Filmler 24 fps ve film izlerken 120 hz 165 hz 40 hz bir fark olmuyor zaten. 24 gözün görebileceği en yüksek değil en düşük tazeleme hızı. Yani 24ten az olursa göz kareleri seçmeye başlıyor. Bu muhtemelen yanlış bir çeviri hatası yüzünden yıllarca 24 hzin üzerini göz göremez vs diye söylendi. Ayrıca filmlerde her zaman yüksek tazeleme hızı iyi bir şey değil. 120 hz çekilen piyasada torentten vs rahatlıkla 60 fps olarak bulabileceğiniz project lmanac filmini izleyin filmden çok oyun gibi geliyor hiç hoş bir deneyim değildi bence.
Motor videolarımı yüksek FPS'de çekince yavaş gidiyormuşum gibi algılanıyor. Düşük FPS'de çektiğimde daha hızlı gidiyormuşum gibi görünüyor. Böyle teknik sebepler olabilir.
Gözün yakalayacağı refresh rate önemli değil, senin ona sunduğun görüntü önemli. Retina üzerindeki ışığa duyarlı sensörler kabaca 90-110 ms aralığında duyarlı ve bu durum uyarımın sayısına, rengine, yorgunluğa göre değişiyor (kabaca 60 fps). Elinizi gözünüzden 20 cm uzakta parmaklarınız açık bir şekilde sallayın bırakın 165 hz i sn de 2 kez sallasanız bile blur oluşmaya başlar ama 25 fps ile 50 fps arası görüntüdeki farkı algılayabilirsiniz. Yanlış hatırlamıyorsam görünür ışık frekansı terahertz seviyesinde doğada bize bu görüntüyü sunuyor yani ormanda bir ağacın arasından süzülen ışığı izlerken göz saniyede 60-70 kere tarasa dahi kendisine sunulan çok yüksek frekanslı görüntüyü görüyor. Kendi refrakter periyodunda her zaman tam progresif bir görüntü ile karşılaşıyor ve bunu doğumdan beri yapıyor. Zaten göz çok yüksek bitrate ve frekans görüntüye alışık. Bunu plak vs mp3 gibi düşünün göz analog görüntüye alışık biz ona belirli frekansta örneklenmiş görüntü sunuyoruz. İkinci kısım ise algı, gördüğümüz görüntü tamamen oksipital lobda oluşturulan görüntü, şöyle açıklayabilirim, dijital kameralardaki rolling shutter olayı, gözümüzde neden olmuyor? ya da nasıl oluyor? Kameralarda gördüğümüz gibi jöle efekti olmuyor çünkü nistagmus dediğimiz bir mekanizma var, hareketli nesnelerin takibi ya da biz hızlıca hareket ettiğimizde sensörü odakta tutmak için gözün yaptığı (vücuttaki en hızlı çizgili kaslar sayesinde) seri keskin hareketler, eğer gözden raw kayıt alabilseydik hareketli kötü bir görüntü elde ederdik, ama beyin bu görüntüleri işleyerek tek ve sabit görüntü izletiyor bize. Tam tersi örnek de meşhur tekerleğin geri dönmesi, burada göz taramada geri kalınca beyin görüntüyü ters dönüyor diye işleyerek düzeltiyor biraz daha izlerseniz beyin o görüntüyü de araç ileri gidiyor diyerek doğru yöne düzeltiyor, frekans aynı ışık aynı ama algı görüntüyü değiştiriyor bu da rolling shutter olduğunun örneği 😀. Yani göz bir kamera ama görmek