bir bakış açısından ziyade programlama pratiğiyle doğrudan ilgili konular hedeflenir. Mezun olur olmaz büyük projelerde yazılım mimarı, ekip lideri, proje yöneticisi olarak çalışacağınızı düşünmeyin. Program yazma tecrübesi olmadan program yazacak bir ekibin lideri olmak bana pek anlamlı gelmiyor.

 

İlk hangi programlama dilinden başlanmalı? 

-Hangi dille başladığınızın bir önemi yok bence. Önemli olan meraklı olmak, sıkılmadan, bol bol deneme-yanılma yaparak programlama mantığını anlamaya çalışmak ve sonrasında da bol bol pratik yaparak dilin sunduğu tüm yetenekleri öğrenmeye çalışmaktır. Daha sonra başka bir dili öğrenmek her zaman daha kolay olacaktır. İlle de bir programlama dili adı vermemi isterseniz, yazımı basit ve anlaşılır olan bir dil olsa iyi olur, sanıyorum bugünlerde Python iyi bir seçim olabilir. Java ya da C# da düşünülebilir. Ama bence en iyisi BASIC J

 

Yazılım kitaplardan mı daha iyi öğrenilir yoksa video derslerden mi?

-Her iki kaynaktan da yararlanmak lazım. Ben kitapları tercih ederim, videolarda bazen basit bir şeyin örneklenmesi bile dakikalar sürmekte, ben sabredemiyorum. Kendinizi tanıyın, hangisini yararlı buluyorsanız ona yönelin. Ama şu bir gerçek, kendiniz kodlamadan, kodu kendiniz tuşlamadan bu iş olmaz. Bol bol deneyin, değiştirin tekrar deneyin, kurcalayın, merak etmeyin, bozulmaz. Ayrıca, kitaplardan daha öğretici olabilecek bir yöntem de başkalarının kodlarını okumaktır. Özellikle de açık kaynaklı ciddi projelerin kodlarına bir bakın, dünyada bu iş nasıl yapılıyor, en azından ilham alırsınız.

Bir programlama dili en iyi nasıl öğrenilir? Bir dili çok iyi biliyorum demek için ne kadarını bilmemiz gerekir?

-Dilin yapısını zaten çabucak öğrenirsiniz, öğrenilecek fazla bir şey yok, kontrol ve döngü yapıları, dinamik bellek yönetimi, alt düzey dosya işlemleri, vs. kısa sürede syntax’a alışırsınız. İşe yarar bir proje geliştirmek için genellikle dille birlikte hazır gelen framework’leri de öğrenmek gerekir, örneğin, veritabanı işlemleri, ağ işlemleri, vs. Bunların hepsini tek tek ayrı ayrı öğrenmeye çalışmak verimsizlik oluşturabilir. Dolayısıyla, bence önce işe yarar bir proje fikri bulun (toy-project denilen türden). Bu projeyi yaparken ihtiyaç duyduğunuz şeyleri araştırın, takıldığınız şeyleri aşmaya çalışın. Sonuçta o dilin sunduğu çok sayıda özelliği uyguladığınız bir projeniz olur. Parça parça şeyler deneyerek öğreneceğinizden çok daha fazlasını öğrenmiş olursunuz.

İlk programlama deneyiminizden bahseder misiniz?

-Ben 10 yaşımdayken ağabeyim programlama kursuna gitmiş ve eve bir bilgisayar aldırmayı başarmıştı. O günlerde nedense her yerde Commodore 64 varken biz Amstrad CPC464 almıştık (64 KB ana bellek, 4.77 Mhz işlemci, kasetçalar, yeşil-beyaz mono ekranlı süper bir şeydi). Önce oyunları kasetten nasıl başlatacağımı öğrenmiştim. Maalesef çok az sayıda oyun vardı ve piyasada Amstrad için oyun bulamıyorduk. Bilgisayarın yanında her nasılsa Türkçe yazılmış bir kullanım ve BASIC programlama kılavuzu gelmişti. O kılavuzu merakla okurken örnek programları da yazıp deniyordum. Kitaptaki örneğin bazı yerlerini rasgele değiştirip denerken bu iş çok hoşuma gitti. Bu bilgisayar ve bu kılavuz belki de benim bu mesleğe yönelmeme vesile oldu.

Neden çoğunlukla özel üniversitelerde var bu bölüm? 

-Yazılım Mühendisliği’nin ve hatta bazen Bilgisayar Mühendisliği’nin bile üniversitede bölümü olan bir mühendislik dalı olmaması gerektiğini düşünen hocalar var. Zaman içinde Bilgisayar Mühendisliği üniversitelerde kendine sağlam bir yer edinmiş olmasına rağmen Yazılım Mühendisliği üniversitelerde yeni yeni yer buluyor. Bilgisayar Mühendisliği bölümü varken Yazılım Mühendisliği bölümünün farklılığı tam olarak anlaşılamıyor. Vakıf üniversitelerinde işin maddi bir boyutu da olduğu için Bilgisayar Mühendisliği bölümünün yanına bir Yazılım Mühendisliği bölümü açmak avantajlı görülebiliyor. Bilgisayar Mühendisliğiyle ortak dersler sayesinde Yazılım Mühendisliği bölümünün hoca ihtiyacı nispeten daha kolay karşılanabiliyor. Daha fazla bölüm, daha fazla öğrenci demek. Sanıyorum bundan dolayı vakıf üniversitelerinde Yazılım Mühendisliği bölümünü daha çok görüyoruz.

