Nah barışırız asıl bizim kapanmamış hesabımız var.
Bu, On Dördüncü Kolordu Kumandan Vekili Miralay Kâzım Bey’in 25 Ağustos 1919’da Erkân-ı Harbiye-i Umumiye, yani Savunma Bakanlığı’na yolladığı rapordan, Bergama’da yaşananlardan bazıları:
“2- İşgal günü Bergama’da Selimiye Kahvesi önünde oturmakta olan Kazcı Mehmet oğlu Hulusi işgal kıtası kumandanlığına götürülmüş ve işgalin üçüncü günü taburun karargâhında başı cesedinden ayrılmış ve gözleri kasatura ile oyulmuş olduğu halde görülmüştür.”
“14. Bergama’da Çerkez İdris Ağa’nın evlatlığı on yaşında kız çocuğunun bikrini (kızlığını) izâle ettikten ve sekiz on kişi üzerinden geçtikten sonra vücudunu tulani (boylamasına) ikiye ayırıp parçaladılar.”
***
Bu, Tire’den 8-9 yaşındaki bir kız çocuğunun 13 Eylül 1919’da iki Yunan askeriyle ilgili verdiği ifade:
“O esnada biraderim Hüseyin’i alıp ‘Kardeşini kumandanımıza götüreceğiz’ diyerek bahçenin haricine çıkardıktan sonra, bu iki askerden birisi yanıma geldi, diğeri de Hüseyin’in yanında kaldı. Merkum asker beni tutup hemen yere yatırarak ve donumu çözerek bikrimi izale etti. Bu fiili yapmasını müteakip çıktı gitti. Öbür asker, arkadaşı gelip o dahi fiil-i şeni icra (tecavüz) eyledi, sonra her ikisi silahlarıyla beraber savuşup gittiler.
***
Bu, Karamürsel Kaymakamı Refik Bey’in 14 Kasım 1920 tarihinde Garp Cephesi Komutanlığı’na yolladığı rapordan bir bölüm:
“Kasabanın nüfus-u umumisine nazaran ahaliyi yüzde yirmi beş derecesinde kurşuna dizmek suretiyle katliam yapmış ve geriye kalan nüfusu Derince ve Gemlik’e sevk etmiştir. Kasabaya gidildiği zaman on bin nüfustan ancak yüz kişi kaldığı görülmüştür.”
***
30 Ocak 1921 tarihinde Bozüyük İnzibat Şube Müdürü Hüseyin Bey’in raporu da içimizdeki hainler adına önemli bir örnek:
“1. İnegöllü Kel Ahmet Onbaşı ve Mezitli Abdurrahman ve müteahhit Lofçalı Mustafa adlı kişiler Yunan Ordusuyla beraber Bozöyük’e gelmişler.
3. Kel Ahmet Onbaşı “Padişahımız sulhu imza etti, siz kimin hesabına harp ediyorsunuz, yazıktır milleti... gibi” kahvede ahaliye hitaben nutuk irat etmiştir.
7. Teke Mahallesi’nde yedi hane basılmış ve kadınların ırzlarına dokunulmuştur.”
***
İsmet İnönü’nün Garp Cephesi Komutanı olarak 8 Nisan 1921’de Ankara’ya yolladığı rapor:
“Bilecik Mutasarrıfı’nın verdiği malûmata nazaran Bilecik’te 1618 hane yanmış, geri kalan 422 haneden yarısı oturulabilir bir halde bulunmuştur. Söğüt Kasabası İslam mahallatı da kâmilen, Bozöyük’ün üçte ikisi yanmıştır. Ahaliden mezalim ve kötülüğe maruz kalan ve şehit edilenler vardır. Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi de dâhildir...”
100 yil once olmus olaylar uzerinden bos yapmanin mevsimi de bir bitmedi. Ben sinir ulkelerle, bilhassa yunanlarla papaz olmaktan sikildim artik. Hadi gunumuz meseleleri neyse, hala 100 yil onceki muhabbetler uzerinden iki tarafta birbirine bos yapiyor. Bu isin kapanmasi lazim.
Bugünün meselesi 100 yıl önceden kapanmadıgı için bugün halen var. Unutmayacagız zayıf yanımız çabuk unutuyoruz olanları oysa onlar unutmuyor. Bence tazminat taleb edilmeli madem yunanlar Almanlardan istiyor bizde onlardan isteyelim hatta ermenilerden ve ingilizlerden de.
@regis Karsilikli olarak anlasilip beyaz sayfa cekilmeli iki tarafinda 100 yillik eski davalari icin.
😀 Daha dün yunan arkadaşa kahve ısmarladım. Üzüldüm sizin adınıza ve böyle haberlere.
Sizce Kastamonu'nun bilmem ne köyünde sabah uyanan Ayşe nine, Ahmet Amca dur gidip Selanikteki insanları kılıçtan geçirelim, malına mülküne el koyalım yaşasın kötülük diye mi uyanıyor?
Yoksa ne zamandır yağmur yağmadı tarladaki mahsül ne olacak, oğlanı da everebilecek miyiz diye mi uyanıyor?
Emin olun aynısı Yunanistan için de geçerli. İnsanların hayatlarını dolduran küçücük dertleri var.
Arada düşmanlık yaratan bu türden hesaplar yapan iki tarafta da 3-5 zibidi politikacı.
İki halkın dünyasında da düşmanlık yok.
Birileri kaşımaya çalışıyor mu? evet.
Valla benim Yunanlılarla bir derdim yok. 100 yıl önce yapılan yanlışların konu ile alakasız insanlara mal edilmesi saçma geliyor varsa cezası bu katliamları yapanlara soracaksın. torununun torununa değil.