bir film gibi, görüntü işleniyor, kurgulanıyor, yönetmenin hissiyatına göre doku ekleniyor, duygu ekleniyor ve bize izletiliyor aslında 😀. Çok uzattım nerden geliyo bu 165-60 sen 165 ekranda mouse takibine alışıyosun göz biliyor mouseu takip etmek için gözü nereye konumlandıracağını bir süre sonra otomatikleşince o büyü gidiyor, sonra 60 hz e bi bakıyosun göz şaşırıyor nesneleri böyle takip etmiyordum böyle işlenmiyodu böyle anime olmuyodu diye ve farklı geliyor diyosun ki 165 i işlemek daha kolaydı doğaya daha yakın o daha iyi diyorsun. Genel anlamda olay bu şekilde özetlenebilir, sinema etkisi de eski deneyimlerden geliyo, yeni çekilmiş bir videoya 90 lar vhs efekti ekle sor bu video ne zaman çekilmiş diye insanlar 93-94 diyecektir. Yıllarca 24 kare analog izledik sinemada o sinemaya girince beyin diyor ki etrafta mısır kokusu var, koca bir perde bilet alındı sinemaya geldik, düş 24 refresh rate takıl sinemanda, sonra adamlar açıyor 60 hz dijital projektör diyorsun ki bu ne biçim görüntü 🤣 o yüzden ben evde hala projektörü 24p moduna alıyorum o eski keyif için. Göz duruma göre refresh ratei değiştiriyor, bazen bir kitap sayfasına dalıp gidersiniz, kafayı kaldırdığınızda duvarda sayfayı görürsünüz bu adaptif rr işte 😀, göz e kitap e ink misali değişmeyen görüntüyü işlemiyor artık, o bölgeyi gören hücreler kapatıyor elektrik akınını tazelemiyor görüntüyü. Buraya kadar okuyan varsa son sözüm ekran hz i ile gözün kare saysının birebir ilişkilendirilmesi durumu anlamak için yeterli bir argüman değil.
@achfighter konuşur gibi yazdım açıkçası, bu konuda blog tarzı yazılsa sayfalarca anlatılabilir en basit haliyle yorum yazayım dedim 😀 vizüel fizyoloji çok ilginç bir konu araştırması keyiflidir.
ama öyle deme filmler 24 fps(!)
Filmler 24 fps ve film izlerken 120 hz 165 hz 40 hz bir fark olmuyor zaten. 24 gözün görebileceği en yüksek değil en düşük tazeleme hızı. Yani 24ten az olursa göz kareleri seçmeye başlıyor. Bu muhtemelen yanlış bir çeviri hatası yüzünden yıllarca 24 hzin üzerini göz göremez vs diye söylendi. Ayrıca filmlerde her zaman yüksek tazeleme hızı iyi bir şey değil. 120 hz çekilen piyasada torentten vs rahatlıkla 60 fps olarak bulabileceğiniz project lmanac filmini izleyin filmden çok oyun gibi geliyor hiç hoş bir deneyim değildi bence.
@deniz-fidan işte ben de ölümüne düşük hz savunanların ironisini yapıyorum
@deniz-fidan Sanatsal kaygısı olan görüntülerde yüksek hz işi bozuyo bence de. Oyun veya aksiyon görüntülerinde kullanılmalı sadece.
Motor videolarımı yüksek FPS'de çekince yavaş gidiyormuşum gibi algılanıyor. Düşük FPS'de çektiğimde daha hızlı gidiyormuşum gibi görünüyor. Böyle teknik sebepler olabilir.