KTÜ’mü CBÜ’mü Fırat Üniversitesi mi?

-KTÜ ve Fırat’taki bölümleri pek tanımıyorum, kıyaslama yapmam zor. Başarılı öğrencilerin tercihlerinde CBÜ’nün Ege Bölgesi’nde bir üniversite olmasının sağladığı bir avantaj olduğu kesin. Bölüm hocaları olarak Türkiye’nin en iyi yazılım mühendislerini yetiştiren bölüm olma vizyonumuz ve hedefimiz var. Henüz mezun vermedik, bu şimdilik bir dezavantaj. Mezun vermeye başladıktan sonra, öğrencilerimiz sektörde kendilerini göstermeye başladıktan sonra bölümümüzün bilinirliğinin ve tercih edilirliğinin artacağını düşünüyoruz.

Yrd. Doç Dr. Volkan TUNALI
CBÜ HFT Teknoloji Fakültesi
Yazılım Mühendisliği Bölümü

link:http://blog.yazilimmuhendisiyiz.biz/2016/09/30/yazilim-muhendisligi-uzerine-yrd-doc-dr-volkan-tunali-ile-roportaj/

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 5 / 9
  • lterlemez :) :\ :( @lterlemez

    Programlama (bana göre) üç şeye dayanıyor: Girdi komutu, denetleme komutları ve çıktı komutu; bu komutlar bütün programlama dillerinde aynı işlevi görüyorlar. Dolayısı ile temel prensiplerini öğrenmiş olmak, programlamayı öğrenmiş olmaktır. Geriye kalanlar ise, programlama dillerine özel olan şeyler. Aslında diller geliştikçe diğer şeyler de ortak hale gelmeye başladı. Yani temel öğrenildiğinde, ilgili dile has yazım kuralları ve diğer kurallar kalıyor geriye. Bu nedenden dolayı Hocama katılıyorum, hangi dilden başlandığı önemli değil. Hatta, aslında yaşadığımız hayatların kendisi de bir algoritmaya dayandığı düşünülürse, programlama dilleri olmasa bile programlamaya girişin tüm branşların lisans eğitiminde verilmesi gereken bir konu olduğu kanısındayım.

  • Emre @emre64

    Bu arada Hasan Ferdi Turgutlu'da değil de Manisa Merkez'de olsaydı kesinlikle cbü yazılım mühendisliğini yazardım. Belki Muradiye de merkeze uzak ama en azından 21'e binip merkeze gidebiliyoruz yarım saatte 😀

  • Salih Aktaş @cesurokcu

    Akademik kadronun gerçekten bilgisayar üzerinden geldi mi diye internet sitesine baktım. 1 Hoca haricinde bulunun tüm hocalar ya yaılım mühendisliği yada bilgisayar mühendisliği üzerinden gelmiş. Olmuş bu iş 🙂

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Unutturmaya çalışanlara inat unutmayacağız. Kendi kahramanlık destanlarını uydurmaya çalışanlara inat asıl kahramanları unutmayacağız. Ruhları şaad olsun. Ne yapsak da hakları ödenmeyecek Mustafa Kemal Atatürk'ten 14 yaşındaki erine kadar, hiç birinin. Şimdi kendilerince destanlar yazanlar da bir gün gerçekten anlayacaklar asıl destanın ne zaman yazıldığını. Sokak lambası açılışını bile mehteranla kutlayanlar utansın...

BeğenFavori PaylaşYorum yap

1 hafta süren Gamescom maceramızdan elde ettiğimiz gelir 100 TL'yi bulmamış. Yani taksi paramız bile çıkmamış. Sırada IFA var. Değişen bir şey olmayacak. Niye gazetecilik/habercilik yerine millet biber yiyor, her sayfaya 32 tane reklam bannerı koyuyor, liste siteleri açıyor diye düşünürken aklınızda bu veri olsun.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 6 / 83

Bu saate kadar bekleyenler için yeni projeyi açıklayayım. İsmail Ozan İzci üretimi TS anahtarlıkları! Son hali değil ama kabaca bu. Bunlar eşantiyon anahtarlıklar gibi olmadıklarından daha pahalılar ama koleksiyon değeri olacağından adetli üretilecekler. Yani belli bir adetten daha fazla üretimi olmayacak. Her birinin kendine has numarası olacak ve o belli adette kaçıncıyı aldığınızı göreceksiniz.

BeğenFavori PaylaşYorum yap
Önceki yorumları gör 9 / 81

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun.
https://www.youtube.com/watch?v=o1AheYPj7Js

BeğenFavori PaylaşYorum yap

Gıcır gıcır araçları ne yapıyorlar böyle 🙁

https://youtu.be/4k5VdGFatUk

BMW Geri Dönüşüm Tesisi - BMW Cars Recycling

Motorcycle Sounds - Play List'e Konulası Motorsiklet Sesleri = https://www.youtube.com/watch?v=Tg9d3cWPXPQ
BeğenFavori PaylaşYorum yap