Gözün yakalayacağı refresh rate önemli değil, senin ona sunduğun görüntü önemli. Retina üzerindeki ışığa duyarlı sensörler kabaca 90-110 ms aralığında duyarlı ve bu durum uyarımın sayısına, rengine, yorgunluğa göre değişiyor (kabaca 60 fps). Elinizi gözünüzden 20 cm uzakta parmaklarınız açık bir şekilde sallayın bırakın 165 hz i sn de 2 kez sallasanız bile blur oluşmaya başlar ama 25 fps ile 50 fps arası görüntüdeki farkı algılayabilirsiniz. Yanlış hatırlamıyorsam görünür ışık frekansı terahertz seviyesinde doğada bize bu görüntüyü sunuyor yani ormanda bir ağacın arasından süzülen ışığı izlerken göz saniyede 60-70 kere tarasa dahi kendisine sunulan çok yüksek frekanslı görüntüyü görüyor. Kendi refrakter periyodunda her zaman tam progresif bir görüntü ile karşılaşıyor ve bunu doğumdan beri yapıyor. Zaten göz çok yüksek bitrate ve frekans görüntüye alışık. Bunu plak vs mp3 gibi düşünün göz analog görüntüye alışık biz ona belirli frekansta örneklenmiş görüntü sunuyoruz. İkinci kısım ise algı, gördüğümüz görüntü tamamen oksipital lobda oluşturulan görüntü, şöyle açıklayabilirim, dijital kameralardaki rolling shutter olayı, gözümüzde neden olmuyor? ya da nasıl oluyor? Kameralarda gördüğümüz gibi jöle efekti olmuyor çünkü nistagmus dediğimiz bir mekanizma var, hareketli nesnelerin takibi ya da biz hızlıca hareket ettiğimizde sensörü odakta tutmak için gözün yaptığı (vücuttaki en hızlı çizgili kaslar sayesinde) seri keskin hareketler, eğer gözden raw kayıt alabilseydik hareketli kötü bir görüntü elde ederdik, ama beyin bu görüntüleri işleyerek tek ve sabit görüntü izletiyor bize. Tam tersi örnek de meşhur tekerleğin geri dönmesi, burada göz taramada geri kalınca beyin görüntüyü ters dönüyor diye işleyerek düzeltiyor biraz daha izlerseniz beyin o görüntüyü de araç ileri gidiyor diyerek doğru yöne düzeltiyor, frekans aynı ışık aynı ama algı görüntüyü değiştiriyor bu da rolling shutter olduğunun örneği 😀. Yani göz bir kamera ama görmek bir film gibi, görüntü işleniyor, kurgulanıyor, yönetmenin hissiyatına göre doku ekleniyor, duygu ekleniyor ve bize izletiliyor aslında 😀. Çok uzattım nerden geliyo bu 165-60 sen 165 ekranda mouse takibine alışıyosun göz biliyor mouseu takip etmek için gözü nereye konumlandıracağını bir süre sonra otomatikleşince o büyü gidiyor, sonra 60 hz e bi bakıyosun göz şaşırıyor nesneleri böyle takip etmiyordum böyle işlenmiyodu böyle anime olmuyodu diye ve farklı geliyor diyosun ki 165 i işlemek daha kolaydı doğaya daha yakın o daha iyi diyorsun. Genel anlamda olay bu şekilde özetlenebilir, sinema etkisi de eski deneyimlerden geliyo, yeni çekilmiş bir videoya 90 lar vhs efekti ekle sor bu video ne zaman çekilmiş diye insanlar 93-94 diyecektir. Yıllarca 24 kare analog izledik sinemada o sinemaya girince beyin diyor ki etrafta mısır kokusu var, koca bir perde bilet alındı sinemaya geldik, düş 24 refresh rate takıl sinemanda, sonra adamlar açıyor 60 hz dijital projektör diyorsun ki bu ne biçim görüntü 🤣 o yüzden ben evde hala projektörü 24p moduna alıyorum o eski keyif için. Göz duruma göre refresh ratei değiştiriyor, bazen bir kitap sayfasına dalıp gidersiniz, kafayı kaldırdığınızda duvarda sayfayı görürsünüz bu adaptif rr işte 😀, göz e kitap e ink misali değişmeyen görüntüyü işlemiyor artık, o bölgeyi gören hücreler kapatıyor elektrik akınını tazelemiyor görüntüyü. Buraya kadar okuyan varsa son sözüm ekran hz i ile gözün kare saysının birebir ilişkilendirilmesi durumu anlamak için yeterli bir argüman değil.
@achfighter konuşur gibi yazdım açıkçası, bu konuda blog tarzı yazılsa sayfalarca anlatılabilir en basit haliyle yorum yazayım dedim 😀 vizüel fizyoloji çok ilginç bir konu araştırması keyiflidir.
@eamedic Eline sağlık. Zaman ayırdığın için teşekkür ederiz.